Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Suçüstünü bağırtıyla bastıramazsınız

Gazeteci-yazar Hüseyin Cahit Yalçın, bir grup meslektaşıyla birlikte dönemin sadrazamı (başbakan) Kamil Paşa'ya giderler. 2. Meşrutiyet'in ilanından hemen sonra Said Paşa istifa ettirilir ve yerine Kamil Paşa sadrazam olarak atanır. 3 Ekim 1908 tarihindeki ziyarette gazeteciler sorar: "Bulgaristan bağımsızlığını ilan edecekmiş. Bu konuyla ilgili bir şey yapılıyor mu?" Sadrazam Kamil Paşa yanıtlar: "Aman arkadaşlar, hiç öyle şey olur mu? Akıllara nasıl gelir böyle bir şey. Merak etmeyin asayiş berkemal!" Bu ziyaretten sadece 2 gün sonra (5 Ekim 1908) Bulgaristan bağımsızlığını ilan eder ve imparatorluğun çöküş süreci hızlanır..
Yıl 1912... Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Asım Bey'e sorarlar; "Balkanlar'da kötü şeyler olacak deniliyor. Nedir durum?" Hariciye Nazırı Asım Bey, tarihe de geçen o meşhur cevabını verir: "Balkanlardan imanım kadar eminim!" Ve bu tarihi sözden sonra sadece 30 gün içinde Balkanlar tümüyle kaybedildi. Türk tarihinin en dramatik olaylarından biridir. Avrupalı ülkelerin savaş çıkmayacağına dair söyledikleri sözü güvence kabul edip hiçbir şey yapmayan Hariciye Nazırı yüzünden Balkanların tümü elimizden gider...
Tarihten bir başka örnek; Hariciye Nazırı Ahmet Nesimi Bey'e sorarlar: "Birinci Dünya Savaşı'na nasıl girdik?" Ahmet Nesimi Bey akla ziyan cevap verir: "Eşim benim siyaset yapmamı hiç istemezdi. Siyaset yapmadım. Haberim yok!"
Şimdi diyeceksiniz ki, bize bunları niye anlatıyorsun? Demem odur ki; bizdeki Ahmet Nesimi'ler, Asım Bey'ler, Kamil Paşa'lar dün de vardı, bugün de var. Hiç bitmez bunlar. Gerçeklere gözünükulağını kapatmış ve devleti sorumsuzca, kibriyle yönetmeye kalkmış ve bedelini de tüm millete ödetmiş siyasetçiler her dönem oldu. Hatalarını kabul etmedikleri gibi, millete ödettikleri faturayı da yok sayıp bir de üstüne yeniden siyaset sahnesine çıkmaya hazırlananları görünce aklımıza geldi bu tarih gerçekleri. Geçmişin faturaları bir yana, başka faturaları da hala ödetmeye çalışmaları da artık pişkinliğin en üst boyutu. Başbakanlıkları döneminde kurdurdukları ve sizinbizim- evlatlarımızın ve tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı olan kamu arazilerini bila bedel devrediyorlar, bu arazi üzerinden devletin bankasından milyonlarca lira kredi alıp üzerine bir de krediyi geri ödemiyorlar, sonra da çıkıp bir de veryansın ediyorlar. "İktidar bize zulmediyor" iftirasını atıyorlar.
Şehir Üniversitesi üzerinden 417 milyon TL'yi bulan vurgundaki her kuruş sizin-bizim-evlatlarımızın hakkıdır. Bütün bunların üzerine, birlikte plan kurdukları ve bugün perde gerisinden oyun kurmaya çalışan bir dönem devletin en tepesinde olanlar, utanmadan Başkan Erdoğan'ı arayıp bu konuda torpil istiyor; "Siz isterseniz bu işi çözersiniz" hadsizliğine getiriyor işi. Bakmayın siz onların bugün sesinin çok çıktığına. Suçüstü oldukları için bağırıyorlar. Ama, biz sözümüzden dönmeyeceğiz. Tereddüt edenin sözünü keserler. İnsan inandığı şeydir. İnandığımız ve belgelerle doğruluğuna emin olduğumuz konuda ne tereddüt ederiz ne sözümüzden döneriz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA