Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

ABD’nin yeni Kaşıkçı stratejisi

Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. ABD'deki yeni yönetimin, Körfez monarşileri ve bilhassa da Suud'la ilgili Trump'tan farklı bir diplomatik strateji izleyeceği aşikârdı.

Boşuna değil Biden yönetiminin -29 Kasım 2020'de portresini yazdığım- gözdesi Ulusal İstihbarat Direktörü Avril Haines'in 'ajan gibi durmayan bir istihbaratçı' olmasına rağmen istihbarat tarihinin en ilginç olaylarından biri olan Cemal Kaşıkçı cinayetinin tozlu raflara kaldırılmış dosyasıyla mesaisine başlamış olması. (Haines yazısı için bkz: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/2020/11/29/parayi-ve-istihbarati-takip-et-kadini-bul)

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Avril Haines'in patronu olduğu Ulusal İstihbarat Direktörlüğü (DNI) tarafından hazırlanmış bir Kaşıkçı raporundan söz etti.( Raporun, bu yazının yazılmasından birkaç saat sonra açıklanması da bekleniyor.)

Price, "Cemal Kaşıkçı cinayeti korkunç bir suçtu. Konuştuğumuz raporun merkezinde de bu olacaktır. Kongreye sunulacak raporda (bu suça ilişkin) atılabilecek adımlar da yer alacaktır. Ardından yasanın gerektirdiği şeyi yapacağız ve sorumlulara karşı atılacak adımları konuşma noktasında olacağız" dedi.

Dışişleri Sözcüsü, Biden yönetiminin ABD-Suudi Arabistan ilişkilerini tüm boyutlarıyla yeniden ele aldığını ve ilişkiyi revize ettiğini de 'kaydetti.' (Muhabirlik yıllarımızda haber yazarken sık sık işimizin düştüğü bu kelimenin de halen gideri var!) Aslında bu tür ifadeler düzenlediği basın toplantısının maksadını aşsa da… Böylesi makro bir konuya bile girmesi, rapor üzerinden vermek istedikleri mesajın farklı olduğunu gösteriyor. Bu hesap sorar tarz, Biden yönetiminin Körfez hanedanlıklarıyla ilgili yeni politikası hakkında yeterli ipucu içeriyor. Ya Trump gibi Suud'dan daha fazla 'para koparacaklar' ya da hakikaten Muhammed bin Selman'la çalışmak istemiyorlar.

RAPORDAKİ BİLGİLERİN ASIL KAYNAĞI

Rapor deyince… Rapordaki bilgilerin ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı'na (CIA) dayandırıldığı söyleniyor. CIA'deki bilgiler nereye dayanıyor peki? Elbette Türkiye'nin, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Kaşıkçı cinayetiyle ilgili istihbari paylaşımlarına… Cinayet ânının ses kayıtlarını CIA'e MİT'in verdiğini Diplomatik Vahşet adlı kitapta tafsilatıyla yazdık zaten.

Peki, bu rapor yeni mi eski mi? Hayır yeni değil, eski. Ancak mezkûr raporun şimdi yayımlanması, Biden'ın Suudilere karşı eski başkan Donald Trump'tan daha katı tutum alma politikasının bir sonucu. Zira Trump yönetimi, raporun kamuoyuna açıklanması yönündeki talepleri geri çevirmiş ve Suud'la politik işbirliğini geliştirme stratejisine odaklanmıştı. Bu strateji de politik değil, ekonomikti aslında. Suud'dan para sızdırma stratejisi… Trump, Selman ve Sisi'nin birlikte verdiği o meşhur küre pozu, bu stratejinin en sinematografik fenomeniydi.

CARİ İSTİHBARATLA DİPLOMASİ

Malum, hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Bu yüzden bir kez daha hatırlatalım. Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018 tarihinde boşanma belgelerini almak üzere geldiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na girmiş ve bir daha çıkmamıştı. Kaşıkçı'nın içerde vahşice öldürüldüğü ve cesedinin parçalara ayrılarak yok edildiği Türkiye'nin, elindeki 'cari istihbarat'a istinaden yürüttüğü iletişim diplomasisi sayesinde adım adım ortaya çıkarıldı. (Cari istihbarat kavramı, İngilizce'deki 'current intelligence'ın uyarlaması aslında. Belirli ve ivedi ihtiyaçlara binaen edinilmiş tüm içerik ve formlardaki istihbaratı tanımlamak için kullanılıyor.)

Türkiye, bu istihbarat diplomasisinin sonunda cinayetle ilgili olarak İstanbul'da dava da açtı. Suudi Arabistan'da tiyatral biçimde yargılanan şüpheliler ülkemizde de gıyabında yargılanıyor.

Şimdi gelelim Kaşıkçı'daki istihbari boyuta… Türkiye'nin Cemal Kaşıkçı cinayetinde ne tür bir operasyonel süreç yürüttüğünü anlamak için Milli İstihbarat Teşkilatı'nın 2014'ten sonra ama özellikle 2016'daki darbe girişiminin ardından değişen istihbarat konseptini anlamak lazım.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasal önderliğinde Türkiye'nin istihbaratta, en az savunma sanayii kadar önemli bir tekamül sürecinin içine girdiğini söylemeliyiz. Bu sürecin yürütülmesi konusunda yetkili ve sorumlu kişi de MİT'in patronu Hakan Fidan.

15 Nisan 2010'da MİT müsteşar yardımcılığına getirilen Fidan, 25 Mayıs 2010'da Müsteşarlığa atandı. (Şimdi başkanlık oldu.) MİT, o dönemden bu yana değişen ihtiyaçlara binaen hem içeride, hem dışarıda proaktif istihbarat politikaları izlemeye başladı. Suriye, Irak, Libya başta olmak üzere Ortadoğu ve Afrika'yı, Orta Asya ile Avrupa'yı ve yer yer ABD'yi kapsayan bir coğrafyada…

Dünyada hali hazırda yurt dışında operasyon yapabilen istihbarat teşkilatlarının sayısı sınırlı. Agresif çalışma tarzıyla bilinen İsrail'in Mossad'ı, geniş maddi ve teknik imkânlarla çalışan ABD'nin CIA'i, dışa dönük stratejik istihbarat konseptiyle bilinen İngilizlerin MI6'i, bu alanda KGB'den tevarüs eden bir tecrübesi olan Rusya'nın SVR'si gibi istihbarat teşkilatları yurt dışında operasyon yapabilme imkân ve kabiliyeti olan belli başlı teşkilatlar.

Ne var ki, bu teşkilatlardan hiçbiri; son yıllarda MİT kadar nicelik ve nitelik açısından başarılı yurt dışı operasyonları gerçekleştirmiyor. (Bunda Türkiye'nin bu tür operasyonlara diğer ülkelere oranla daha fazla ihtiyaç duymasının da etkisi yok değil tabii.)

MİT'in yurt dışı operasyonlarındaki gözle görülür artış yabancı medyada da sık sık haber konusu oluyor. BBC'nin 28 Temmuz 2020'de yayınladığı bir haberde "Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) son yıllarda yurt dışında düzenlediği operasyonlarını artırdı" deniliyor.

MİT'in yurt dışı operasyonlarının artmasında 2014'te 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda yapılan değişikliğin de belirgin etkisi var. Ne var ki bu dönüşüm, salt yasal düzenlemeyle açıklanamayacak bir derin perspektif ve vizyon değişiminin de sonucu.

MİT'İN YURTDIŞI OPERASYONLARI

Bu perspektif, devletin yeni ihtiyaçlarına binaen son on yılda, MİT'in ofansif bir çalışma konsepti uygulamaya başlamasıyla kökten değişti.

2015'ten ve hain darbe girişiminin yaşandığı 2016'dan itibaren MİT'in Fetullahçı Terör Örgütü ile PKK'ya ve bir diğer terör örgütü DEAŞ'a yönelik yurt dışı operasyonları arttı. Afrika, Balkan, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinden 100'ün üzerinden terör örgütü yöneticisi MİT tarafından yakalanıp Türkiye'ye getirildi.

Kaşıkçı olayında da kendisine yönelik saldırıları sınırlarının ötesinde karşılayan bir ülkenin istihbarat teşkilatının, kendi yuvamızda bize kurulan bir kumpası boşa çıkarmasında şaşılacak bir şey yok. MİT, öyle veya böyle bu cinayetin ses kayıtlarına 'cari istihbarat' verisi olarak ulaştı ve bu doğrultuda bir Kaşıkçı stratejisi yürüttü. Biden yönetiminin sonradan sonraya, şimdilerde yapmaya yeltendiği şeyi zamanında yaptı yani.

'NÜKLEER BUTON' VE KAŞIKÇI DOSYASI

Şimdi Biden'a ve Kaşıkçı raporuna tekrar dönebiliriz. Joe Biden, Kaşıkçı raporunu okuduktan sonra Suudi Kralı Selman ile görüştü. (Veliaht prens, hatta müstakbel kral olarak görülen MBS ile değil, babası ile muhatap oluyor. Gerçi MBS'nin de ikbali belli değil artık şimdi.)

Görüşmede Biden'ın 'insan hakları ve hukukun üstünlüğünü' dile getirdiği açıklandı. Bu, Beyaz Saray'dan sızdırılan bilgi. Suudi resmi haber ajansı SPA da Kral Selman ile Biden'ın görüşmesinde iki ülke arasındaki 'ilişkilerin derinliği'nin ele alındığı duyusuyla yetinildi. Ne derinlikmiş arkadaş, insanın aklına ister istemez o kuyu metaforu geliyor. Cemal Kaşıkçı cinayetinin işlendiği dönemde cesedin kuyuda yok edildiği türünden haberler de çıkmıştı hatırlarsınız... Sonra 'tandırda yakma senaryosu' da dâhil pek çok senaryo gündeme geldi. Ama kuyu metaforu, o küre karesiyle birleştiğinde film daha çarpıcı hale geliyor.

Film gibiydi evet, ama unutmayalım ki gerçekti. En çok da ülkemize karşı kurulmuş bir komplo olarak gerçekti. Ancak cinayetten hemen sonra işin iç yüzünü tüm dünyaya gösterdik ve büyük bir oyunu bozduk.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yetenekleri, güçlü iradesi, politik tecrübesi, MİT'in haber alma kapasitesinin artmasıyla birleşince bize karşı kurulmuş bir komplo boşa çıkarılmış oldu. Bu da Türkiye'yi tarihin bu evresinde etkin istihbarat diplomasisi yürüten ülkeler arasına soktu.

Biden yönetiminin Washington'da sümen altında olan bu dosyayı tekrar açması Türkiye'nin haklılığını ispatlamakla kalmaz, ABD'nin hangi saiklerle strateji değiştirebildiğini de açıklar.

Biden'ın Beyaz Saray'a girer girmez ilk yaptığı işlerden biri -Trump'ın 'nükleer buton' diyerek misafirlerini trollediği öne sürülen- masadaki diyet kola düğmesini kaldırmaktı. İkincisi de aşikâr ki, Kaşıkçı olayı üzerinden o meşhur küre pozunu yırtmak olacak. Perşembenin gelişi çarşambadan belli.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA