Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Ağzımızın tadı hiç kaçmasın

Koku alamamak, yemeğin tadını algılayamamak, herkesin yaşam kalitesini düşürür. Bugünlerde pek çok kişinin muzdarip olduğu grip de koku ve tat alma duyularımızı olumsuz etkiliyor

Bugün dördüncü gün; şiddetli öksürük gece uyutmadığı gibi, gündüzleri de karın ve sırt kaslarımı sanki kızgın bir bıçakla dağlıyor. Burnum, gözyaşı bezlerim musluğu açık unutulmuş çeşme gibi durmadan akıyor, bütün vücudum kırılıyor, arada ateşim yükseliyor. Anlamışsınızdır; şu sıralarda çevremizdeki yüzlerce kişi gibi ben de gribe yakalandım. Gribin sadece alıştığımız belirtileri olsaydı, konuyu açmazdım. Ama bu sıkıcı semptomlara daha da sevimsizi eklenince, bu haftaki yazı konum da belli oldu: Grip başladığından bu yana yediklerimden tat alamıyorum, burnum en kuvvetli kokular dışındakileri algılamıyor. Karabasan gibi; yediklerim ağzımda saman gibi bir tat bırakıyor; usta bir aşçının elinden çıkan yemeğin derin dondurucudan mikrodalgaya atılıp ısıtılan fast food ürününden, en üst düzey şato şarabının, 'merdiven altı' üretimi bandrolsüz 'köpek öldüren' şaraptan farkı kalmıyor. Kısacası ağzımın tadı yok. Lezzetli yemekten, kaliteli içkilerden keyif alan benim gibi biri için durum vahim. İyi yemeklere kayıtsız kalanlar, koku ve tat alma bozukluklarını körlük ya da sağırlığa kıyasla çok daha hafif bir engel sayabilir. Ama koku alamamak, yemeğin tadını algılayamamak, herkesin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Mesele sadece yemekten zevk alamamak da değil. Koku hissi körelmiş ya da çok zayıflamış biri bozulmuş yemekleri, gaz musluğunun açık kaldığını fark edemeyeceği için bu durumun yaşamsal önemi de var.

TAT ALAMAYAN GURME
Lezzeti algılamada, tat ve koku duyuları birlikte çalışıyor. Gurme bir dostum var; iyi restoranlarda kaliteli yemek yemeye bayılıyor. Bir gün bana doğuştan koku ve tat alma duyusuna sahip olmadığını söyledi. Küçükken çok acı biber yediği halde yüzünü bile buruşturmadığını gören annesi, bir şeylerin ters gittiğini fark etmiş, muayene eden doktor da onun hiçbir zaman tat alamayacağını söylemiş. Dostum yemeklerin sıcak ya da soğuk olduğunu fark edebiliyor ama lezzet ve kokularını algılayamıyor. Ne var ki, yıllar içinde kendine göre bir 'tat zevki' geliştirmiş. Daha vahim bir durum, yetişkinlikte tat ve koku duyusunun yok olması. Hayatını yemek yazarlığı ve mutfak danışmanlığıyla kazanıyorsa, bu felakete dönüşebiliyor. Sevgili kardeşim Tuğrul Şavkay vefat etmeden bir süre önce Mehmet Yalçın ile birlikte bir tadım ortamında yeni şarapları değerlendirme teklifimize, sıkılarak, "Size bir şey itiraf edeceğim; ben artık koku alamıyorum. Onun için şarap tadımı yapamam," demişti. Ünlü gurmenin bu sırrını ölünceye kadar saklardım ama kulak burun boğaz uzmanı Dr. Erhan Şerbetçi'nin, Şavkay'ın kendisine başvurduğunu, "Hayatım kokuya bağlı; size en değerli organımı teslim ediyorum," dediğini Gusto dergisine, 2005'te yayımlanan bir röportajda açıkladığına göre, bu artık sır değil. Şavkay'ın iyileşip iyileşmediği röportajda yer almıyor. Önemli de değil; Şavkay'ın duyuları eski haline gelmese bile, onun bu durumunu ölünceye kadar kimse fark etmedi.

BÜYÜKANNE NİYE TUZU KAÇIRIR?
Lezzeti tat alma duyumuz sayesinde algıladığımızı düşünürüz. Dilimizde yer alan, papilla denen dört değişik tomurcuk grubuyla tatları algılayabilmekteyiz. Bunlar yiyip içtiklerimizin tatlı, ekşi, tuzlu, acı ayrımını yapabilmemizi sağlıyor. Aslında 10 bin tat tomurcuğu, kedilerde bu sayının 400 olduğu düşünülürse hiç de az değil. Etobur bir hayvan olan kedi aslında avladığı taze etle karnını doyuran bir hayvan olduğu için, zehirlenme sorunu çok az; 400 papilla ona yetebilir. Otoburlarda durum daha değişik. Örneğin atların dilinde 35 bin tomurcuk var; her biri, yediği otun zehirli olup olmadığını anlaması için ona yardımcı oluyor. Dilimizdeki tat tomurcukları ciddi tehditlerle karşı karşıya; aşırı ekşi, aşırı sıcak yiyecek ve içecekler bu hücreleri öldürüyor. Hücreler 10 günde bir yenilenebiliyor ama bu yenilenme yıllar içinde duruyor. 40 yaşında birinin dilinde sadece 5 bin papilla var. Zamanla sayı 700'e kadar düşebiliyor. Eli lezzetli bir kadın olarak bilinen büyükannenin son zamanlarda sık sık yemeğin tuzunu, biberini kaçırmasının nedeni işte bu.

GÜZEL KOKULARIN YARDIMIYLA BURUN EĞİTME EGZERSİZLERİ
Dilimiz sadece dört temel tadı algılıyorsa, örneğin şaraptaki meyvemsi ya da çiçeksi aromalar dilin hangi bölgesinde değerlendiriyor, diye düşünebilirsiniz. Aslında yemeğin ya da bir içkinin aromaları tat değil. Bunlar onların koku olarak algılanan özellikleri. Örneğin şarap ağızda ısındığında, aroma maddeleri serbest kalıyor. Bunlar soluk alıp verme sırasında havayla birlikte genizden burna ulaşıp, koku reseptörleri tarafından saptanıyor. Gelelim tekrar koku ve tat alma sorununa. Tıp dünyası bu hastalığı, hiç koku alamamak, çok az algılayabilmek, olmayan kokuları algılamak ya da kokuları ters algılamak olarak dört ayrı grupta ele alıyor. Merakımı yenemeyip internette kendi durumuma baktım, içim biraz ferahladı. Koku kaybımın tam olmadığını saptadım. Sorunun büyük olasılıkla gribin ardından ortadan kalkacağını düşünüyorum. Eğer uzun sürerse, tedavi imkanı da var; ayrıca yıllar önce şarap tadımını öğrendiğim günlerdeki gibi, burnumu baharat karanfil, limon, frezya çiçeği ve okaliptüs gibi kokularla yeniden eğitmeye başlayabilirim. Tatsız ve kokusuz bir hayatı düşünemiyorum; onun için kolay kolay pes etmem.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA