Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Frigya Vadisi’ndeki tükenmez hazineler..

Anadolu'nun göbeğinde ülkemize milyonla turist, milyarla dolar kazandıracak bir turizm ve sağlık hazinesi var.. Frigya Vadisi.. Bu vadiyi bana Sıtkı Ustam, dünyanın "Çini'nin Picassosu" diye tanıdığı Unesco Kültür Mirası adam gezdirmişti, yıllar önce.. Yazmıştım..
Bugünkü Kültür Bakanı, gidip, görüp heyecanlanınca, ben de o günkü yazılarımı tekrar kararı vermiştim.
Bugünün kuşakları ve bugünün Kültür Bakanlığı görevlileri de "Tanısın..
Hatırlasın" diye.. Başladım alıntılara, pazar günleri.. Araya olaylar girdi. Son bölüm kaldı.. O da işte bugün..
Artık fırsat bulursam, Nabi Avcı Hocamla oturup, bir Kütahya/ Frig Vadisi konuşacağız..
Bu ülke sadece yaşadığımız kara günleri değil, benzersiz güzellikleri ve parlak geleceği ile de konuşulmalı..

***
(Sıtkı Ustamla) Çavdarhisar'ı geride bıraktıktan sonra, Hacı Kebir kasabasına uğradık.. Rahvan at yarışları varmış.. Bu rahvan dedikleri at türü Osmanlılardan kalma.. Orta Asya'dan üzerinde geldikleri atların nesli.. Bacakları kısa.. Yere yakın atlar bunlar.. Hızlı değil, ama dayanıklı.. 40-50 kilometreye "Bana mısın" demezlermiş.. Rahvan at yarışı, bizim bildiğimiz dört nalla alakasız.. Kural ayakların dördü birden yerden kesilmeyecek. Yani at koşmuyor, hızlı yürüyor bu yarışta.. Büyük ilgi topluyor.. Ta nerelerden at getirenler var..
Sıtkı Usta bizi, İnli Köye götürdü sonra.. Yüzlerce yıllık mağaralar.. Doğal soğuk hava deposu.. Tepeye doğru tırmandık.. Bir mağarayı Sıtkı Usta dayamış döşemiş.. Buraya kafa dinlemeye geliyor.. (Ama bu mağaralar doğa harikası.. Mutlak görülmeli.. Köyün adı, İn burdan geliyor zaten..) Artık hızlanmamız gerekiyor.. Daha şehirde göreceklerimiz var..
Sabahtan beri içinde dolaştığımız Frig Vadisi'nin bir müzesi var, kentte, enbaşta da o..
Müze, 1314 yılında Germiyan Beyleri tarafından yaptırılan Vecidiye Medresesi içinde.. İçinde binlerce yıllık tarih var.. En ilginç parça, Amazonlar Lahdi.. Üzerindeki kabartmalar, kadın savaşçıların Yunanlılarla savaşını anlatıyor.. Müthiş bir şey..
Sonuncu Germiyan Beyi, II.
Yakub'un yaptırdığı Külliyenin imareti de, Çini Müzesi olarak düzenlenmiş.. Müthiş, ama müthiş güzel çini örnekleri var içerde..
Bir paha biçilmez servet. Bir müthiş güzellikler dizisi.. Buraları yaya dolaşıyor ve eski Kütahya'nın daracık sokaklarında yürüyoruz.. Eski Anadolu evleri..
Birbirinden güzel.. Korunabilmiş olmaları ne güzel..
Hele içlerinde bir tane var ki.. Macar Evi.. Bir müze olarak saklanmış.. Macar Özgürlük kahramanı Lajos Kossuth (1802-1894) ülkesi Avusturyalılar ve Ruslar tarafından işgal edilince kaçıp burada yaşamış.. Evi aynen o günkü gibi korumuşlar.
Devrin yaşamının harika bir sunuşu.. Anadolu'nun mutlak görülmesi gereken yerlerinden..
Çıktık.. Ana caddede bir tabela..
"Dünyanın ilk toplu sözleşmesinin Kütahya'da imzalandığını biliyor musunuz?.." Nerden bileyim..
"Öyle" diyor Sıtkı Usta..
13 Temmuz 1766'da, Kütahya'nın çini, seramik işçi ve işverenleri Osmanlı Beyi Ali Paşa'nın önünde, çırak, kalfa ve usta ücretlerini belirlemişler ve yazıya döküp altına imza atmışlar..
Dünyanın ilk borsası..
Dünyanın ilk toplu sözleşmesi.. Bunlar, Yunanistan'ın elinde olsa, oranın Borsası ve oranın İşçi Sendikaları öyle kıyameti koparmışlardı ki, dünya tanımış, dünya öğrenmişti..
Bizdeki duruma bakın..
Ben her şeye meraklı gazeteci Hıncal, mesleğin 44'üncü yılında tesadüfen öğreniyorum.. Gerisini hesap edin..
Nasıl özetleyerek yazıyorum, gene de bir türlü bitmek bilmiyor, topu topu 36 saat kaldığım Kütahya'yı anlatmak..
Toparlandık.. Jiple gidiyoruz..
Bir eski Anadolu İstasyonu.. Tren geçer mi bilmem.. Bana sanki terk edilmiş gibi geldi..
Hani "Kahraman Şerif- High Noon"da bir istasyon var ya, ayni o.. Kara trenden kalma..
Şöyle bir etrafında dolandık, Sabuncupınar istasyonunun.. Bir minik salona açılan kapıdan içeri girdik..
"Bu yazıyı gördün mü" dedi, Sıtkı Usta.. İki yazı var, sıva üstü boya ile yazılmış ve yıllar içinde solmuş, sararmış, ama kalmış.. Hala okunuyor..
Biri Arap harfleri ile.. Okumam imkansız.. Altında fransızcası var..
"Salle d'attente pour Femmes" Bak, o kadar fransızcam var.. "Kadınlar için bekleme salonu.." Osmanlı zamanında Fransızların yaptığı eski istasyon yerinde duruyor. Turistik kara tren seferleri için harika.. Film çekmek için harika..
Sabuncupınar'ı, teşebbüs edecek adam bekliyor oracıkta..
İstasyonun arkasına dolaştım ve beynimden vuruldum..
Olağanüstü güzellikte bir eski bina çökmeye terk edilmiş. Yanında, onun bahçesinde yeni bir inşaat yükseliyor..
"Bu ne" dedim, Sıtkı Usta'ya..
"Eski bina, tarihi hükümet konağı.. O zamanlar burası kaza merkezi imiş. Sonra terk edilmiş.. İşte böyle çöküyor" dedi..
"Peki bahçesindeki bu inşaat ne?.." "Yeni nikah dairesi.." "Yuh be!.." diye bağırmamak için kendimi güç tuttum.
Yahu buraya bir nikah dairesi lazımsa, bu tarihi binayı, bu muhteşem güzelliği, bu artık dünyanın hiçbir yerinde benzeri inşa edilmeyen o sanat tarihini restore etsen de, onu nikah dairesi yapsan..
Vallahi taa İstanbul'dan giderim oraya, böyle bir muhteşem dekorda evlenmiş olmak için..
Bu nasıl bir körlüktür, bu nasıl bir kıymet bilmezlik, bu nasıl bir nankörlüktür ki, bu çok değerli, bu benzersiz, bu artık tükenmekte olan mücevheri yok olmaya mahkum edip, bahçesine, onun muhteşem görüntüsünün içine işeyen bu rezilliğin dikilmesine izin verir?.
***
O zaman yazdıklarım bunlar..
Şimdi bizim çok becerikli Kütahya muhabirlerimizden ricam.. Yıllar önce yazdıklarımı tekrar okusunlar ve anlattıklarım, eleştirdiklerimin bugünkü durumları nedir, bana resimleriyle yazıp yollasınlar ki..
Frigya Vadisi'ni anlayan bir Bakan bulmuşken, fırsatı kaçırmayalım ve bayrağı Sıtkı Ustamın bıraktığı yerden alıp, onun özlediği yere taşıyalım ki, ruhu şad olsun!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA