Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Sermayeden yemek

Kurumları, kültürleri ayakta tutar. Kurum kültürü ise insanlarla yaşatılır, sonraki kuşaklara aktarılır. Üzerine bir şey eklemeyen kurum yerinde saymaya mahkûmdur. Hazırdan yiyen kurumların ayakta kalması da mümkün değildir.
Avrupa Birliği'nin, 2010 Kültür Başkentleri Projesi, "kurum kültürü, tarih birikimi ve siyaset ekseninde" ilginç örneklerle dolu. 2010, Türkiye (İstanbul), Almanya (Ruhr Bölgesi- Essen Eyaleti) ve Macaristan (Pesc) için eşsiz fırsatlar sunuyor. Gelin görün ki ülkelerin anlayış ve felsefe farkı eşdeğer projelerde belirgin şekilde ortaya çıkıyor. Örneğin Macarlar... Kültür kenti etkinlikleri için siyasi müdahalelerle boğuşuyorlar; istenen hıza ulaşamadıkları anlatılıyor. Örneğin İstanbul. Bir yandan kadro değişikliği ile tekliyor diğer yandan şehre güzellikler kazandıracak adımlardan ziyade "atalardan kalma hazır değerlerin satışını" aşamayan bir çabaya gömülüyor.
Peki ya Almanlar?
İşte orada durup düşünmek gerekiyor.

***

Geçtiğimiz hafta Alman Hükümeti'nin daveti ile Berlin'e gittik. Gündem, Almanya'nın Seçimi idi. 27 Eylül'deki seçimin Türkler açısından önemini dinlerken temaslarımız sırasında konu bir ara 2010 kültür başkentlerine geldi. Zira, Essen Eyaleti'ndeki hazırlıkların İstanbul'a kadar uzanan yönleri ile Türk tipi çalışma tarzının yansımaları Berlin'de de peşimizi bırakmadı.
Almanlar, kültür başkentini festival gibi ele almıyor. Bir kentin, bir bölgenin geleceğinin, imajının değiştirilmesi olarak bakıyor.
Ruhr Havzası, 5.3 milyon nüfuslu ile 53 kenti çok merkezli metropol olarak ön plana çıkaran hazırlık içinde. Eski sanayi alanları, maden ocakları, müze, tiyatro salonlarına dönüştürülüyor. 180'den fazla sit alanı kültür merkezine çevriliyor.
Üstelik Almanlar, "Kültür başkenti, sadece bir kentin olumlu yönlerinin gösterilmesi değil, aynı zamanda sorunlarıyla yüzleşebilmesi" diyor.
Birbirinden çarpıcı etkinliklere imza atmayı planlıyorlar. Neler yok ki...
Örneğin, önemli bir otoyolun 60 kilometrelik bölümünde 60 bin masa kurulacak. Toplumun tüm kesimleri otoyoldaki bu şölende ürünlerini sergileyecek. Burada konserler verilecek, tiyatro sergilenecek. Eskiden maden ocağı olan şimdi yeşil alana dönüştürülen noktalarda Mayıs 2010'da sarı balonlar uçurularak geçmiş anımsatılacak.
İlköğretim çağındaki her çocuğa bir enstrüman hediye edilecek ve bir yıl boyunca ücretsiz kurs verilecek.
Dünyaca ünlü Türk piyanisti Fazıl Say, 6 ay boyunca bir Ruhr kenti olan Dortmund'da yaşayacak. Burada beste yapacak.
***

"Almanya'daki üçüncü nesil ne tam olarak Türkçe ne de Almanca konuşuyor. Adeta ikisinin arasında bir dile sıkışıp kalmışlar. Bu çok önemli bir nokta. Bu nedenle İstanbul'la işbirliğine özel bir önem veriyoruz" diyen Almanlar, ortak projelere de öncülük etmişler. Ancak İstanbul Kültür Başkenti proje ekibi değiştiği için yeni ekiple fikir akrabalığı kurulması zaman almış. "Biz çalışmalarımızı yüzde 90 oranında tamamladık. Program broşürü bastırmak için Türk tarafını zorladık" mesajı da zaten çok şey anlatmaya yetiyor. Almanların da arzusuyla İstanbul'a gelecek mimarlık öğrencileri kentteki sorunlu mahalleri inceleyip, dönüşüm projeleri üretecek. Bir tiyatro topluluğu İstanbul'da, kentin hemşehrisi olmayı simgeleyen oyun sergileyecek. Daha sonra İstanbul'dan esinlendiği temaları Ruhr Bölgesi'ndeki farklı kentlerde izleyicilerle paylaşacak. İki kentin kardeşliğini simgeleyen ikizler projesiyle eğitim ve sosyal alanlarda küçük kardeşlik projeleri uygulanacak.
2010 için 60 milyon euro bütçe oluşturan Almanlar, sponsorla birlikte 500 milyon euroluk harcamayı harekete geçirmişler. Bu iş için özel bir şirket kurmuşlar ve siyasetten uzak özerk çalışma sağlamışlar.
Ve son vurgu...
Ruhr, Almanya'nın en çok göçmen yaşayan bölgelerinden biri. Bu nedenle dil sorunu, din sorunu, entegrasyon sorunu yani farklı kültürlerin bir arada yaşaması Almanya'daki projenin ana hatları arasında. Onların örneklemesi ile "Duisburg'da Almanya'nın en büyük camisi açıldı. Berlin veya Köln'de açılsaydı muhtemelen tartışma yaşanacaktı!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA