Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Böyle olacak korkmayın...

O anlatımı ve analizi biliyoruz:
Kemalist Cumhuriyet bazı uluslararası taleplerde bulundu, bunun üstüne İngiliz tesiri altında önce Nasturi, sonra Dersim isyanları çıktı. Bu değerlendirmenin tamamıyla yanlış olduğunu gösteren pek bir delil de yok.
Hatta şunu da ekleyelim:
Dersim bir isyandır, doğrudur ve o dönemdeki Cumhuriyetin yerinde hangi rejim, hangi yönetim olsa benzeri bir hamle yapar, isyanı kanla bastırır.
Buna iç savaş demek de kabil. Nitekim kendisine göre iç savaş yaşamamış, şiddet kullanmamış bir devrimci yönetim de yok. Bundan ne Amerikan Devrimi, ne Rus Devrimi, ne Fransız ne de Çin Devrimi kendini muaf tutabilmiştir.
Gelin görün ki, iş o kadarla sınırlı değil.
Yinelemeye gerek yok, isyan bastıracağız derken yapılanları; yani, mağaralarda üstüne zehirli gaz sıkılarak öldürülenleri, dağlardan, bayırlardan Munzur çayına fırlatılanları. (Sordum; bir daha sorayım, gerçekten doğru bir seçim mi, 'Munzur Üniversitesi' demek?...) Bunlar her gün biraz daha kendi gerçeğini bulan ve yerli yerine oturan yaklaşımlar.
Beni de asıl o yanı ilgilendiriyor işin.
Çünkü mesela Dersim İsyanı ile İskilipli Atıf Hoca bir tutuluyor, işin çapı, kapsamı ve hepsinden önemlisi meseleye bakış açısı değişiyor, yeni bir boyuta erişiyor. Biz de, devrimleri retrospektif bir biçimde yeniden değerlendirme dönemini yaşıyoruz.
Gerçek manada restorasyon dönemi de budur. Belli bir yere kadar da gidecektir.
Oradan da bir durulma ve bir sentezle çıkacağız.
İçinden geçtiğimiz bu dönemi dehşetle karşılayanlar var. Haklıdırlar. Benzeri dönemleri gördüm. 1989'da Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra gittiğim Doğu Avrupa ülkelerinde belli bir yaşta bulunan, yıkılan geçmişi boydan boya yaşamış, o rejimlerin içine doğmuş, varlığını onlara borçlu olanların maruz kaldığı ürküntüyü de görmüştüm. Biz o düzeyde değiliz. Ama birbiri ardınca gelen bu sorgulamalar, mesela Dersim olayları, mesela Alevi talepleri, mesela İslam'la olan ilişkimiz, mesela Ermeni olaylarına dönük yeni değerlendirmeler içimizde fırtınalar estiriyor ve açık konuşalım, belli çevrelerin sosyo-kültürel, sosyo-psikolojik bir 'travma' yaşamasına kapı aralıyor.
Gene de bu hali bir sağlık işareti olarak kaydetmek gerek. Çünkü şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, Dersim olayları bize iki şey öğretiyor. Bir, içinde yaşadığımız, inandığımız, daha doğrusu inandırıldığımız tarih anlayışı, içerdiği hurafelerle, mitlerle birlikte aşılıyor. Kolay değil, zor bir dönem. Ama olacaktı, oldu. Bunun sancısız, sızısız yaşanacağını kimse varsaymasın.
Fakat bu dönemden sonra toplumun erginleşeceğini, olgunlaşacağını bilmek şart.
İkincisi, Dersim Olayı benzeri başka sayfaların yeniden açılmasına fırsat verecek.
Yakın tarihin bütün kiri, pası bu şekilde akıtılacak, temizlenecek. Maraş, Çorum olayları, 6-7 Eylül hadiseleri, 1975-80 arasındaki ölümler, cinayetler, darbelerin arka planı. Bunlar, yaraları kaşımak değil, bazılarının öne sürdüğü gibi. Ya da evet, yaraları kaşımak, kanatmak ve onların daha hızlı iyileşmesini sağlamak.
Bu bakımdan Dersim'i bir turnusol kâğıdı olarak görmek gerek. Hafızamızın derinliklerine ittiğimiz, hatırlamaktan kaçındığımız, bastırdığımız, unutmaya çalıştığımız olayların bir göstergesi, Dersim. Dersim artık Dersim değildir. Tersine, Dersim'den çok daha geniş bir 'fenomen'.
Türkiye'de demokratikleşme, Türkiye'de insanların birbirini kendi gerçekleri içinde kabulü ancak bu suskun dilin çözülmesiyle, hafızanın özgürleşmesiyle, bilinçaltında tutulan bilginin bilince çıkmasıyla sağlanacak.
Böyle olacak, korkmayın!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA