Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Ahlaksızlığa alıştırmaya çalışıyorlar

Son zamanlarda daha önce hiç yaşamadığımız çirkin şeylere şahit oluyoruz. İstanbul'un en kalabalık merkezlerinden birinde veya açık alanlarda herhangi bir kadın ve erkek hiçbir edep, ahlak veya izan tanımadan, utanmadan ilişkiye giriyorlar. Aklın alacağı bir şey değil. Bu manzarayı hiçbir Avrupa ülkesinde göremezsiniz. Hemen hemen görmediğim hiçbir Avrupa şehri kalmadı. Hiçbirinde böyle bir manzaraya şahit olmadım.
Şimdi size sahihliği tartışılmış bir rivayet vereceğim. Lütfen bugün olan ile yüzyıllar öncesi kitaplara girmiş şu rivayeti karşılaştırın. Hz. Peygamber Efendimiz'e (SAV) nispet edilen rivayet aynen şöyle:
"Öyle bir zaman gelecek ki, yolun gündüzün ortasında, sokakta açıktan kadınlarla cinsel yakınlıkta bulunurlar da hiç kimse bunu garipsemez. Ve bu durumu değiştirmeye gayret etmez. Bunlara, 'Keşke biraz yolun kenarına çekilseydiniz ya!' diyen kimse, o devrin en muhafazakâr kişisidir. O kişinin cemiyetteki konumu, sizdeki Ebubekir ve Ömer'in konumu gibidir." (Hakim, Müstedrek, Kenzül Ummal, 38588).
Şimdi bu hadisin sahihliğini tartışmaya gerek var mı? Maalesef hadisin haber verdiği olay bire bir oluyor. Neyse ki kamuoyu ve aklı başında insanlar bu pespayeliğe prim vermiyor. Ama bu hadise düşündürücü. Sanki toplumu bu tür rezilliklere alıştırıyorlar. Keşke sadece bununla kalsa. Kaldırıma kadar sarkmış çirkinlikler, kadınların müstehcen fotoğraflarını çekme gayretleri, Kur'an-ı Kerim'e ve peygamberlere saygısızlık, okunan ezana tahammülsüzlük ve bu tahammülsüzlüğü en çirkin ve utanmaz sözcüklerle gösterme gayreti.
Türkiye'nin hassas sinir uçlarına dokunma çabaları. Elbette dünyanın tümünde bir huzursuzluk var. Var ama onlarda kendini kontrol etme güdüsü de hareketli. Bizde ise bazı insanlarda her şeyin ucunu yaşama gayreti var.

Gençlerimize sahip çıkalım
Kişi kendi ve Rabbi arasında ne yapıyorsa yapar. Hesabını da verir Allah'a. Ama bunu ortalıkta, örnek alınsın der gibi yapmak, bu kişilerin ciddi bir problemi olduğunda gösteriyor. Din zayıflatılmaya çalışılıyor. Kutsallar aşındırılıyor. Aile düzenini bozacak hamlelere prim veriliyor. Halkın ortasında yakınlaşma fotoğrafını neredeyse görmezden geleceğiz. Çirkinlik normalleştiriliyor.
Bütün aileler, çocuklarıyla ilgili endişelerini paylaşıyorlar. Aşırılıklar sadece yaşanmakla kalmıyor. Sokakta, toplum arasında ölçüsüzce fora ediliyor. Bazı gençlerde uyuşturucu illeti artıyor. Bence toplumun her katmanının iştirak edeceği aklı başında müzakereler yapılmalı. Dini müesseseler faydasız tartışmalardan uzaklaşıp gençlere daha çok mesai harcamalı. Sosyal medya bu noktada haylice kötü kullanılıyor.
"Dine karşı dini kullanma" bir proje olarak görülüyor. Sosyal medya hesaplarında görünüşte İslam'a ait ritüeller paylaşmakla beraber dine hakaret eden binlerce fake (sahte) hesap var. Eskiden günah da, aşırılık da, azgınlık da ferdi olarak yaşanıyor, kimseyi pek etkilemiyordu. Şimdi kabullenilmez bazı olaylar genele yayılsın isteniyor. Gençlerimiz burada istismar ediliyor. Elbette yazık oluyor.
Şunu da söylemek lazım: Gençlerimizin kahir ekseriyeti bu tür çirkinliklerden en az bizim kadar rahatsız. Gençlerin her daim içindeyim. Onların dini ve ahlaki konularda ne denli ölçülü olduklarını biliyorum. Ancak onları ve aileleri beraberce bilgilendirmeliyiz. Onları dışlamayalım. Sakın gençleri kötü niyetli kişilerin önüne savurmayalım.

***

Gerçek pehlivan
Hz. Peygamber şöyle sordu arkadaşlarına: "Siz kime gerçek pehlivan dersiniz?" Sahabe şöyle cevap verdi: "Bizce gerçek pehlivan, kimsenin yenemediği insandır." Efendimiz ise şöyle buyurdu: "Gerçek pehlivan, öfkelendiği zaman öfkesine hâkim olandır." (Müslim, Ebu Davud)

Allah'a karşı gelme
"Nerede olursan ol, Allah'a karşı gelmekten sakın. Yaptığın kötülüğün arkasından iyilik yap ki, bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran." Hz. Muhammed (SAV)

İmani açıdan zora sokacak sözlere dikkat
Son zamanlarda özellikle ilahiyat alanında kişiyi imani açıdan zora sokacak söylemler çoğalıyor. Din üzerinden manevra alanı oluşturup tanınır olmak çok rahatsız edici ve geleceği olmayan bir çabadır. "Kur'an'da da olsa aklıma uymayanı kabul etmem", "Hz. Peygamber yapmış olsa da", "Dört büyük halifeden falancası şu işi yanlış yaptı" gibi iğreti cümleler duyar olduk.
Bu cümleleri kullananlar, hangi gerekçeye sığınırsa sığınsınlar yaptıklarının "iman eden bir mümin görüntüsü vermediğini" bilmeliler. Kur'an'ın aklını, mesajını kendi egona, nefsine mahkûm edemezsin. Ne demek "falanca şey Kur'an'da da olsa kabul etmem". İman nedir o zaman? Bunu tahayyül eden bir düşünce dünyası Allah ve Peygamber'inden bir şey alabilir mi?
Kur'an Allah'ın kelamı ise -ki öyle- Allah'ın ilim ve kelam sıfatının tecellisidir. Beyler, kendimizi bir teraziye koymalıyız. Dini birikimini en samimi ve anlaşılır biçimde bize sunması gerekenler, dini konuda şüphelerin odağı haline geliyorsa işimiz zor. Bize bir şey oldu! Dilerim sorumluluğumuzun farkına varıp ona münasip işlere imza atarız.

Adamın ağzına yılan girince
Adam ağacın altında dinleniyor. Ağzı açık. Oradan bir süvari geçti. Baktı ki siyah bir yılan adamın ağzına girdi. Süvari uyuyan adamı uyandırdı. Kırbacıyla dürttü. Koşmaya zorladı. Onu kovaladı. Adam koştu. Süvari, ağzına yılan giren adamı orada bulunan çürük elmaları yemeye zorladı. Ağzına yılan giren kişi ne kadar dirense de süvari ısrar etti. Çürük elmaları zorla yedirdi. Ve sonra atını üstüne sürüp koşturdu. Adam kan ter içinde koşuyor, diğer yandan da süvariye beddua ediyordu. Bu yapılana hiçbir anlam veremiyordu. Nihayet iyice yoruldu. Ve kusmaya başladı. Kusarken yuttuğu yılanı da dışarı çıkardı. Bunu gören adam, o zaman kendini dürten, yürüten, çürümüş meyve yediren adamın kendisine iyilik yaptığını, yılanı çıkarmak için bunca işi yaptırdığını anladı. Ve bedduasını geri aldı. (Mesnevi'den) Hayat böyledir. Mevlânâ'nın anlattığı bu hikâye manidardır. Şer zannettiğimiz hayır olabilir. Sen sabret ve hikmet- i Hüda'yı seyret. İyi isen elbette her şey senin lehine olacaktır. Kötü isen ders almaya gayret et.

Evlilikleri zorlaştırmayalım
Elimde bir istatistik yok. Ama gözlemimi paylaşayım istedim: Kadın ve erkek, özellikle genç kızlarımız evlilikle ilgili beklenti ve şartları zorlaştırıyorlar. Elbette gençlerimizin yüksek beklentileri olması onların hakkıdır. Ama bazen iki tarafın dayattığı bu zor şartlar, kurulan yuvaları ya erteliyor ya da olan evlilikleri zora sokuyor. Büyükler her şeyin makul olanını tavsiye etmeli. Anne ve babalar da öyle.

Uzun ömür istemek haram mıdır?
Kişinin hayırlı ve uzun bir hayat istemesi haram değil. Neticede iyi bir insan uzun yaşarsa faydalı olur. "Ömrü uzun olup ameli iyi olan kişi" kazançlı olur. Önemli olan, kişinin "Ya Rabbi, bana hayırlı ve faydalı olan bir uzun ömür nasip et" demesidir. Tövbesiz, günah ve isyanla dolu bir hayatın faydası elbette yoktur. "Allah hiçbirimizi ele ayağa düşürecek bir döneme bırakmasın" duası halkımızın çokça kullandığı bir duadır.
Kadınım. Bulunduğum ortam uygun olmadığı için suyla abdest alamıyorum. Teyemmüm edebilir miyim?
Abdest alırken üzerindeki pardösü, başörtüsü ve benzeri kıyafetleri çıkarıp rahat abdest alamayacak bir ortamda olan bir kadın, teyemmüm ederek namaz kılabilir. Bu durumda olan bir kadın, namaz kılmayı biraz geciktirip uygun bir ortamı arar. Bulamazsa ve namaz vakti geçecekse, bu durumda teyemmümle namazını kılar. Ancak bütün bunlara rağmen o namazı kaza ederse uygun olur. (Tahtevi; İbn Abidin)
Cünüp olup yıkanmak için uygun bir yer bulamayan kişi nasıl yıkanır, ne yapar?
Cünüp olan kişi, yıkanmak için uygun yer bulamaz veya su olsa da kış ayında olduğu için soğuk olan bu suyu kullanamaz durumda olursa gusül niyetiyle teyemmüm eder. Artık bu durumda zaruret şartları söz konusu olur.
Mahşer, ahiret ve kıyamet aynı mıdır?
Ahiret âlemi, kabirle başlayıp kıyametin kopması ve dirilmeyle noktalanacak zaman dilimini kapsar. Yani ahiret, ölümle başlayıp kıyametle farklı bir âleme dönüşen ve nihayet yeniden dirilmeyle sonuçlanan dönemi ifade eder. Kıyamet, bütün evrenin yok olmasıdır. Kıyamette bütün canlılar ölür. İnsanlar, melekler, cinler, hayvanlar, güneş, ay ve bütün kâinat yok olur. Mahşer ise dirilmeyle beraber insanların hesap için gelecekleri yerdir. Bunu şöyle özetleyebiliriz: Dünyaya gelmemiz, ölmemiz, kabir âleminde azap veya nimet görmemiz, sura üflemekle beraber bütün varlığın ve ruhların ölmesi, sonra sura üfürülmekle bulunduğumuz yerden dirilmemiz, ruhların vücudumuzla buluşması, sonra da hesap için mahşere gelmemiz, sırat, terazi, kitapların dağıtılması, hesaba çekilmemiz, cennet ve cehennem gibi duraklarla karşılaşmamız, bütün bunları tek tek yaşayacağız. Yüce Allah o günde hepimize yardım etsin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA