Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Terim’i de, hakemi de yenen Tuzla!.

Ben Galatasaraylıyım.. Hem de iyi Galatasaraylıyım. Çarşamba gecesi ilk defa, Galatasaray'ın mağlup olması beni coşturdu. Allahtan evde tek başımaydım da, "Yaşa Tuzla!.. Hakemi de yendiniz Fatih Terim'i de" diye çığlık atarak havaya fırladığımı kimse görmedi.
Gören olsa, delirdiğime hükmedebilirdi zaten..
Niye böyle delicesine sevindim, üçüncü küme takımı Tuzla'nın (Adı İkinci Lig ama yanılmayın, baştakine Süper Lig denince, alttakiler "Birinci" diye başlıyor ya) hem de Ali Sami Yen'de, Galatasaray'ı 2-0 gibi net bir skorla yenmesine?.
Dedim ya, "İyi Galatasaraylıyım" da ondan..
Buradaki "iyi"yi iyi değerlendirmeniz lazım..
"İyi Galatasaraylı" fanatik değildir. Holigan hiç değildir. İyi Galatasaraylı takımının iyi futbol oynamasını, oynadığı futbolla zevk ve umut vermesini ve öyle kazanmasını ister. Rakibi hakem yardımıyla ezip kazanmayı içine sindiremez. Futbolcularının sahada pislik, sahtekârlık yaparak avantaj sağlamalarına kahrolur. Sportmen ve centilmenlikte örnek olmalarını ister.
Takımının hep yükselmesini, birlikte Türk futbolunu da yükseltmesini ister..
Bu senenin özelinde, Fatih Terim'in akıllara sığmaz hatalarını görmesini, kendine gelmesini ve eski Fatih Terim günlerine dönmesini ister.

***

İşte Galatasaray'ın yenilmesini bunlar istetti bana.. Yenildiler, ama sıradan, futbolda her zaman olan tesadüf yenilgilerden biri değildi, Tuzla'nın galibiyeti..
Hem de hakem tarafından biçilip 10 kişiye indirildikten sonra gelen o muhteşem Osmanlı Tokadı ile yere serişti, Galatasaray'ı.
Onun için havalara sıçradım işte..

***

Önce Hakem olmayan Hakemi anlatayım..
Volkan Bayarslan!.
Ben hakemlerin, kendilerine orta/ üst sınıf bir ekonomik yaşam sağlayan gelirlerini sürdürebilmek için, Fener, Galatasaray, Beşiktaş sırasıyla Üç Büyükler uşaklığı yapmalarına alışmış bir adamım. Çok gördüm, çok da yazdım bugüne dek..
Ama Üçüncü Küme takımı Tuzla'nın geçen yılın hem lig, hem kupa şampiyonu Galatasaray'ı kendi evinde devirmesine engel olmak için, sadece gözlerini değil, vicdanını da bu kadar köreltmeyi göze alanına ilk defa rastladım.
Adam resmen, alenen Galatasaray forması giydi.
Bu lafım yorum değil..
Merkez Hakem Komitesi Başkanı Zekeriya Alp Kaptan, maçın bandını da, hakemini de alsın. Buluşalım. Bu dediğimi kanıtlayacağım..
Basit bir örnek.. Hakem hakem olsa, geçiniz, vicdanlı insan olsa, maçı 10 kişi bitiren takım Galatasaray olurdu, Tuzla değil..
Alp Başkan sadece şu iki pozisyonu izle yeter..
Bu ülkenin en çok hakem aldatan adamı, Brugge Teknik Direktörüne, Galatasaray için "Ben hayatımda maç boyu bu kadar çok yere yatan takım görmedim" dedirtenlerin başında gelen Adem, birbirinden güzel kurtarışlar yapan Tuzla kalecisinden kurtulmaya karar vermişti, sanki. Önce havadan gelen topu rahatça bloke eden ve degaj yapmaya hazırlanan Bayram'a hızla koştu ve ayağına bastı. Oyun gereği falan değil.. Doğrudan sakatlamak için.. Ama sakatlayamadı. Bayram ayağa kalkınca, bu defa gidip dalaştı ki, attırsın.. Bayram "Git işine" der gibi dokundu kendisini iten Adem'e.. Adem'in istediği o dokunuştu zaten. Suratını tutarak kendisini yere bir attı ki, sanırsınız, Bayram, Adem'e Joe Louis gibi kroşe patlattı da gözünü dağıtıp yere serdi..
Hakem ne yaptı?.
Bayram'a sarı kart!.
Sakatlamak için haince giren Adem'e ceza yok. Tersine, yaptığı daha da haince muhteşem artistliğe ödül..
Bre adına "Hakem" denen adam!.
Diyelim "Gerçek" ayağa basmayı görmedin.. Faul de vermedin, kart da çıkarmadın. Olabilir.. Peki, surata olmayan darbeyi, yani "yalan"ı nasıl gördün de, Bayram'a sarı çıkardın?.
"Hakeme gözlük" derler. Sendeki özel galiba.. İstersen gösteriyor, istemediğini saklıyor.
İkinci sahne ardından geldi, "nasılı" anlatan!. Maçı nasıl gördüğünü anlatan..
Tuzlalı Muhammed, takımının ikisi golle sonuçlanan harika kontrataklarından birinde, topu çizgi üzerinde sürüyordu ki, taca kaçırdı, bir karış.. Kendine kızdı tabii.. Galatasaraylı futbolcu da arkasında bekliyordu, taç atmak için. O ortamda topu hafifçe, dikkat edin hafifçe ve arkasındaki Galatasaraylıya doğru, tribüne değil, çizgiye paralel doğru Galatasaraylının eline doğru topukla hafifçe itti.
Hakem denen "Vicdan özürlü" adam aradığı fırsatı bulmuştu. Elini cebine attı, zaten sarı kartlı Muhammed'e ikinci sarıyı ve kırmızıyı çıkardı. Maçın bitmesine uzatmaları dahil 10 dakika varken, 1-0 öndeki Tuzla'yı 10 kişi bıraktı ki, Galatasaray artık maçı alsın, hiç değilse beraberliği kurtarsın.
Futbol tarihi bu kadar ucuz bir sarı kart görmemiştir.
Bir pozisyonda, Tuzla'yı bu maça, Galatasaray'ı ve Fatih Terim'i harika analiz ederek hazırlayan, adını ilk defa duyduğum Gürses Kılıç Hocayı gösterdi yayıncı kuruluş kenarda.. Gülüyordu o da artık, hakemin haline gülüyordu.
Kılıç, rakip sahadaki ilk maçta, savunma ve kontratak ağırlıklı bir futbol planlamıştı. Galatasaray'ın orta sahada çok top kaybettiğini biliyordu. Kontratak işte bu kapılan toplarla yapılacaktı. Yaptılar da.. Biri gol olan harika kontrataklar yaptılar..
Maçın sonlarına doğru, gene santra yuvarlağında kaptılar topu.. Gene gafil avladılar ileri çıkmış Galatasaray savunmasını.. Gene gole gidiyorlardı ki, "Vicdan özürlü" hakem düdük çaldı. Durdurdu ve Tuzla lehine faul verdi. Yani gollük atak avantajını kesti, durdurdu ki, Galatasaray savunması yerini alsın ve bir kontratak golü daha yemesin..
Gürses Hoca, orda güldü işte artık, ne yapsın..
Hakem (!) tarafından böyle biçilen, böyle 10 kişi bırakılıp kuyruğunu tramvay çiğnemiş aç aslanın önüne kurban gibi atılan Tuzla atmadı mı golü, 10 kişi kalmışken.. 2-0 yapmadı mı maçı!.
Eee!.. Aşağıda kendisini futbol tanrısı sanan hakemcik varsa, yukarda da Allah var!.
"Yüce Tanrım sen nelere kadirsin" dedim, o an, içimden.

***

Gelelim Tuzla'nın, Gürses Hoca'nın hakemle beraber Fatih Terim'i de yenmesine..
Aslında bir minik ekleme her şeyi açıklamaya yeter..
"Gelelim Tuzla'nın, Gürses Hoca'nın hakemle beraber "Kurtarıcısı Belhanda olan" Fatih Terim'i yenmesine..
"Yani hala ve hala bu kafadaki Fatih Terim'i yenmek o kadar da zor değildi" diye de düşünebilirsin..
Fatih Terim, hala ve hala Belhanda'yı büyük futbolcu sanmaya devam ediyor.. Sırf ona rakip olmasın diye, takımın en büyük Galatasaraylısı, tek oyun kurucu, tek lideri, kaptanı Selçuk'u yok etti. Daha, bu sezon maçı hazırlık maçlarında parlayan Celil nerde, bilen var mı?. O da Belhanda'sını, evladı manevisini tehdit ediyordu çünkü.. Belhanda döküldükçe döküldü. Ama biliyordu Fatih Terim arkasında.. Öyle küstah, öyle şımarıktı ki, seyirciye küfür etti, tribüne koşup.. Fatih Hoca gene sahiplendi Belhandası'na.. Seyirciyi eleştirdi, Belhanda'nın sırtını sıvazladı ve gene takıma koydu. Övgüler düzerek. Bu ruhsuz, bu kendi kaptırdığı topun bile peşinde koşmayan, takımı değil, sadece kendini düşündüğü için yorulmadan oynayan Belhanda'yı bir de "Kahraman" ilan ederek..
Ama geçen hafta Trabzon maçında öyle iflas etti ki Belhanda, bu defa, bu ülkenin en Fatih Terimci kalemleri bile Belhanda'nın takımı 10 kişi oynattığını yazmak zorunda kaldılar..
Ben Trabzon maçı ardından "Paris ışıkları yandı" derken, onu da dikkate aldım.
"Trabzon deplasmanında resmen 10 kişi oynayarak galibiyeti kaçıran Galatasaray, doğru seçim ve doğru oyunla Paris'ten galibiyetle dönebilir" dedim.. Ve uyardım..
"Selçuk ve Emre Mor'a ihtiyacın var. Özel çalışma ile onları hazırla Hocam.."
Ne yaptı Fatih Terim!.
Selçuk ve Emre'yi öldürdü, bir kez daha..
Selçuk maça, korkak başladı. "Hata yapma" korkusu ile. Topu o anlamsız Fatih Terim futbolunda olduğu gibi en yakınındaki en garanti adama dokunuyordu. Oyun gelişmiyor ama istatistikler Kaptan için "İsabetli pas" yazıyordu.
Zamanla oyuna, sahaya ısındı. Kendine geldi. Oyunu geliştiren, gol atağı başlatan, giderek asiste ulaşan top kullanmalara başladı. Yani tam eski Selçuk'a dönüyordu ki, Fatih Hoca tehlikeyi sezdi. Onu çıkardı, Belhandası'nı oyuna aldı.
Hayır. Oyuna gelmeyin. Yemeyin. Fatih Terim Selçuk'u çıkarıp Belhanda'yı soksaydı doğrudan Selçuk nefreti ve Belhanda aşkı kanıtlanacaktı. Bir kaç dakika soktu araya..
Önce Jimmy Durmaz'ı çıkardı, yerine Belhanda'yı aldı. Hemen sonra Selçuk'u çıkarıp Donk'u, santrfora, sağ kanada, yani asıl yerine kaydırdığı Emre Mor'un yerine aldı.. Belhanda'yı da çıkardığı Selçuk'un yerine çekti.
Yani tek hamlelik operasyonu iki hamleyle yaptı ki, millet yesin!.
Yemezler Hocam!.
Bu tam bir "Toparlanmaya başlayan Selçuk'u "Yok etme" hamlesiydi bu... Selçuk'ta arpa kadar akıl varsa, ara transferde gider. Bu aşağılanmaya daha fazla tahammül etmez..
Ya Emre Mor!.
Emre fevkalade yetenekleri olan bir kanat oyuncusu.. Galatasaray'ın da hele PSG maçında fena halde, yaratıcı ve golcü kanat oyuncusuna ihtiyacı var.
"Hazırla Hocam" demem ondandı..
Hazırlamaya bakar mısınız?.
Emre'yi santrfora koydu. Yani iki stoper ve bir ön libero üçgeninin göbeğine ki, saplansın, çıkamasın, durmadan top kaptırsın, ya da en yakınına oyunu zerre geliştirmeyen top atarak, katkısını sıfırlasın ve seyircinin gözünde "Bu mu istenen Emre" olsun..
Onu da başardı Fatih Hocam..
Selçuk'u bir kez daha öldürürken, Emre'yi de sıfırladı.. Sen de git Emre.. Bu Galatasaray'da sezonu tamamlarsan, on para etmez hale dönersin. Gerekirse bedava git ve geleceğini kurtar.
İşte Tuzla, Gürses Kılıç'ın o fevkalade oyun kurgulu, toplam bedeli, Belhanda'nın ayda aldığı para bile etmeyen üçüncü küme takımı Tuzla bu Fatih Terim'in takımını, o hakeme rağmen, hem de 2-0 gibi net skorla, hem de ikinci golü on kişi oynarken atarak yendi!.
..Ve ben son düdüğü çalınca havaya fırlayıp haykırdım.
"Yaşa Tuzla!.. Hakemi de yendiniz Fatih Terim'i de.."

***

Hala iyi Galatasaraylıyım. Hala bu ağır yenilginin, Fatih Hoca'nın suratında bir tokat etkisi yaratacağını, onu nihayet kendine getireceğini, yani bu yenilginin aslında "Faydalı" olduğunu düşünecek kadar iyi Galatasaraylıyım.
Bekleyelim göreceğiz..
Cumartesi Ali Sami Yen'de, Alanyaspor, çarşamba Parc des Princes'te göreceğiz.
Hadi Fatih Hocam!. O kahrolası inadı ve boş, anlamsız gururu bırak.. Kimseye bir şey ispat etmeye ihtiyacın yok..
Git, Paris'te PSG'yi yen. Avrupa Ligi kapısını aç. "Büyük" gene "SEN" olacaksın!.
Başkası değil!.
En alkışlayan da ben!.
Kopenhag'daki gibi!.

***

TEBESSÜM
Dün düğün videolarımı tersinden oynattım. Karımın duvağını yüzüne indirmek, parmağından yüzüğümü çıkarmak, sonra en iyi arkadaşlarımla en ünlü gece kulübüne gidip bütün gece kafayı çekmek ne kadar güzeldi, bilemezsiniz..

SEVDİĞİM LAFLAR
"Sevdiğimiz insanların sevgisini hissetmek, hayatımızı besleyen güneş gibidir." Pablo Neruda (Teşekkürler Venüs)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA