Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Semerkant’tan İstanbul’a, Başkent’ten Taşkent’e / Bölüm 2

"Ve şimdi bakışlarını Semerkant üzerinde gezdir
Değil mi ki o, yeryüzünün kraliçesidir.
İhtişamı bütün kentlerin üzerinde;
Hepsinin kaderini elinde tutan o.
Dünyanın aşina olduğu şanın ötesinde…
Ayakta kalmamış mı, asil ve yalnız."

Yukarıdaki dizeler, meşhur yazar/şair Edgar Allan Poe'nun pek de meşhur olmayan Timurlenk (Tamerlane) adlı şiirinden. Şairliğinin ustalık döneminde (Zaten 40 yaşında öldüğü için 30-40 yaş arasını ustalık dönemi olarak görebiliriz) Suriye gibi hiç gitmediği coğrafyaları ustalıkla anlatan Poe'nun Timurlenk şiirinin, bir ustalık işi olduğu söylenemez. Zira Poe, bu şiiri henüz 17 yaşındayken yazmış. Yani nihayetinde bir fanzin şiir.

Ama polisiye, gerilim, korku edebiyatı ve sineması dediğimiz türün atası olan Poe, Semerkant'ı bu ilk gençlik dönemi şiirinde bile çok özel bir yerde konumlandırmış.

Semerkant; kimi okurlarımızın bildiği üzere Cengiz Han, Timurlenk ve Büyük İskender gibi tarihin üç büyük komutanının idaresinde yönetilmiş bir kadim şehir. 14. yüzyılda kurulan Timur İmparatorluğu'nun da başkenti. Özbekistan'ın manevi başkenti, halen burası diyebiliriz.

Özbekistan, özellikle de Semerkant tarihte Turan, Türkistan, Mâverâünnehir olarak anılan coğrafyanın merkezi. Tarihte pek çok Türk ve İslam devletine beşiklik etmiş kadim bir coğrafyadan söz ediyoruz.

Sâmâniler, Gazneliler, Karahanlılar, Selçuklular, Karahıtaylılar ve Harezmşahlar gibi devletlerin hâkimiyetiyle geçen 9. ve 12. yüzyıllarda ünlü düşünürler ve âlimler yetiştirmiş. Fergânî, Hârezmî, Fârâbi, Bîrûnî, İbn-i Sina, İmam Buhârî, Tirmizî bunlardan birkaçı. Bu dönem, 'ilk Türk-İslam Rönesansı' olarak geçiyor. Sonra 15. Yüzyıl'da Timur İmparatorluğu zamanında da kentte bilim, sanat, ticaret yeniden canlanmış. Bu dönem de 'ikinci Rönesans' olarak anılıyor.

Bu hafta Üç Boyutlu Portre'de, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, takip ettiğimiz Özbekistan seyahati vesilesiyle yazdığım 'Semerkant'tan İstanbul'a, Başkent'ten Taşkent'e' başlıklı yazının fikri takibini yapacağım. Hem kültürel, hem ekonomik, hem de yer yer siyasi bağlamda…

KİRİL'DEN LATİN ALFABESİ'NE GEÇİŞ TÜRKİYE İÇİN OLUMLU

Kültürle başladık, kültürle sürdürelim: Bölgenin kendi kadim kültürüyle bağları devam ediyor, ancak zaten Sovyet etkisinde geçen otoriter ve jakoben 20. Yüzyıl kültürel iklimi, tarihteki iki Rönesans'ın kazanımlarını kökünden kazımasa da tahrip etmiş.

Bu anlamda Özbekistan'ın Kiril alfabesinden kurtulma stratejisine hak vermemek mümkün değil. Zira Kiril alfabesi, Özbekistan'ın Semerkant, Buhara, Hive gibi kentlerle özdeşleşmiş kadim Türk-İslam kültürüyle olan bağlarını koparmıştı.

Ülkede, Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev'in imzasıyla, 1 Ocak 2023'te tamamen Latin alfabesine geçilmesi kararlaştırıldı. Bu kararın, Türkiye ile Özbekistan arasındaki dil ve kültür bağlarını güçlendireceği muhakkak. Çünkü konuşmada Özbekler'i pek anlamıyorsunuz, ama kelimeleri ya da cümleleri Latin alfabesiyle yazdıkları zaman anlamanız işten bile değil.

Özbekler ise Türkçe'yi yabancı dil olarak nitelendiriliyorlar. Kendi dillerini, yani Özbekçe'yi ise 'öz Türkçe' olarak görüyorlar. Bizim Türkçemizi anlıyorlar, ancak bir Türk'ün onların Türkçesini anlaması güç. Onlar bizi anlıyorlar, ama onların dili bizim için yabancı. Dillerinde Türkçe, Farsça, Arapça ve Rusça etkisi var.

Türk popüler kültürü de Özbekistan'da diziler üzerinden etkili. Eski Türk dizilerinden Kurtlar Vadisi ve Muhteşem Yüzyıl çok izlenmiş zamanında. Ülkede şimdinin popüler dizisi ise yeni gösterilmeye başlanan Teşkilat.

RUSYA'NIN ALTINLARININ BİR KISMI ÖZBEKİSTAN'DAN

Kültürden ekonomiye geçebiliriz artık; ne de olsa ekonomi, tarihte her zaman öyleydi ama üstyapıyı belirleyen bir 'altyapı' unsuru… Özbekistan ile kültüre dayalı turizm, tekstil, hizmet sektöründe işbirliğini artırmak mümkün. Turistler, ağırlıklı olarak Rusya, Çin, Türkiye, Avrupa ülkelerinden geliyor.

Özbekistan dünyanın önde gelen altın üreticisi ülkelerinden biri. Pamuktan, yani 'beyaz altın'dan sonra ikinci ihracat ürünü altın. Altın rezervleri bakımından dünyada 4., üretiminde de yedinci sırada Özbekistan. Hatta Rusya'nın 2014'ten beri biriktirdiği altınların bir kısmını Özbekistan'dan aldığı belirtiliyor. Özbeklerin Kurtuluş Savaşı sürecinde Buhara hazinesinden Ankara'ya altın gönderdiği de biliniyor.

Öte yandan Özbekistan son yıllarda ortalama yüzde 8 seviyesinde büyümüş bir ülke. 2021 büyüme oranı ise 7,4. (Gelişmeye başlayan ülkelerin büyümesi başlarda hızlıdır, malum.)

Özbekistan, aynı zamanda ürettiği doğalgazın bir buçuk katını ihraç eder konumda. Ülkede araçların çoğu, Cherlovet marka; orta sınıf üstü ise ağırlıklı olarak Mercedes kullanıyor. Araçların yüzde 60'ı yerli üretim doğalgazını kullandığından ötürü akaryakıt, bireyler için olmasa bile ülke için çok maliyetli değil.

Bu arada tekstil, tarım, gıda, otelcilik, inşaat malzemeleri, plastik, ilaç ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren bin 800'ün üzerinde Türk firması var.

Bununla birlikte Özbekistan'da halen güçlü bir Rusya nüfuzu bulunuyor. Özbekistan devleti de Rusya nüfuzunu Çin'i dengelemek için kullanıyor diyebiliriz. Şöyle bir mantalite söz konusu: 'Rusya'dan iyice uzaklaşırsak Çin her yeri sarar.' Özbekistan, bu bağlamda Türk Devletleri Teşkilatı'nı ve Türkiye'yi bu fasit daireden çıkış bileti olarak görüyor dersek abartmış olmayız.

Ülkenin nüfusunun yüzde 84'ü Özbek, yüzde 5'i Tacik, yüzde 2,5'u Kazak, yüzde 2,'u Rus ve yüzde 2,2'si de Karakalpak etnik gruplarından oluşuyor. Toplam nüfus 35 milyon.

Ülkenin başkenti Taşkent'te 1966 senesinde 8 şiddetinde büyük bir deprem olmuş. Sovyetler; o zaman 4,5 şiddetinde deyip geçiştirmeye çalışmış; sonra kentin imarını, dünyaya kendilerini iyi göstermek için hızlıca gerçekleştirmişler. Orta Asya'nın o dönemdeki tek metrosu yapılmış bu depremden sonra. 'Polyannacı' bakarsanız depremin tek olumlu sonucu bu.

ÖZBEKİSTAN'IN BÜYÜK SİYASİ KLANLARI

Ülkenin kültürel, sosyolojik ve giderek siyasi yapısını anlamak için klan sistemini bilmek şart. Özbekistan, siyasi gücü olan klanların bulunduğu bir ülke. Bu klanlardan en önemlileri; Taşkent, Semerkant ve Fergana klanları. Dolayısıyla ülkede klanlık, bölgesel anlam ifade ediyor.

Bu arada ülkenin eski lideri Semerkant doğumlu İslam Kerimov da Semerkant klanının bir üyesi imiş. Fergana Klanı ise Kerimov döneminde yönetimden uzak tutuldu ve baskılandı. (Fergana deyince de akla hemen CIA'in meşhur ajanı Ruzi Nazar geliyor.)

Özbekistan, 1 Eylül 1991'de SSCB'nin çöküşüyle bağımsızlığını ilan etmiş bir ülke. Ülkenin kurucu cumhurbaşkanı İslami Kerimov, 2 Eylül 2016'da vefat etti.

Kerimov'un halefi Mirziyeyov, Semerkant Eyalet Valiliği de yapmış eski bir bürokrat. 12 Aralık 2003 tarihinde Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov tarafından başbakanlığa atandı.

Ülkenin parlamentosu olan Âli Meclis tarafından Cumhurbaşkanı Vekili seçilen dönemin Başbakanı Şevkat Mirziyoyev 4 Aralık 2016'da başkanlık seçimi yüzde 88 oyla kazanmış. Mirziyoyev geldikten sonra geniş kapsamlı bir kalkınma ve reform sürecine girmiş ülke. Liberal politikalarıyla bilinen Mirziyoyev için 'Özbekistan'ın Özal'ı benzetmesini yapmak yanlış olmaz. (Kerimov döneminin en çok eleştirilen uygulaması, çocuk tarım işçiliği de Mirziyeyov döneminde son bulmuş.) Bu özellikleriyle Mirziyoyev, 24 Ekim 2021'deki seçimleri de yüzde 80,1 oyla kazanmış.

ÖZBEKİSTAN'IN EDGAR HOOVER'I: İNOYATOV

İslam Kerimov döneminde Sovyetlerden kalma refleksle Rus dengesi gözetildiği için otoriter, içe kapanmacı ve jakoben seküler bir yönetim tarzı sergilenmişti. Mirziyoyev iktidara geldikten sonra ise geniş kapsamlı bir kalkınma ve reform sürecine girmiş ülke. Mamafih, Kerimov döneminin güçlü politik figürleri Mirziyoyev'in ilk dönemlerinde de etkinmiş.

Mirziyoyev'in en büyük rakibi, Sovyetler Birliği döneminde KGB'de çalışmış Rüstem İnoyatov adlı eski gizli servis şefi imiş. Az kalsın, naçizane kendi uzmanlık alanımla ilgili bilgileri paylaşmayı unutuyordum: Özbekistan'ın gizli servisinin adı Milli Güvenlik Servisi. SNB kısaltmasıyla biliniyor. İslam Kerimov'un kurucusu olduğu bu servisin -Edgar Hoover'ın FBI'ı yönettiği kadar olmasa da- uzun yıllar başkanlığını yürüten İnoyatov (1995'ten 2018'e kadar), bir süre Kerimov'un gölgesi gibi Mirziyoyev'in yenilikçi icraatlarını baltalamaya çalışmış. Ancak Mirziyoyev, bir süre onu idare ettiyse de akılcı politikalarla Rüstem İnoyatov'u 31 Ocak 2018'de görevden almayı başarmış. Bunu yapmadan önce, "Özbekistan Ulusal Güvenlik Servisi reforme edilmelidir. Ulusal güvenlik konusu birçok vatandaşımız aleyhine gereksizce manipüle edildi. Sistem eski bir zihniyetle idare ediliyor" söylemleriyle daha önceden politik altyapısını kurduğu tasarrufta kararlı olduğunu ortaya koymuş. SNB Şefi'ni görevden alırken Cumhurbaşkanı Danışmanı olarak atamış. Gerçekten de bu tasarruf, ülkenin önünü açan bir tasarruf olmuş.

Ülke, başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Yasama yetkisi Âli Meclis'te, ama Cumhurbaşkanlığı da icrai nitelikte kararnameler çıkarabiliyor. Mirziyoyev, Kerimov'un yakın adamı olan eski Maliye Bakanı Rüstem Azimov'la bir süre birlikte çalışmış, sonra onunla da yolları ayırmış.

Taşkent'e yeni yapılan Bağımsızlık Anıtı'nın bir parça Mirziyoyev'in siyasi bağımsızlığı simgelediği de söylenebilir. Elbette bu benim yorumum.

Bağımsızlık Anıtı demişken… Şunu eklemesem olmaz: Türk tasarımcı Sinan Turaman (Truman Show'dan aklınızda kalsın) sanatsal açıdan büyük bir esere imza atmış. Tasarım aşaması hariç -istenen tarihe yetiştirmek için- 45 gün gibi kısa bir sürede alnının akıyla bu işin altından kalkmış.

MİRZİYOYEV DENGE POLİTİKASI GÜDÜYOR

Mirziyoyev'in siyasi klanına gelince... Doğduğu yere ve genel politikalarına bakılırsa Özbekistan Cumhurbaşkanı, aslında üç klanı (Taşkent, Semerkant ve Fergana) dengeleyen bir strateji yürütmeye çalışıyor. Semerkant Valiliği yaptığı için bu klanı da iyi tanıyan Mirziyoyev'in doğduğu Cizzak şehri, Taşkent ile Semerkant'ın ortasında yer alıyor. Taşkent, bu bölgenin kuzeydoğusunda, Semerkant ise güneybatısında…

Ülkenin en doğu ucundaki Fergana klanının yönetimden ekseriya uzak tutulduğunu belirtmiştim. Ancak Mirziyoyev'in selefi İslam Kerimov'dan farklı olarak bu siyasi klanı da tamamen dışlamayan bir çizgiyi benimsediği belirtiliyor.

Yazı, on bin vuruşa yaklaşıyor, artık toparlayalım: Özbekistan'ın manevi başkenti Semerkant'tan Türkiye'nin manevi başkenti İstanbul'a, kadim kenti Hive'den bizim kadim kentimiz Bursa'ya (Türk Dünyası Kültür Başkenti Hive'den sonra Bursa olacak) ve siyasi anlamda da Ankara'dan Taşkent'e uzanan köprülerin sağlamlaştırıldığı Özbekistan seyahatini tarihin farklı bir tekerrürü olarak da yorumlamak mümkün.

Yazının başında Poe'un şiiriyle bahsini açtığımız Timurlenk, şimdiki Özbekistan coğrafyasından Anadolu'ya kendisi açısından fetih, bizim açımızdansa işgal güdüleriyle gelmişti. Ve Timur; Ankara'da şimdiki başkentimizde bu siyasi amacına ulaştı, öyle ki Osmanlı Devleti'nin Lideri I. Bayezid esir alındı ve bunun sonuncunda Osmanlı, Fetret Devri'ne girdi.

Dünyanın ekonomik ve siyasi olarak bir Fetret Devri yaşadığı günümüzde ise Ankara'dan Timur coğrafyasına yeni bir köprü kuruluyor. En azından 'siyasi Rönesans' umudu doğuran bambaşka bir köprü… Ve bu köprü, ata yurdundan anayurdumuza, Anadolu'ya uzanan yeni bir medeniyet köprüsü olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA