Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Gülümse!. Hadi gülümse..tin bizi, ne olur?.

Pazar gecesi yatarken de, pazartesi kalkarken de kafamda bir sürü yazı konusu vardı ve salının köşesi nerdeyse tamamdı..
Sütlü neskafem, kızarmış iki dilim ekmeğim, krem peynirim ve zeyt/zahterden ibaret kahvaltımı yaptım.. Zeyt/zahter benim 75 yıldır değişmeyen kahvaltım. Zahter, fakir Kilis halkının azık olarak icat ettiği ucuz ama enfes bir lezzet.. Dağlardan toplanan bir nevi yöre özel kekiği zahter otu temel madde.. Ama içinde 40 çeşit daha kavrulmuş, çekilmiş şey var. Mesela karpuz çekirdeği..
Bildiğiniz baharlar.. Hepsi birlikte dövülür.
Kızarmış ekmeği önce Kilis zeytinyağına batırırsınız, sonra da zahtere.. Zahter, asidi yüksek bizim yağın acısını da alır. Müthiş bir lezzettir, müthiş de bir sıhhat!.
Anneannem önüme koyardı her sabah, zeyt zahterimi mutlak..
Bugün, başta İstanbul'un iki ünlü Kilis Lokantası'nı yaşatanlar, Aksaray'daki ÖzKilisli'den Hasan Usta, Beylikdüzü'nden Mehmet Şahiner, memlekete her gidişlerinde bana zahter getirirler.. Ev zahteri.. Evde yapılmış.. O başkadır.
Bir zamanlar en muhteşemini Fikret Ağabey (Otyam) özel yaptırır, yollardı bana, Gazi Paşa'dan..
Neyse..
Salona geçtim. Televizyona dokundum.. Ekran'da Sezen "Gülümse" demiyor mu?.
İnanamazsınız!. Gülümse, benim en sevdiğim Sezen şarkısıdır.. En yüreğime işleyen şarkıdır ayrıca.. Her satırı vurur beni, kalbimden..

"Gülümse, hadi gülümse
Bulutlar gitsin
Yoksa ben nasıl yenilenirim
Hadi gülümse

Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
İklim değişir,
Akdeniz olur
Gülümse

Tut ki karnım acıktı
Anneme küstüm
Tüm şehir bana küstü
Bir kedim bile yok
Anlıyor musun?
Hadi gülümse

Sazlarım vardı
Irmaklarım vardı
Çakıl taşlarım vardı benim
Ama sen başkasın
Anlıyor musun?
Başkasın.."

Dün sabah bir başka vurdu, bir başka içime işledi Sezen.. Bir yıldır hayat beni bu şarkıya hazırlamıştı da ondan..
Bu sene kış geç geliyor ya.. Ne zamandır günlük güneşlik sabahlara uyanmaya alışmışım..
Yatak odamın pancurları yukarı kalkarken, güneşin ışıkları dolar odama.. Pencerelerimin pervazlarına da bahçemden kedilerim üşüşür..
"Mamalarınız geliyor" işaretidir çünkü, o yükselen pancurlar..
Bu defa dışarı loş da değil, karanlık.. Kara bulutlar iyice inmiş ve yağmurlar tenteyi dövmeye başlamışlar.. Bir kasvet havası var dışarıda..
Daha doğrusu bir ilave kasvet havası.. korona kasveti.. Hâlâ tam çözülmeyen bir virüs, her gün sevdiklerimizi alıp götürüyor..
Bir yanda umut veren haberler..
Öte yanda, o iyi haberi bile çok gören kâbus yazanların kasveti..
Aşı yaklaştı, ama sevinemiyoruz..
"Aşı yaptırmam" diyenler.. Aşı üzerine komplo teorisi üretenler.. En kötüsü..
En iğrenci.. Bunların asıl sebebi, insan hayatı üzerinden "Oy Avcılığı.." Onların kasveti..
Sadece korona mı?. Her şey üzerinden oy savaşı yapılıyor.. Memleket her konuda bölünmüş.. "Bizden değilsen, ötekisin.." Bir yandan "Erken seçim yok" diye bas bas bağrılırken, bir yandan yarın seçim varmış gibi, her şey üzerinden oy avcılığı..
"Bu korona için tam kapanma şart" diye, 80 milyonun eve kapanmasını isteyenler, öte yandan "65 yaş üzeri niye hapis, onların günahı ne" yaygarası yapıyorlar..
Mesele halka yardım, mesele salgına karşı önlem değil, mesele halkı, bizi bölmek.. Mesele koronadan oy nasıl çıkarılır, onu saptamak..
Yahu "Tamamen kapanmak" ne demek?.
Tamam.. Herkes evine kapanırsa, korona da evde kalır, dışarı bulaşmaz.. Ama mümkün mü, tamamen?. Yaşamsal ihtiyaçlar ne olacak?.
Doktoru, hemşireyi, ambulans şoförünü, fırıncıyı kapayabilir misin?. İste evine gelsin.
Peki istediğini kim hazırlayacak, kim getirecek..
Demek ki, tam kapanma yaşam açısından mümkün değil..
İkincisi.. Ekonomik.. Kapat, ülke batsın..
Kapat, yevmiye ile geçinen evler aç kalsın..
İstedikleri de o zaten.. İnsanlar aç kalsın isyan etsin. Ülke batsın, yeter ki oy!.. Oy ki oy!..
Oooyyy babam oy!.
"Tam kapanma" diyenlere bakın.. Bir teki çözüm gösteriyor mu?. Ya da dünyadan bir örnek..
Devlet ne yapıyor?. Tam kapanma mümkün değil. Ama ne kadar kaparsak kâr..
Peki faal olarak en az çalışan yaş gurubu hangisi?. 65 yaş üzeri.. Peki korona açısından en riskli gurup hangisi?. 65 yaş üzeri..
O zaman en az çalışan ve en çok riskli gurubu en önce sokaklardan eksiltmek en doğru karar değil mi?.
İşte 65 yaş üstü bu yüzden kapanıyor.. Ben 65 yaş üstüyüm.. Gazeteci olarak her gün her saat dışarıda olma hakkım var. Ama kendi irademle çıkmıyorum.. Çünkü evden çalışabiliyorum. O zaman "Dışarıda dolaşanlar '1 eksik' olsa bile kârdır", diyorum, bir.. Kendimi salgından koruyorum, iki.. aSpor'daki programım için müdürüm Ender dahil, ortalama beş kişi çıkıp bana geliyordu. Ender'le karar verdik.. Haftalardır, Skype ile yapıyoruz programı.. Ben evimde, karşımda tabletim.
Ender stüdyoda.. Al sana altı kişi daha eksilttik sokaklardan ve ben biraz daha güvende oldum..
Kendisini seven, ailesini, eşini dostunu seven, "Bana bir şey olursa üzülecekler"i hesaplayan insan böyle davranır ve mecbur olmadıkça çıkmaz.. "Mecbur olma"ları da elinden geldiğince azaltır.
Hayır.. Orda bile bölünmüşüz.. İnsan hayatı söz konusu iken bile bölünen bir millet olur mu?. Millet ne demek bilmiyorsanız açın Türk Dil Kurumu Sözlüğü'ne bakın..
"Millet: Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus: 'Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal fikrinin layemut (ölümsüz) abidesidir.' -Atatürk." Bir yanda korona sıkıntısı.. Durmadan birimizi derinden vuran ölümler.. Bir yanda ekonomik sıkıntı.. "Yarın ne olacak" sorusunun yanıtı, hem yaşam, hem de ekonomi açıdan belirsiz.
Karamsarlık zaten kapkara bulut olmuşken ve iktidar, muhalif köşe yazarları, karşılıklı oturmuş bu karamsarlığı deşerken, bir de sabah kalkar kalkmaz penceremden içeri dolan karanlık..
Siyasiler.. Yahu bu ülkenin gelmiş geçmiş en sert karşıt liderleri, Bayar, Menderes ve İnönü, her ulusal günde, her yas gününde, yani "Ulusal Sevinç ve Keder"de, Anıtkabir'de buluşur, bir kenara çekilir, fısıl fısıl konuşurlardı. Bu resimler, ki o zaman televizyon yoktu, yeterdi milletin gazeteleri açtığında gülümsemesi için..
"Bahar havası" derdik ulusça o görüntüye.. Bir bahar havası eserdi vatanın dört bir yanında çünkü..
...Ve millet gülümserdi..
Şimdi tavırlara bakın.. Konuşmalara bakın..
Hangi bahar.. Fırtına, kasırga, tayfun kopuyor Allah'ın günü..
Peki bu millet, her etnik insanı, her dinsel inancı, her siyasal fikri ayrı ama gene de bir, birlik, bu yüzden "Millet" olan 83 milyon nasıl gülümseyecek?.
Nasıl gülümsemede birleşecek?.
Yahu neler oluyor, aslında gülümsemek için..
Çin'e giden "Demir" İpek Yolu Treni'ni anlatabildik mi?. Tamamen Türk eseri dünyanın üçüncü en yüksek barajını bitirmek üzereyiz.. Anlatabildik mi?. O en uzakları yakın eden o muhteşem yolları, daha neler neleri anlatabildik mi?.
Santim sütun, haber ve köşe yazılarını okuyun, "Yandaş" diye aşağılanan, itibarsızlaştırma algısı yaratılan basında, bu tarih dönümü eserlere kaç santim sütun yer ayrılmış, kaç köşe yazısı yazılmış üzerlerine..
Oysa bir adli olayın üzerine nasıl gidilmiş, hâlâ da gidiliyor?. Kaç köşe yazısı yazılmış?.
Bir taraf tüm güzellikleri inkâr ediyor.
Görmezden geliyor.. Öbür taraf yapılanı anlatmakla değil, "Öteki"ne saldırmakla meşgul..
O zaman nasıl gülümser bu millet?.
Nasıl gülümserim ben?.
Anladınız mı, beni en mutlu anlarımda bile zaten çarpan Sezen şarkısı Gülümse bu defa neden hem de nasıl içime bir hançer sapladı?.
Üstelik bana küsecek annem yok..
Şehre artık film gelmiyor, ne zaman geleceği de belli değil ama, Netflix var, filmleri Amerika ile ayni günde evime getiriyor..
Bir kedim mi?. Yirmi kedim var, etrafımda zıp zıp zıplıyorlar..
Karnım acıkınca, buzdolabına yürümem yetiyor..
İklimin değişip Akdeniz olacağını da biliyorum..
Bahçem, sazlarım, sularım, çakıl taşlarımla dolu..
Ama gene de gülümseyemiyorum, Sezen'i dinlerken..
Çünkü "Sen başkasın" dediği Sezen'in, sizlersiniz bu ülkede söz sahibi olanlar!.
Geneliyle, yereliyle yöneticiler!.. Şu anda iktidarda olanlar ve iktidara talip olan siyasetçiler!.
Bu milleti sizler, ancak sizler gülümsetebilirsiniz!.
Anlıyor musunuz?.
Hadi gülümseyin!.
Siz "Gülümse"rseniz, biz de "Gülümse"riz!.

***


ŞÖMİNE NERDEN ÇIKTI?.

Digiturk'te 400'lü kanallar var.. Radyo kanalları.. İstediğiniz her tür müziği bulabiliyorsunuz.. Hafif Klasik Müzik'ten Popa, Alaturka'dan türkülere..
Okurken arkada ille de müzik isterim ya.. Bu 400'lü kanallardan birini tıklamaya korkuyordum. Çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığı, insansız hava araçlarıyla, yurdun dört bir yanından nasıl enfes görüntüler çekmiş.. Yahu, avuç içi gibi bildiğimi sandığım mesela Ankara, mesela Hatay, mesela Van'da görmediğim daha neler neler varmış.. İçimde arzu coşuyor.. İlk fırsatta gene gideceğim, onları da görmek için..
Türkiyeme saatlerce daldığım ve okuma saatimi tek satır okumadan geçirdiğim oldu, ondan korkuyorum açmaktan..
Şimdi Digiturk aniden bu muhteşem Türkiye manzaralarını kaldırdı.
Bir şöminede odunlar yanıyor, şimdi..
Nerden çıktı bu güzelliği kaldırıp rezilliği koymak?.
Turizm Bakanım, bu görüntüler sana nasıl hizmet ediyordu farkında mısın?.
O zaman niye müdahale etmiyorsun?.
Bir yandan içimiz yanıyor zaten, bir yandan, yanan ateşlere bak, Allah'ın sana cömertçe bağışladığı muhteşem manzaralarla içini açmak yerine..
Geçen gün Eurosport kanalında Azor Adaları'nın reklamına rastladım.
Doğal manzaraları gösteriyor ve "Azorlar" diyor.. "Oraya gidin ve bu mucizeleri görün.." Yahu o reklamı istet Ersoy bakanım..
Seyret.. Seyret de söyle.. Sadece Antalya, sadece doğal Antalya, tarih ve kültür değil, sadece doğal Antalya 10 Azor Adaları eder mi, etmez mi?.
El oğlu o Azor'u göstermek için milyon euro ödüyor. Biz bedava Türkiye'yi kaldırıyoruz, kimsenin kılı kıpırdamıyor!.

***


AH BURHAN!.

Bu ülkenin en kıymetli spor yazarıydı Burhan bilir misiniz?. Burhan Ayeri.. Nerden bileceksiniz. Spor sayfalarında yazmazdı ki?. Yeni Çağ gazetesinin televizyon yazarıydı, 40 yıllık dost, Tercüman yıllarından kalma arkadaş..
Televizyon eleştirmeniydi güya ama, her konuyu yazardı.
"Gazeten seni o köşede ziyan ediyor" derdim.. Her konuyu yazardı çünkü.. Ben de tiryakisiydim. İnanın her gün önüme konan takımda, en keyifle okuduğum yazardı. Hele spor yazıları, muhteşemdi.
Kasım ayında evinde düşmüş, kalçasını kırmış. Okurlarını üzmemek için "İzne çıkıyorum" diye yazdı köşesine.. Meğer ebedi izne çıkıyormuş.. Ölüm haberini aldığım zaman "Ah Burhan" dedim, yüreğimin sızısıyla..
Öbürü.. Benden çok çekmiş İhsan Türe.. Türk hakemliğinin önde gelenlerindendi.
Bir kuşağa adını verdi.. Benim de gençlik yıllarım.. Hızlı ve öfkeli.. Kaç boş yıldız vermiştim ustaya..
Dedim ya.. Dostlar yukarda iyice toplanmaya başladılar artık!.

***


Tebessüm
Adam, küçük oğluyla arabasını yıkıyordu. Çocuk bağırdı..
"- Baba, sen de herkes gibi sünger kullansan olmaz mı?."

Sevdiğim laflar
"Her gün bir yenilenmedir. Her sabah günlük mucizedir. Hissettiğiniz neşe hayatın kendisidir." Gertrude Stein

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA