Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Küresel tehditler ve muhalefet

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Çok değil iki gün önce Başkan Erdoğan, MİT'in 97'nci kuruluş yıldönümünde tarihi bir konuşma yaptı. Küresel ve bölgesel tehditlere yönelik önemli tespitlerin yer aldığı konuşmasında Türkiye'nin genel duruşuyla ilgili şöyle diyordu:
"Türkiye'nin başta Gazze'deki katliamlar olmak üzere bölgesel krizlerde sergilediği dik ve dirayetli duruşun birilerini rahatsız ettiğinin, birilerinin hesaplarını bozduğunun farkındayız."
En son ABD ve İngiltere'nin "orantısız bir güçle" Yemen'e saldırmalarına da karşı çıkıyor ve şunları söylüyordu:
"Şu anda Kızıldeniz'i bunlar adeta kan gölüne çevirme hevesindeler ve Yemen Husilerle şu anda bütün güçlerini kullanmak suretiyle, bölgede ister Amerika ister İngiltere olsun onlara karşı gereken cevabı verdiğini ve vereceğini söylüyor."
Bu dik duruştan kimlerin rahatsız olduğu ve hangi aparatları harekete geçirdikleri çok daha iyi anlaşılıyor.

BAZI MERKEZLER RAHATSIZ
Bu nedenle önceki de dâhil 9 şehit verdiğimiz son terör saldırıları tesadüfi değil. Bu saldırının terör örgütü PKK'nın Irak Kürt bölgesinde süren Pençe-Kilit operasyonlarına bir cevap olduğunu da sanmıyorum. Neredeyse 3 yıldır Pençe-Kilit operasyonları sürüyor. Bu üç yıl içinde yer yer çatışmalar, saldırılar oldu ama son iki terör saldırısı kadarı pek olmadı. Bu da dikkatleri başka merkezlere çeviriyor.
Çünkü o merkezler, Türkiye'nin İsrail'in Gazze'deki soykırımına karşı çıkmasından, Lahey Adalet Divanı'nda İsrail'in yargılanmasına açık destek vermesinden ve sık sık ABD ve Batı'yı bölgeyi kan gölüne çevirmekle suçlamasından rahatsız.
Bunu da saklamıyorlar. ABD Başkanı Biden bir süre önce Türkiye'yi "ABD'nin bölgedeki güvenliği için tehdit" olarak suçlamıştı.

ABD, SİLAHI BOŞUNA VERMİYOR
Her şey bir yana, ABD neredeyse 10 yıldır Türkiye'nin gözünün içine baka baka, Suriye'de PKK'ya milyarlarca dolar ve binlerce TIR dolusu silah veriyor. Bunu da boşuna vermiyor, yeri geldiğinde kullanıyor.
Kuşkusuz Türkiye'yi yöneten siyasi irade bunun farkında ve her zeminde gereken cevabı da veriyor. Başkan Erdoğan o tarihi konuşmasında Türkiye'nin kararlılığına da dikkat çekti:
"Şunu çok net ifade etmek isterim. Türkiye Cumhuriyeti belki yarına bırakır ama ihaneti ve terörü kimsenin yanına kâr bırakmaz. DEAŞ'ından FETÖ'süne, PKK'sından DHKP-C'sine kadar milletimizi hedef alan hiçbir illegal yapıya hayat hakkı tanımayacağız."
Bu kararlı siyasetin nasıl hayata geçirildiğini de örneklerle anlattı:
"Doğru zamanda, doğru adımlarla milletimizin çıkarlarını gerek diplomasi gerekse askeri sahada cesaretle savunuyoruz. Suriye'nin kuzeyine yönelik askeri operasyonlarımız bunun açık bir örneğidir. Irak'ın kuzeyinde devam eden harekâtlarımız bunun örneğidir. Yaklaşık 30 yıllık işgalin ardından Azerbaycanlı kardeşlerimizle birlikte Karabağ'ın özgürlüğüne kavuşturulması bunlardan biridir. Kadim bağlarımızın olduğu Libya meşru hükümetine verdiğimiz destek bunlardan biridir. Ege'den Karadeniz'e ve Doğu Akdeniz'e kadar 'Mavi Vatan'ımızı koruma noktasında ortaya koyduğumuz güçlü irade bunlardan biridir."
Peki bütün bunlar üzerine düşünmek, öngörüde bulunmak sadece devletin veya iktidar partisinin işi mi? Bu ülkenin sosyal demokrat olduğunu söyleyen CHP'si, laik milliyetçisi, liberali, sol aydınları, akademisyenleri neden küresel dünyadaki altüst oluşları, hibrit ve asimetrik savaş tehditlerini dert etmez, ABD'nin PKK'ya açık desteğini sorgulamazlar?
Neden acaba?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA