Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Alın size kuvvetler bilmemnesi...

Yeni bir anayasa istemeyenler, yeni anayasada önerilen "başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemine" karşı çıkıyorlar ya... Şu sisteme ya da bu sisteme bayıldıklarından değil, "hep Tayyip kazanır" diye. En saftırık vatandaşın bile gördüğü gibi...
"Kuvvetler ayrılığı" ilkesine de sahip çıkar görünüyorlar.
Tayyip gelirse kuvvetler birleşirmiş.
Mesela bakalım nasıl ayrıymış o kuvvetler eskiden Türkiye'de:
Meclis Atatürk'ü oybirliğiyle başkan seçermiş, o da kendi iradesiyle İnönü'yü başbakan yaparmış...
Bu "kuvvetler kargaşası" değilmiş.
Yürütme yasamanın içinden çıkacak, birbirleriyle bütünleşecekler ve bu, kuvvetler ayrılığı sayılacak!
Başkanın uygun gördüğü zamanda, uygun gördüğü şekilde "devrimler" yapılacak, yani yürütme karar verecek, yasama yalnızca bunun kılıfını uyduracak.
Mecliste tek parti hakimiyeti bulunacak. Mecliste hiçkimse, yürütmenin tasarruflarını tartışmaya açamayacak, bırakın karşı çıkmayı, yarar ve sakıncalarını objektif açıdan bile kürsüye getiremeyecek.
Buymuş kuvvetler ayrılığı.
Bir meclis koltuğu boşaldığı zaman, başkanın uygun gördüğü bir kişi, göstermelik bir seçimle o koltuğa getirilecek: "Münhal bulunan bilmemnere mebusluğuna Bilmemkim Bey'in tayini..."
Öyle ya, meclis, çeşitli ve hatta zıt görüşlerden kişilerin, halkın çeşitli kesimlerinden temsilcilerin toplandığı bir platform değil ki...
Onlar yokedilmişler. 1923 yılında, cumhuriyetten hemen önce alınan bir kararla, aykırı ve çatlak ses çıkaranların meclise yeniden girebilmeleri önlenmiş. (Bu da kuşaklar boyunca okullarda öğrencilere "marifet" diye öğretilmiş: "İkinci Grup nasıl tasfiye edildi?"...)
İsmet Paşa'nın imzaladığı Lausanne Antlaşması'nı beğenmeyenler mesela...
Kuvvetler ayrılmış maşallah. Kuvvetler o kadar ayrılmış ki, hayatının son haftalarında Atatürk kendi yerine "veliaht" tayin ediyor, "halk İsmet'i sevemedi, benim yerime Mareşal Fevzi geçsin" diyebiliyor...
Kuvvetler çok ayrı olduğundan da, İstanbul'da, Selimiye Kışlası'ndaki Birinci Ordu Karargahı'nda, yeni cumhurbaşkanının İnönü olmasına karar verilebiliyor!
Cumhurbaşkanı parti üyesi ve partinin değişmez genel başkanı. Valiler aynı zamanda partinin il başkanları. Kuvvetler apayrı maşallah.
Peki günümüzde neler oluyor?
Bir yüksek yargı üyesi, köşe yazarlarının önerileri (ve hatta tehditleri) doğrultusunda, gazete kesiklerinden "delil" diye derlediği iddialarla, hükümette bulunan partinin kapatılması için dava açabiliyor... Kuvvetler ayrı ya, yargı yürütmeye karışmıyor!
Savunulmak istenen bugünkü sistemde, gerek başbakan gerekse bakanlar hem yürütme üyeleri olmuşlardır hem de milletvekili, yani yasama üyeleri! Bir şapkayla kanunu oylar, başka bir şapkayla o kanunu uygularlar. (Aklıma gelen tek istisna Kemal Derviş, başkası varsa siz bana söyleyin.)
Bu mudur kuvvetlerin ayrılığı?
Muhalefetin derdi, kuvvetlerin ayrılması ya da birleşmesi değildir. Muhalefetin tek derdi, "Tayyip kazanacak" korkusudur. Tayyip'in zorlanacağı bir sistem getirseniz balıklama atlayacaklar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA