Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Başbuğ ve siyasi ayak

Ne yazık ki FETÖ gibi ABD'nin açık destek verdiği, yeni Gladyo konusunda ortak bir noktaya gelemedik. Hâlâ kim daha çok destek oldu üzerinden tartışıyoruz. Bu da en çok FETÖ'nün işine yarıyor. Oysa gerçek şu; bu kirli yapı devletin kılcal damarlarına yerleşirken herkesten destek aldı ve herkesi kullandı. AK Parti döneminde daha fazla olması sonucu değiştirmiyor. Değiştirmiyor çünkü AK Parti, o kirli yapıyı ilk fark eden olarak devletin kılcal damarlarından söküp atılmasının önünü açtı. Başkan Erdoğan, parti içinde bocalayanlara rağmen "tek başına" da kalsa bu mücadeleyi yürüttü.
Peki, bu yapıyı yıllar yılı F-Tipi diye niteleyen, sadece "şeriat getirecek" diye suçlayanlar ne yaptı? Ya CHP yöneticileri gibi gidip o örgütle siyasi işbirliği yaptı, ya da bir kısım laik asker gibi o örgütü suçlar gibi yapıp sandıkta hesap verecek olan AK Parti'ye yüklendi. Oysa hepsi, Necip Heblemitoğlu'nun söylediği gibi bu yapının bir CIA organizasyonu olduğunu biliyordu.
Birkaç eski komutan dışında bu gerçeği ne yazık ki seslendiren olmadı. Alın İlker Başbuğ'u... O da tıpkı CHP'liler gibi, hâlâ bu yapının bir ABD yapımı olduğunu görmezden gelip AK Parti'yi suçluyor. Elbette eleştirebilir ancak bu örgütü de yerli yerine oturtmak gerekiyor. Başbuğ bunu yapmıyor.
Çıktığı bir televizyonda "FETÖ'nün sivil ayağı" konusunda adeta bilirkişi havasında, "2009 yılında askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmalarının önünü açan o yasayı" işaret ederek sivil ayağın AK Parti'de olduğunu söylüyor.
O dönemde FETÖ'cülerin bu yasayı istemesi, hatta önerenlerin içinde onlara yakın birilerinin olması gerçeği yansıtmıyor. Çünkü o zaman yargının iki başlı olması gibi yıllardır çok tartışılan bir mesele vardı ve askeri vesayetten bıkan herkes o yasanın değiştirilmesini istiyordu. Bunu isteyenler arasında sol ve demokrat kesimler de vardı. FETÖ'cülerin bunu kendi çıkarları için kullanması o talebin yanlışlığını göstermez. FETÖ aynı şeyi darbecilerle yüzleşiyoruz diyerek de yaptı.
Şimdi Başbuğ'un mantığıyla dönüp TSK'ya bakalım. TSK içinde bildiğimiz kadarıyla FETÖ, 80'li yıllardan itibaren örgütlendi. Peki, bu örgütlenmeyi komuta kademesi neden görmedi? Bu ülkenin en önemli kurumunun içinde CIA eksenli bir yapı örgütlenirken Genelkurmay İstihbaratı ne yaptı?
Bu körleşmenin neye mal olduğu hesabı yapıldı mı? Aslında hiç kimse günahsız değil. Bunu da en iyi askerler biliyor. Bakın Başbuğ'un sözünü ettiği yasa çıkmadan önce Karargah ve Işık Evleri soruşturmasını yürüten Askeri Savcı Ahmet Zeki Üçok ne diyor:
"İlker Başbuğ döneminde 377, Necdet Özel döneminde 576 subay tasfiye edilmiştir. 15 Temmuz'a kadar gelinen süreçte TSK'nın üst düzey yönetiminin büyük sorumluluğu olduğunu düşünüyorum."
Başbuğ, o üst düzey komutanlardan biriydi. Üçok, "Tek Başına" kitabında ise Başbuğ'u çok daha ağır biçimde suçluyor:
"İlker Başbuğ zamanında, tutuklananlardan, gözaltına alınıp salınanlardan vazgeçtim, tam 344 subay, astsubay, general, amiral tutuklanmış. Kendisi bu durumda bir komutan. İstanbul casusluk davası diye bir olayda, 44 tane casus var demişler. İnsan, 'Benim komutam altında 44 tane casus varmış üstelik çoğu da general, amiral, albaymış da benim dünyadan haberim yokmuş' demez mi?"
Başbuğ'a şunu da soralım; Teğmen Mehmet Ali Çelebi olayında, tutuklanan asker kişilerin sivil savcılara teslim edilmesi konusunda bir oylama yaptırdınız mı? O oylamada İsmail Hakkı Pekin, karşı oy kullanırken siz neden sivil savcılara verilmesinden yana oy kullandınız?
Buna siyasi mi yoksa askeri ayak mı diyeceğiz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA