Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Floyd isyanı bir başlangıç

Neo-liberalizmden neo-feodalizme doğru evrilen ve sömürü çarkları giderek ağırlaşan dünyada 21. yüzyıl öyle görünüyor ki tarihe 'isyanlar çağı' olarak geçecek.
Bunun en bariz örneği korona salgını nedeniyle kesintiye uğrayan küresel protestoların fitilini bir polisin ırkçı terörünün yeniden ateşlemesi oldu.
Bir bakıma Peru'dan Sudan'a, Şili'den Hong Kong'a, Irak'tan, Lübnan ve Fas'a kadar farklı ülkeleri etkisi altına alan küresel protesto dalgası şimdi de Batı dünyasını sarsıyor. ABD'de patlayan siyahi öfke kısa sürede Atlantik'in diğer yakasına da sıçradı.
Kuşku yok ki isyanın kısa sürede bu kadar etkili olmasında savunmasız haldeki siyahi George Floyd'un (46) hunharca katledilmesinin payı büyük. Bu vahşet adeta bardağı taşıran son damla oldu.
Bu nedenle küresel çapta infiale yol açan cinayete siyahiler yanında 'sosyo-ekonomik olarak siyahileştirilmiş' beyazlar da hiç olmadığı destek veriyor.
Sınıfsal açıdan diğer ırkların da isyana katılması 'siyahi öfkenin' rengini ve rotasını daha açık hale getiriyor. Bu da meselenin aslında ırkçılıktan çok daha derin ve travmatik boyutlara sahip olduğunun göstergesidir.

***

Derindeki rahatsızlıklarla özdeşleştirilen cinayetin neden böylesine yaygın bir küresel tepkiye dönüştüğünü sistemin efendileri de gayet iyi biliyor. Unutmayalım ki videoya çekilemediği için gün yüzüne çık(a)mayan milyonlarca Floyd benzeri cinayet işleniyor dünyamızda.
İşte bu yüzden isyanın mahiyetini perdelemek için olayın siyasi ve sosyo-ekonomik yönünden çok sosyal, ırksal, kültürel ve polisiye taraflarını daha fazla öne çıkarıyorlar. Oysa her şey 'adalet yoksa huzur da yok' sloganında net bir şekilde ifade edilmiş.
Dolayısıyla neo-liberal kapitalizmin dişlileri arasına sıkışmış milyarlarca insan, boğularak öldürülen Floyd'un maruz kaldığı bariz vahşeti her gün farklı şekilde yaşıyor. Onlar da Floyd gibi nefes almakta zorlanıyor.
Nitekim Joel Kotkin, 12 Mayıs'ta çıkan "The Coming of Neo-Feudalism: A Warning to the Global Middle Class/ Neo-feodalizmin Gelişi: Küresel Orta Sınıfa Bir Uyarı" adlı kitabında hayat şartlarının kötüleşmesi karşısında 'isyandan başka umudu kalmayanları' anlatmış.
Yazar adeta modern çağın proleterleri haline gelen/getirilen eğitimli orta sınıfların dünyanın dört yanındaki isyanların ana lokomotifine dönüştüğünü söylüyor.

***

Orta sınıflar bu haldeyse varın siz en alttakileri düşünün... Küresel neo-liberal politikaların en büyük kurbanlarını... Yani işsizleri, yoksulları, evsizleri, sigortasızları ya da çalıştığı hale geçinemeyenleri...
İşte Floyd cinayeti neo-emperyal kapitalizme yönelik dipteki bu öfke dalgasının gün yüzüne çıkmasını sağladı.
Bu öfkenin bir devrime dönüşüp dönüşmemesi ise isyanın siyasal seyrine bağlı. Eğer bu öfke 'bir sivil haklar mücadelesi' olmaktan çıkarak 'kolektif bir politik ve ekonomik haklar mücadelesi'ne dönüşürse bir anlam ifade edebilir.
O zaman dünya da değişmeye başlar ve kölecilerin heykelleri gibi emperyal sistemler de birer birer devrilmeye başlar.
Yoksa bazı kozmetik değişikliklerle gerçek sömürü yine perdelenir. Fakat bunun da uzun sürmesi artık zor. Zira George Floyd isyanı ile birlikte cin şişeden çıktı. İsyanlar çağının kapısı aralandı bir kere...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA