Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Pandemide “Okuma”nın Mucizeleri..

Çarşamba gecesi, Başakşehir-PSG maçını bekliyorum. Cebim titreşti. (Hep sessizde durur) Arayan Nehir.. Gaziantep'te "Benim Adım Melek"te başrol oynayan aile dostu, sevgili arkadaşım..
"Görüntülü aramadım. Çünkü bugün istirahat günümdü. Saçıma bile dokunmadım. Sana bu halimle görünmek istemedim" der demez telefonun görüntü işaretine dokundum.
"Seni ekrandaki o orta yaşlı anne makyajıyla görmekten usandım. Yaşayan Nehir'i görmek istiyorum" dedim. "Hiç makyajsız ve günlük kılığınla.."
Ekranımda harika bir Nehir belirdi.. Saçı yataktan kalktığı gibi.. Üzerinde bir eski tişört..
"Ercan gel Nehir'e bak" dedim.. Koştu geldi.. Baktı.. "Nehir yahu!. Tele Pazar günlerinde tanıdığım o üniversiteli Nehir gibisin" dedi..
Yani bu korona günlerinde, aylardır tüm yakınlarından, dost ve arkadaşlarından uzak Antep'te kapalı, nasıl böyle cıvıl cıvıl olabiliyor insan, inanılmaz.. Laf döndü dolaştı koronaya geldi tabii..
"Bu da geçer.. Biz neler gördük, geçirdik" dedi Nehir, 40 yıllık bir bilge edasıyla..
"O zaman sana yarınki köşemdeki 'Sevdiğim Laf"ı göstereyim" dedim. Yanımdaki iPad'imi açtım. Perşembe yazılarım çıktı. Telefonu yaklaştırdım, Laf köşesine.. Ben de sesli olarak okudum..
"Fırtına geçtikten sonra nasıl atlattığınızı hatırlamayacaksınız. Nasıl hayatta kaldığınızı da. Ancak bir şey kesindir.. Fırtınadan çıktıktan sonra, fırtınaya girenle aynı insan olmayacaksınız.
Haruki Murakami.."
Sonra anlattım. "Bu lafı söyleyen Japonya'nın en popüler yazarı bugün. Romancı, kısa hikayeci, gazeteci.. Ama adam asıl filozof!."
Nehir güldü. "O zaman ben de sana bir şey göstereyim" dedi.. Otel odasındaki masasına doğru yürüdü. Yansıttı ekranıma.. Masanın üzerinde, üst üste dört kitap var. Hepsinin sırtında da boydan boya ayni yazar adı okunuyor..
"Haruki Murakami.."
Ben bu adı o söz dolayısıyla ilk defa duyarken, Nehir meğer Türkçede çıkan bütün kitaplarını almış Japon'un ve Antep'te okumaya başlamış bile..
Onu hem de bu pandemi devrinde günü ailesinden, dostlarından uzak, otel odasında yalnız geçirirken böyle neşeli, böyle dinç, böyle cıvıl cıvıl tutan şey, okumak..
...Ve de değerli şeyler okumak, Sevgili Okurlar..
Arayın, bulun, siz de okuyun.. Ve görün..
"Fırtınadan çıktıktan sonra, fırtınaya girenle ayni insan olmayacağınızı" görün..

*

İki "Okunacak" ve "Kolay okunan" kitap!.

Karantina günlerinde okumanın insan ruhunda nasıl mucizeler yarattığını Nehir Erdoğan üzerinden anlatınca, ardından kitap tavsiye etmek farz oldu.. Tam da dün Ercan, gazeteden getirdiği iki kitabı önüme koymaz mı?.
Biri Yaman Arıkan'ın.
"İki Mustafa'mız."
Şöyle bir taradım baştan sona.. Tahmin ettiniz iki Mustafa'nın ilki, İslam Dünyası'nın peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa.. Kitabın yarısı, o muazzam dünya liderine ayrılmış.. Onunla ilgili harikulade anılar var.. Ona indirilen ayetler var.. Onun sözleri, hadisler var..
İkinci Mustafa, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atamız, Atatürkümüz, Mustafa Kemal.. 500 sayfalık kitabın ikinci yarısı da onu anlatıyor. Gene yaptıkları, sözleri ve anekdotlarıyla..
Şimdi soracaksınız "500 sayfalık kitabı okumanın nesi kolay" diye.. Şöyle.. Size bu satırları yazabilmek için benim yaptığımı yapın. Fal tutar gibi bir sayfa açın ve çıkanı okuyun. Kitap öyle yazılmış.. Her biri tek başına anlam ve bütünlük taşıyan notlar.. Tümünü ve sırayla okumanız şart değil.
Yaman'ın kitabını karıştırırken, ne kadar şanslı bir aileden geldiğimi de bir kere daha fark ettim..
Babam, o ünlü Harbiye'den yetişmiş, yetişirken, mesela Dünya Klasiklerinin tümünü okuyarak (Bize de okutarak) ayrıca kendisi de, eklemişti.
Babam, iki Mustafa'ya yürekten inanırdı. Yürekten Atatürkçü, inançlı bir Müslüman'dı.
Çocukluğum Kilis'te Dedemin yanında geçti. Kilis Müftüsü Dedem Muharrem Efendi, ünü dünyayı sarmış bir Din Bilgini'ydi. Evimizden, başta Arap âlemi İslam Dünyası'ndan gelenler eksik olmazdı. Dedemi arama sebepleri hep ayniydi. Kutsal Kitabımız Kur'an üzerine "Tefsir" isterlerdi hep, Dedemden..
"Ben Kilisimden ayrılmam" diye Padişah'ın Şeyhülislamlık teklifini geri çeviren Dedem, bana 3 yaşımdan itibaren Atatürk'ü öğretmeye başladı. Ben doğduğumda Babamın tayini Kırklareli'ne çıkmıştı. Sınırın öte yanında Alman tankları dolanıyordu. Hitler'in orduları petrol için güneye bize mi gireceklerdi, yoksa kuzeye Romanya'ya mı yöneleceklerdi belli değil. O yüzden beni kundakta dedemlere bırakmışlardı zaten.
Yani ben İki Mustafa'yı, temel eğitimi "Atatürk" olan babamdan ve yaşam boyu "Hz. Muhammed'i öğrenen ve öğreten Dedem'den öğrendim.
Bu talih değil de nedir?.
(İki Mustafa/ Uyanış Yayınevi/ www.uyanis.com.tr)

***

"Hayatımızı Değiştiren Filmler"
"Pandemi ve karantina en çok Atilla Dorsay'a yaradı" diyeceğim ama değil.. O zaten üretkendi. Bu kitabında 2015-2020 yılları arasında izlediği 426 filmi yazmış. Netflix başta, internette hemen hepsini bulabileceğiniz filmler bunlar. İzlediyseniz, açıp Atilla'dan da okuyun da, film kafanızda gerçekten tamamlansın..
Ya da gene rastgele bir sayfa seçin. Açın okuyun ve o filmi internette arayın..
Ya da sadece okuyun. Çünkü okuması bile zevk.. Keyif.. Rastgele bir sayfası.. Bir tesadüf film..
Atilla'nın kitabını özellikle her hafta ben dahil okurlarına sayfa dolusu, eski sinema filmlerini tavsiye eden, ama minnacık bir zahmete katlanıp, onları nerde, nasıl izleyebileceğimizi yazmayan, işi gücü sadece sayfa doldurmak olan Uğur Vardan (Hürriyet) kardeşime tavsiye ederim. Bu 426 film onu en az bir sene idare eder. O zamana dek de pandemi biter inşallah..
Bir sinemasever olarak eline sağlık Atilla.. Teşekkürler..
(Hayatımızı Değiştiren Filmler/ Remzi Kitapevi/ www.remzi.com.tr)

*

Bulut, can derdinde..

Ali Koç, Fenerbahçe üzerinden kendisini mağdur göstermeye çalışır ve zeytinyağı gibi üste çıkarak, yüzde 90'ı emir kulu medya dahil herkese ve her şeye saldırır da, adamı Erol Bulut durur mu?.
Efendim eleştiriler kurguymuş. Amaç takımı bozmakmış?.
Hangi takım, ne oynamış ki, neyi bozacaklar Erol Efendi?.
"Fenerbahçe" diye bir takım yaptın mı?. Say o zaman..
Fener'e ne futbolu oynattın, onu da söyle.. İstediğin kadar da teknik konuş.. Anlarız.
"Galatasaray, İngiltere'de Manchester City'yi şampiyon yapan Mancini'yi bile gönderdi. Louis Aragones bile burada başarılı olamadı" diye güya savunma yapıyor.. Eksik Erol Bulut, eksik.. Daha kimleri kimleri yolladık biz.. İspanya'yı Dünya Şampiyonu yapan del Bosque'nin kuyruğuna "Yeniköy Kasabı" tenekesini takıp yollamadık mı?. Ben 50 sayarım, iki değil.
Ama bak Erol Efendi..
İngiltere'de en fazla takıma kültür fizik yaptırmaktan gelme Gordon Milne, Beşiktaş'ı 3 yıl üst üste şampiyon yapmadı mı?.
Peki Kaleperoviç adını duydun mu hiç?. Hem Galatasaray, hem de Fener'i şampiyon yapan Hoca.. Bize gelirken adını bilen var mıydı, dünyada..
Sallamak bile "Bilmek" gerektirir Erol Bulut.. Kendine acındırmaya çalışırsan asıl, acınacak hale düşersin.
Sen kendi işine bak.. Biz kendi işimize..

*

Ne sosyal medya ama..

Haşmet Babaoğlu, gençlerin sosyal medya merakını eleştirirken işi siyasete dökmüştü Cuma günü köşesinde.. "Keşke, dökmese, devam etmeseydi de, o konuyu bir iyi deşseydi" dedim.. Dedirten de, Haşmet'in ikinci sayfadaki köşesi ile öpüşen üçüncü sayfa haberimiz..
Evde ruhsatsız silah bulundurmaktan hapse giren bir adam, çıkınca "Bana şiddet uyguluyor" diye boşanma davası açan karısını dava günü Adliye kapısında beklemiş. Hem eşini, hem de onu adliyeye getiren kayınpederini öldürmüş.
Haber o.. Resimlerde öldürülen kız, öldürülen baba, anneyle baş başa.. Bir de mezar başında oturan bir bebek..
Nerden bulmuş muhabirimiz resimleri.. Facebook'tan..
Kimin Facebook'u inanmazsınız?.
Kızını ve kocasını kaybeden kayınvalidenin..
Daha kızının kırkı bile çıkmadan, 11 aylık bebeği, yavruda yaratabileceği travmaları düşünmeden mezarlığa götürmek, mezar başına oturtmak ve resimlerini çekip Facebook'a koymak nedir, Allahaşkına biri bana söylesin..
İnsan niye Facebook açar?. Ona niye resimler koyar?. Takipçisi artsın diye..
Kadın eşini, kızını kaybetmiş.. 11 aylık torununu takipçisi üç beş artsın diye kullanıyor Haşmet.. Genç menç değil.. Yaslı anne, yaslı eş olan yaşlı kadının aklına gelen ilk şey Facebook!. Ve bebeğini kullanıp takipçi arttırmak iyi mi?.
Lanet o Facebook'a!. (Bir "o" harfi fazla yazılmış sanki..)

*

TEBESSÜM

Robotlar mı bizi yönetiyor, biz mi robotları tartışması var ya dünyada.. Haşmet Babaoğlu da dün bu konuya dokunmuş. Onu okudum. Sonra kendi köşemi okuyorum. Tebessüm'ü okurken dondum kaldım. Bir Amerikan kaynağından almış, yerlileştirmiştim. Çok hoş bir şeydi. Yazarken tam vurucu cümlede bir hata yapmıştım. Düzelttim. Yeni şekli hafızaya aldım gazeteye mailledim. Aaa!. Benim bilgisayar, düzelttiğim Tebessüm'ü değil, ilkini yollamamış mı?.
Ne oluyor, niye oluyor bilmiyorum. Bildiğim dün hemen herkesin okuyup da anlamadığı ve "Bu ne" dediği Tebessüm'ü bugün iki kez, benim halime ve fıkraya gülerek okuyacağınız. Bilgisayarımı yöneten robot adına özürlerimle, buyrun efendim..

***

Şarküteriye giren kadın, raflar arasında koşup duran küçük çocuğu gördü. Her çikolata, gofret benzeri abur cubura saldırıyor "Bunu da dede.. Bunu da isterim" diye çığlıklar atıyordu. Adam gayet sakin, gayet etkileyici bir tonla "Tamam Temel tamam.. Beş dakika sonra çıkarız, oğlum Temel" diyordu.
Kasanın önüne gelene kadar hep ayni sakinlik ayni tok sesle "Tamam Temel tamam" demeye devam etti. Kasanın önünde, alınanlar poşete konurken ufaklık gene çığlık atmaya devam ederken, dede "Tamam Temel.. Sakin ol oğlum Temel!. İki dakika sonra arabamızdayız" dedi.
Çıktılar. Kadın da arkalarından çıktı. Baktı, ufaklık arabaya oturmuş, dede de poşetleri bagaja yerleştiriyor. Yaşlı adama yaklaştı..
"Benim işim değil ama sizi kutlamak isterim" dedi. "Dükkanda o şımarık ve yaramaz çocuğa nasıl bu kadar soğukkanlı oldunuz ve ikna edici davrandınız?. Temel böyle bir dedesi olduğu için çok talihli bir çocuk!."
"Teşekkür ederim ama.." dedi, İhtiyar.. "Temel benim adım.. Arabadaki veledin adı da Dursun!."

*

SEVDİĞİM LAFLAR

Eğer sevgi üretmiyorsa yüreğiniz, başarılı bir üretici değilsiniz demektir.
Karl Marx

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA