Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Pirinçteki beyaz taşları ayıklarken

Güvenlik politikalarını konuşurken sadece sınırlarımız içindeki veya sınırlarımız etrafındaki güvenlik anlaşılamaz artık yaşadığımız çağda. Siber güvenlik diye bir kavram girdi literatürümüze son 20 yıldır. Bir ülkenin güvenliğinden söz ederken finansal güvenlikten de söz etmek artık elzemdir. Özellikle Türkiye gibi hem jeopolitik, hem jeostratejik özelliği olan bir ülkeyi zayıflatmak isteyenlerin; terör örgütü maşaları yoluyla, Gezi türü sokak olaylarıyla ve hatta darbe kalkışmalarına kadar götürdükleri mücadele ve saldırı önlemleri sonuç vermeyince ekonomi üzerinden saldırılar sahneye kondu.
Türkiye artık sadece sınırlarını korurken değil, ekonomik anlamda da 7/24 teyakkuzda. Ekonomik teyakkuzun başlangıcını 2018 Temmuz'u sayabiliriz. Amerika'dan dünyanın bütün büyük finans baronlarının Türkiye üzerine oluşturdukları saldırılara sadece cevap vermek ya da püskürtmek amaçlı değil, artık bu saldırılar olmadan bile önlemimizi alabiliyoruz bu sayede. Saldırıların sebebi çok açık; Türkiye'yi eski zayıf ve bağımlı haline geri döndürmek. Ancak, artık eski Türkiye yok. Bunu her boyutuyla gösteriyoruz dünyaya.
Sadece içeride sistemsel dönüşüm değil; Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile güvenlik politikalarımızdan dış politikaya ve ekonomik gücümüze kadar her boyutuyla "gelişmekte olan ülkeler" kategorisinden "Süper güç ülkeler" kategorisine geçmiş bulunmaktayız. Bunu düz bir yorum ya da bizim yaptığımız bir değerlendirme olarak görmememiz için artık çok somut sebeplerimiz var. Başkan Erdoğan'ın 2020'yi "şahlanış" dönemi olarak adlandırmasından hemen önce; Batı medyasında Türkiye'nin bölgesel güçten süper güce doğru ivme yakaladığına yönelik analizlerin yapıldığı ve bugüne kadar görülmemiş bir hak teslimi olduğunu görmezden gelemeyiz. Bugüne kadar Türkiye'nin gelişimine kulakları sağır, gözleri kör olan Batı medyası bile artık duyarsız kalamayacağını anladı. Gerçi; bunu hâlâ reddeden ve görmezden gelmekte ısrar eden muhalefet partilerinin olduğunu da ekleyelim. Neyse; onlar bu yazının konusu olmadığı için biz devam edelim.
2018 yazından bu yana ekonomikfinans üzerinden gelen saldırıların tek amacı sadece ekonomiyi çökertmek değil, her yerden farklı troller aracılığıyla psikolojik algı yoluyla "Türkiye batacak, IMF'ye gidecek" yalanları ile bir operasyon sahneye kondu. 31 Mart yerel seçimlerinden sadece bir hafta önce piyasadaki para pozisyonları üzerinden yürütülen operasyon sonucu, doların 10 liranın üzerine çıkacağı da sosyal medya üzerinden ve fısıltı gazetesi dediğimiz yöntemle yayılmaya çalışıldı. Ve eğer başarılı olsalardı, 18 yıl önceki 2001 krizinden çok daha büyük hasar meydana getirebilecek bir büyüklükte idi bu saldırı. Başkan Erdoğan da, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da "Türkiye, muz Cumhuriyeti değildir" derken işte tam da bunu söylemeye çalışıyorlar. Türkiye bu sefer, operasyon yapan dış piyasalar (saat farkı sebebiyle) "onlar uyurken biz onlara bir operasyon yaptık" ve bumerang misali; onlar birkaç milyar dolar zarar ettiler.
Bütün bunlar geceden sabaha olmadı elbette. Başkan Erdoğan'ın vizyonu, Hazine-Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın ustalığı ile tüm finansal sistemi destekleyen alt yapı zaman içinde oluşturuluyor, dönüştürülüyor. Ve bütün bunları son 5 yıl içinde 8 seçim geçirirken, aynı seçmen 15 Temmuz'da canını verirken ve zaten tam da işte bu yüzden yapılıyor. Pirincin içindeki siyah taşları ayıklamak kolay. Zor olan beyaz taşları seçmektir. Ve işte Türkiye bu ustalıkla tam da; bu beyaz taşları ayıklama sürecinde artık...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA