Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

Yüzyıllık yenilenme

Ne tuhaf bir yüzyıldan geçtik...
Düşünebiliyor musunuz, 1950'ye kadar tek parti ile yönetildik. Tek parti deyince, e ne var bunda diyebilirsiniz. Çünkü "Tek adam" laflarını kafamıza ekşimiş bir çorba gibi boca ettiler.
Yok öyle değil!
Ülkede tek bir parti vardı o yıllarda. O partinin başındaki lider, kimi isterse halk gidip ona oy veriyor, sözde seçiyordu! Artık buna seçim mi dersiniz, komedi mi dersiniz, o size kalmış bir şey.
Peki ya muhalif partiler? Ne muhalifi yahu! Birinci meclis kan rengi tırpanlanmış, ikinci meclis yekpare mermer olmuştu. Arada bir iki deneme oldu. Terakkiperverler, Serbest Fırkacılar...
Onlar da milletten destek aldıkları an kumpaslarla kapatıldılar.
Üyeleri tahkikata uğradı. Korku, alayını esir aldı. Takdiri sükûn falan, sessizlik yasalarıyla sürüldüler, mahkemelerde ezildiler.
Bir de şöyle bir seçim tarzı vardı: Açık oy gizli tasnif! Yani kime oy atacağınız belli oluyordu. Seçim kurulu tek parti bürokratlarıydı. Pis pis bakıyorlardı size. Korkuyla alıp oy pusulasını...Tir tir titreyerek atıyordunuz oyunuzu.
Ardından oylar nasıl sayılıyordu? Şöyle: Devletin memurları oyları sayıyor, yazıyor, sonra oy sandıklarını yakıyorlardı.
Yakıyorlardı iyi mi?
Öyle parti temsilcileri, itiraz mekanizmaları falan şu bu hak getire. Sıkıysa itiraz et de gör bakalım ifade özgürlüğünün kerrakesini...
Bir tuzaktı seçimler!
Niye tuzak, diye sorar şimdi bazıları.
E çünkü her demokrasi denemesinden sonra muhalif partilerin başına gelenler halkta şunu uyandırmıştı:
"Memlekette kaç muhalif var onu bilmek için mahsustan yapıyorlar bunu. Eğer kellen yerinde dursun istiyorsan aman karışma sakın seçim meçim işlerine. Düşme tuzağa!"
Almanya'nın İtalya'nın İspanya'nın otokratları hevesle bakıyorlardı bize. Çünkü böyle baskıcı bir düzenin örneği yoktu dünya yüzeyinde.
Hitler yenildiğinde paniğe kapıldı bizimkiler. Dediler, bir deneme yaparız, olmaz ise alayını dağıtır eski düzene döneriz. İsmet paşa söyledi bunları...
1946'da oyları yakarak işte böyle rezil oldular dünyaya. 50'de seçim sistemini komediden ciddiye çevirdiklerinde aldılar ama derslerini! Demokrat parti sildi süpürdü ortalığı. Dünya çok partili sisteme geçmişti, geri de dönemediler. Yenilmişti sempati duydukları tipler...
Çare darbeler oldu ondan sonra. Hep darbeler. Menderes'e Yassıada'da yapılanların hepsi yazılmadı aslında. Menderesçileri sürek avlarında avladılar.

***

Genç nesiller öyle heba oldu yıllarca. Sonra Erbakan'a Milli Güvenlik Kurulunda yapılan hakaretler. Zorbalığın yağlı kazıkları daima hazırdı burada...
Bir askeri cumhuriyetti bu. Tek biçimli, tekçi bir kâbus.
Balolar falan. Anadolu, çamur içinde bir sefalet. Devrin dışişleri bakanı mağaralarda fare gibi öldüler demişti. Sonraki yıllarda başkalarının kullanacağı gaz bombalarını işaret etmişti. Başkaları dediğim biliyorsunuz işte, Avrupa'nın kara gömleklileri...

***

Açık bir kafayla tarihe baktığımızda görürüz bunları.
Dikta nedir anlar, geçmişi bırakır geleceğe bakarız...
Şimdi gerçek bir demokrasi tecrübesindeyiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Bir demokrasi kurmak istedim ama şimdi arkama baktığımda sadece diktatörlük görüyorum!" dediği rivayet edilir.
Ama sonunda oldu işte!
Sivil bir cumhuriyette çok partili, özgür ve eşit seçimlere gidiyoruz bir süredir. Her siyasi görüş söylüyor istediğini. Seçim sandıklarının başında temsilciler, oyların denetimli sayımı ve yüksek katılım dünyada en tepede. Böyle bir demokrasinin kapılarını açtık. Ne mutlu bize...
Öyle lafta değil özde bağımsızlıkçı bir demokrasi yeşerdi sonunda bu topraklarda.
Ruhları şâd olsun diyorum, yitip giden demokrasi kahramanlarına.
Kutlu olsun, selam olsun diyorum, yenilenme aşkına!
Aşk olsun, ülkemin geleceğini seçen o güzel insanlara...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA