Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞİRİN SEVER

Haber yapıyorsunuz Cem küsüyor!

2.5 yıl önce 'Türbanlı kız Büşra' diye bir çizgi karakter yaratan Leman dergisinin ünlü karikatüristlerinden Bahadır Boysal, bu tiplemeyi ete kemiğe büründürdü biliyorsunuz; Büşra filmi gösterimde. Beyazperdedeki bu ilk türbanlı başrol, epeyce de ses getirdi. Şu sıra herkes filmi konuşuyor, etkilerini merak ediyor... Durum böyle olunca, ben de bu pazar röportajında Bahadır Boysal ve 'Büşra'yı canlandıran Mine Kılıç'la konuştum; hem filmi anlattılar açık yüreklilikle hem de hayatın her alanında karşımıza çıkan, çıkabilecek 'onlar' ve 'biz' ayrımını anlattılar. Sohbet döndü dolaştı karikatüristlik mesleğine, çizerlerin asosyal olup olmadıklarına kadar vardı tabii. Filmin hikayesini bölmemek için bu 'mesleki' sohbeti buraya aktardım ben de... Çizmeye nasıl başladınız? - Genelde çizenler çok asosyal, pısırık başlarlar bu işe. Çocukken vahiy gelmiş gibi, sürekli, sıtma şeklinde çizersin, öyle geçer çocukluğun. Ben de çocukluk boyunca epey çizdim... Sosyalleşemiyordunuz ve çizmeye mi başladınız? - Hayır öyle değil, çizgi seni asosyal yapar biraz. Millet top oynar, sen çizersin ha bire. Bütün bunlardan bir deste yaptım. Sonra Güzel Sanatlar Akademisi'ni kazandım, Adana'dan kalktım geldim. Bütün o çizdiğim destelerle işe girdim, amatörlük süreci geçirmedim. Vaayy, o kadar parlaktınız yani! Neden seviyorsunuz çizmeyi? Yani biri konuşamaz çizer, biri topluluğa karışamaz çizer. Sizinki? - O anlamda çok bir güzel mecra, derdini tasanı dök, kimse sana karışmıyor. Kimseye hakaret etmediğin sürece de istediğini yap. Amatörlükten çıktıktan sonra, kendini kabul ettirdikten sonrası çok güzel bir dönem. İnsanların istemedikleri işlerde kravat takıp dolaşmaları, içlerine attıkları şeyleri dile getirememeleri ne fenadır! Gerçi şimdi o dönem de değişti, herkes artık facebook'ta, twitter'da bol bol yazıyor da... Benim için keyifli olan şu: Istıraplarımı, sitemlerimi, kavgalarımı ifade edebildim bu şekilde. Hayaliniz hep bu işten para kazanmak, bunu meslek edinmek miydi peki? - Tabii, mizah dergileri alarak ömrüm geçti. Gideceğim, çizeceğim, bunu biliyordum hep. İyi para kazandıran bir iş mi bari? - Bir şeyler yaptığın zaman güzel. İnsanlık halleri mi, siyaset dünyasındaki tipler mi, nedir en çok beslendiğiniz haller ve durumlar? - Büyüdükçe değişiyor. Gençken daha eğlenceliydi hayat, 20'li yaşların başında... Hayatın içinde geziyor, besleniyordum falan filan. Büyüdükçe, çizdiklerin dünyanın gidişatına dair hale geliyor. Yani insan psikolojisine, kadınla erkeğin dertlerine, kadının erkeğe, erkeğin kadına söylediği yalanlara dair... Ve biraz daha unutulmuş günlük hayat meselelerine geçiyorsun. Bütün taktığın kravatlara rağmen ister istemez 'daha iyi ol, daha içten ol' hikayesine kayıyor giderek. Yalanlardan arınıyorsun. İyi karikatürist nasıldır? - Detaycıdır, samimidir, içtendir ve kendi sefilliğini de yansıtmaktan kaçınmaz. Manzaraya çizer gözüyle bakarsanız... Geçmişten bugüne, Türkiye'de mizah değişti mi, gelişti mi, olduğu yerde mi sayıyor? - Çok acayip bir geçiş devresinde yaşıyoruz bence. İnternet meselesi çok acayip. Fakat bütün bunlara rağmen taşlar hâlâ tam yerine oturmadı. İnternet bütün eğlenceyi bozdu attı, herkes bireysel eğleniyor falan ama insanlar bundan bile o tatmini alamayacaklar ve geleneksel şeylere tekrar geri dönecekler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA