Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TİMUR SIRT

Boğaz’dan Kapadokya’ya ‘elektrikli’ yolculuk

İstanbul’dan Kapadokya’ya, üstelik arabada üç yaşında çocuğunuz varken elektrikli bir otomobille seyahat mümkün mü? Kar, yağmur ve soğuğun pil ömrüne ne kadar düşman olduğunu bilerek yola çıktık...

Son 10 yıldır elektrikli otomobiller ince ince hesaplar yaparak hayatımıza giriyor. Türkiye yerli elektrikli otomobil rüyasıyla başladığı mobilite kavramını Togg projesiyle yakından öğreniyor. Akıllı telefonlarda pil ömrüne etki eden pek çok parametre olduğu gibi otomobillerde de sorun farklı değil. Bu değişimi daha iyi anlamanın yolu deneyimden geçer diyerek, Volvo XC40 Recharge Twin Engine modeliyle yola çıktık. Teorik olarak 418 kilometrelik menzilimiz var. Ankara'daki işlerimizi yolun üstünde konaklama zamanı olarak belirledik. İstanbul-Ankara arasını teorik olarak geçebilirsiniz. Ancak kışın soğuk, kar ve yağışlı havasında hesabınızı gözden geçirmeniz gerekiyor. Dört tekerlekten çekişli XC40 Recharge, tek bir şarj ve 408 hp çıkışla 418 kilometre menzil sunuyor. Pil, hızlı şarj sistemiyle yaklaşık 40 dakikada yüzde 80 düzeyinde şarj edilebiliyor. Otomobili DC charger dışında AC duvar prizi ya da AC wallbox ile şarj etmek de mümkün olabiliyor. 11KwH'lık bir wallbox ile yaklaşık yedi saatte tam şarja akıma bağlı olarak ulaşılabiliyor. Yeni Volvo XC40 Recharge, Volvo Cars'ın 2020 yılında aldığı bir kararla trafikte olabilecek ciddi yaralanma ve hayat kayıplarını engellemeye yardımcı olmak amacıyla uyguladığı 180 km/s hız sınırına sahip. Balonculardan takas teklifi alan harika lansman rengini kullandığımız XC40 Recharge Twin Engine ile yaşadığımız deneyimi anlatmak için heyecan duyduk. Bu teorik bilgiler gerçek hayata nasıl yansıyor?



GERÇEKLE DENEYİM ARASINDAKİ FARK
Android telefonlarla tam uyumlu Volvo XC40 Recharge Twin Engine bagajına üç kabin bavulu, çocuk yatağı ve minderi dışında bir sırt çantası daha sığdırmayı başardık. Yani "elektrikli otomobillerin bagajı küçük olur" efsanesinin gerçek olmadığını 413 litrelik XC40 kapasitesiyle gördük. Öndeki 31 litrelik bagaja sadece şarj kablolarını koyduk. Otomobildeki yük ne kadar çoksa pilin o kadar hızlı tüketileceğini unutmayın. Hesabı ona göre yapın. Biz üç yetişkin insan, üç yaşında çocuk ve onun koltuğu, yetişkin kedimiz Koko ile yola çıktık. Dolayısıyla, klimaları ve zaman zaman koltuk ısıtıcıları kullandık. Hızımız ortalama 110 km oldu.



İstanbul-Ankara arasında ilk şarj noktası olarak Highway Outlet AVM'yi belirledik. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Üstelik bir gün önce yüzde 8'ini de harcadık. Yani yola yüzde 92 ile çıktık. Ancak İstanbul'da yoğun yağmur ve soğuk hava koşullarıyla başlayan yolculuk Bolu Tüneli'ne doğru kara dönüştü. Bolu Tüneli'nden önce pilimiz yüzde 10'un altına düştü. Menzil 45 kilometre kalan mesafe 25 kilometre olunca risk almaktan vazgeçtik. Kar yağışı altında veya tünelde yolda kalmak yerine göz ucuyla gördüğüm Petrol Ofisi'nin otobandaki e-Power noktasına girdik. Bizim e-Şarj abone kartımız vardı. Hızlı şarj ünitesi olmadığı için 30 dakikada bize ancak 25 kilometre kazandırdı. Sonra gönül rahatlığı içinde Highway Outlet AVM hızlı şarj noktasına ulaştık. Kar yağışı tipiye dönmüştü. eŞarj noktası AVM'nin otoparkında en uzak noktadaydı. Bolu'da soğuk hava koşulları düşünülerek seçilmemişti. Ancak "hızlı şarj" ilaç gibi geldi. Yaklaşık 2.5 saatte yüzde 97'ye kadar şarj ettik.



İstanbul-Ankara arasında yaşadığımız deneyim bizi yüzde 100 şarj etmeden yola çıkmamamız gerektiğini hatırlattı. Ankara HiltonSa'nın şarj yerine başka bir otomobil park etmişti. Bir kaç saat sonra ancak arajı uzun şarja koyduk. Ancak 12 saatte bile yüzde 30'luk şarj yüzde 70'e ancak ulaşmıştı. AC şarj kapasitesinin de önemli olduğunu anladık. O saatte AVM'ler kapalı olduğu için başka bir hızlı şarj noktasında bir saat daha zaman geçirip yüzde 100 şarj ile Aksaray'daki Nora AVM hızlı şarj noktasına gittik. e-Şarj uygulaması üzerinden haritalarda belirlenen noktalara gittik. Öğlen yemeği ve çocuk parkı iyi bir seçim oldu. Kapadokya'da ZES Zorlu Grubu ile Dorak Holding'in pek çok otel ve Venessa Seramik gibi noktalara kurduğu şarj noktasını kullandık. Ürgüp'te Utopia Otel'in nazik personeli müşteri olmamıza rağmen gece boyunca şarj yerini kullanmamıza izin verdi.



EŞSİZ BİR DENEYİM
Otomobilde seyahat eden kişi sayısı, yükünüz, hava durumu, havalandırma dahil pek çok şey pil tüketiminde etkili oluyor. Elektrik bitince ahtapot çekici dışında aracı hareket ettirmek pek mümkün olmadığı için mesafe hesabı yaparken yüzde 10'un altına düşmeyin. XC40'ın haritası size hesap yaparken gidiş dönüş ne kadar piliniz kalacağını tahmini olarak söylüyor.
Elektrikli otomobiller gazlama değil, tasarruflu sürüş kültürüne hizmet edebilir. Bu yüzden eksiklikleri tehdit değil, fırsat olarak görmekte fayda var.

***

KISA MESAJLARDAN 5G'YE MOBİL HAYAT

Gelin 35 yıllık mobil iletişimin kısa tarihine yakından bakalım. Tam 35 yıl önce Brüksel'de "Pan Europe Dijital Celular Radio" adıyla düzenlenen konferans daha sonra 25 yıl önce Cannes'da düzenlenen GSM World Congress'e katıldığım yıllarda dijitalle dönüşümün ilk adımları vardı. Yani bu dönüşümün 25 yılını takip etme şansı yakaladım. "GSM Dünya Kongresi" adı ilk olarak 1990 yılında Roma'da düzenlenen etkinlikte kullanıldı.1996'da Cannes'da düzenlenmeden önce Nice, Berlin, Lizbon, Atina ve Madrid şehirlerinde geçti. Etkinlik on yıl üst üste Cannes'da gerçekleştirildi ve adı 2003'ten itibaren 3GSM Dünya Kongresi'ne dönüştü.



5G VE VERİ KAVGASI
SMS yani kısa mesajın ilk nesil etkisinin devam ettiği, İlk kez 1997 yılında katıldığım etkinlikte GPRS yani mobil dijital internetin ikinci nesliydi. Ancak asıl büyük dalga 3G döneminde Avrupalı Siemens, Ericsson, Nokia'nın egemenliğinde geçti. Türkiye'nin 2009 yılında tanıştığı 3G altyapısı mobil internetin ilk haliydi. Motorola ABD'nin tek kalan markasıydı. GPRS ile basit konum, sıcaklık, yükseklik verisi gibi veriler toplanıyordu. Ayrıca elektronik postalar kbps seviyesinde takip edilmeye başladı.
Avrupa 3G lisanları dağıtılırken ödediği yüksek bedellerin kurbanı oldu. 3G sonrası Avrupalı operatörler ve teknoloji şirketleri güç kaybetti. 4G ile birlikte Qualcomm yani ABD'nin yükselişi başladı. Güney Koreli Samsung, Çinli Huawei gibi markalar da dördüncü neslin yayılmasına katkı sağladı. Ancak teknoloji platformları asıl büyük dalgalar hep ABD merkezli şirketler vardı. Apple dokunmatik ekranlı telefonlarla 2007 yılında yaşanan dönüşüme ev sahipliği yaptı. Tüketicinin görmediği yerde büyük veri merkezleri bulut teknolojisi konusunda Amazon'un buzdağının altındaki şirketi Amazon Web Services öncü adımları attı. Google ve Apple mobil platformların iki büyük hakimi oldu. Facebook ekranlara bakmamızı sağlayan kişisel verilerin en büyük havuzu oldu.



KAPALI ÇİN'E AÇIK DÜNYA
Tüm bu dönüşümler sırasında veri ekonomisini dışarı açmayan ve bütün cihaz ve altyapı cihazlarının ucuza üreten Çin büyük oyun için hazırlandı. 5G konusunda en çok patent sahibi, kullanım senaryolarında en çok deneyim sahibi Huawei başta olmak üzere Çinli şirketler oldu. Google, Facebook, Google Haritalar, YouTube gibi servislerin hiçbiri Çin'de kullanılamıyor. Oyun tamamen veri ekonomisine ve yazılıma kaydı. Türk Telekom iştiraki Argela yaşanan bu rekabeti görerek Silikon Vadisi'ne yatırım yaparak Çin'in ticari egemenliğine karşı geliştirilen platformlara baktı. Peki ABD ve Avrupa, Çin'e karşı veri savaşını nasıl kazanacak? Yeni dünyanın ruhu paylaşmak üzerine şekilleniyor. Dünyadaki paylaşım ruhunu kullanan uygulamalar ve ekonomiler büyümeye devam ediyor.
Ancak 5G asıl büyük kavga 5G üzerinden yaşanıyor. Ancak işin ironik tarafı kapitalist Batı diye tanımlanan ABD ve Avrupa dünyası kolektif zeka ve açık kaynağı savunarak hareket ederken, Komünist Çin ise kapalı ve ticari patentlerle ürün satmaya devam ediyor. Kısacası dördüncü nesilden beşinci nesle geçerken ABD, Çin'in karşısına tüm dünyayı koyduğu açık kaynak fikrine yatırım yapmaya başladı.

'VERİ'NİN FARKINDA OLMAYAN METAVERSE'Ü ISKALAR
Metaverse kelimesini sıkça duymaya başladınız. Üstelik bu kelime size sürekli bir şeyler kaçırdığınız hissini vermeye başladı. Aziz Nesin'in 1977 yılında yayınlanan Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz romanı sanki bugün dijital dünyada kimlik kriziyle karşımıza çıkıyor. Yeniden bu gözle okumakta fayda var. 2022 siber saldırı, dijital kimlik krizi, yaşadığımızı, bir şeyler yapmadığımızı kanıtlamanın yılı olmaya aday. Bu yüzden her bireyin, ailenin ve kurumların önlem almasında fayda var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA