Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Dünya görmeye değer!..

Öcal Ağbimler hafta sonundan beri bendeler.. Özay Yengemin gözünde tıpkı bendeki gibi arızalar çıkmış.. Ben yaklaşık 4 yıl önce miyop, hipermetrop, astigmat ve katarakt başlangıcından, bir saat süren ve yürüyerek çıkıp gittiğim ameliyatla ömür boyu kurtuldum ya.. Hemen bu mucize işi başaran Bozkurt Hocamı (Şener) aradım. Tatilde değilmiş.. Sonra Dünyagöz'ü aradım. Sevgili Eray'ın (Kapıcıoğlu) kazandırdığı hastaneden, salı 15.30'a randevu aldım. Ağbimler kalkıp İstanbul'a, bana geldiler.. Salı günü gittik.
Bozkurt Hocam neyin nasıl yapılması gerektiğine karar vermek için, tüm bir göz muayenesine aldı. Özay gitti. Biz salonda bekliyoruz. Karşımda bir ekran var, gözüm ona takıldı.. Yazılar ve resimler dönüyor.. Birini okudum..
"Dünyagöz Hastaneler Grubu bünyesindeki Onkoloji Merkezi, tüm dünya için önemli bir ihtiyacı karşılamaktadır.
İnsanların tüm dünyada bulmakta zorlandıkları bu tedavi merkezi Türkiye'de tüm teknolojisi ve uzman kadrosu ile hizmet veriyor." Arada Dünyagöz'ün sloganı giriyor..
Tam da Dünyagöz için..
"Dünya görmeye değer.."
Değmez mi dostlar değmez mi?.

Bu hastanenin 25 yıl önce Etiler girişi Birinci Levent'in daracık bir sokağındaki apartman katında açıldığını biliyorum. İlk başhekim, bizi o yıllarda ağustosta başlayıp her ay bir başka Avrupa kentine taşıyan Galatasaray vardı ya, o da o takımdan.
Hep ayni gurup, gide gele akraba gibi olduk, Ömer Faruk Hoca'yla.. O götürdü beni ilk..
O apartman dairesinden gelinen yer de yazıyor, ekranda..
"35 milyon dolar yatırımla hayata geçirilen ve yaklaşık 300 kişiye istihdam sağlayan Türkiye'deki 21'inci hastaneyi İzmir'de hizmete açtık.
İzmir ve çevre illerden gelecek 10 milyona yakın hastaya hizmet vermeyi planlıyoruz.
Türkiye'de 21, yurt dışında 9'a varan sağlık yatırımlarımız devam ediyor."
..Ve nasıl hastane bunlar.. Buyrun.
"Gözün 29 branşında 500'ü aşkın tedavi ile Dünyagöz Hastaneleri tam 25 yıldır 7/24 hizmet veriyor.
300'ü aşkın doktor kadromuz ile hastalarımıza tam gün tedavi imkânı sağlıyoruz."
Peki ne düzeyde sağlıyorlar bu hizmeti.. O da var ekranda..
"Dünyagöz Hastaneler Grubu, Amsterdam Hastanesi, ikinci defa Hollanda'da Yılın En İyi Göz Hastanesi seçildi." Yurt dışı hastaneler tamam ama.. 9 hastane dünyaya yetmez ki.. "Dünya görmeye değer" diyeceksin ama bu 9 hastane ile olmaz ki..
İşte orada bakın Türkiye'me kaç yönlü hizmet var..
"Her yıl ortalama 160 ülkeden gelen 96 bin hastaya hizmet veriyoruz." Yani, Dünyagöz hastanelerimiz ülkemize döviz girdisi de sağlıyor.. Dahası..
Dönenler insanımızı hâlâ şalvarlı, pos bıyıklı, tespihli çizen dünya karikatüristlerinin tersine, kendi ülkelerinde olmayan en ileri, en pahalı teknolojileri kullanıp hatası sıfırlanmış teşhis ve tedavi gördüklerini anlatıyorlar.
Bu nasıl paha biçilmez reklamdır..
Peki bu 100 bine yakın yabancı hastayla iletişim nasıl sağlanıyor..
"Dünyagöz, Avrupa'daki temsilcilikleri, 'Online Rezervasyon Sistemi' ve 15 farklı dilde hizmet veren 150 kişilik çağrı merkezi ekibi ile günde yaklaşık 10 bin hastadan gelen bilgi ve randevu taleplerini karşılıyor. Hastanemizde hastalarımıza kendi dillerinde hizmet veriyoruz" dedi, konuştuğum Eray.. Ve ekledi..
"Bugün 200 bin metrekare kapalı alana sahip hizmet ağı bulunan Dünyagöz Hastaneler Grubu, 'Türkiye'nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Başarı Belgesi'yle ödüllendirilmiş olmasının büyük bir gururunu ve mutluluğunu yaşıyor." Kurucu ve patron Eray (Kapıcıoğlu) da yakın dostum. 25 yıldır tanışıyoruz, kolay değil..
Bu yazının başına oturmadan, Dünyagöz İletişim Müdürü Bülent Eken'le konuştum, bu tüm dünyaya hizmet eden, ülke gururunu size iftiharla anlatırken, eksik bir şey kalmasın diye.. Kendimle de gurur duyuyorum dostlar.. Çünkü bu ülkede, sosyal medya başta, onunla uygun adım giderek like, tiraj ve reyting almaya meraklı biz gazeteciler, bu ülkede yapılan güzellikleri yazmaya korkuyoruz.
Sosyal medya hemen sövüyor çünkü. Sosyal medyayı zerre takmayan ve o medyaya asla bakmayan, satır okumayan bir yazar olarak nerdeyse tek başıma olunca, yakaladığımı en güzel, en eksiksiz yazmaya çalışıyorum ya.. Ondan..
Dünya çapındaki Yusufeli Barajı'nı nihayet biterken ben yazınca duydular.. Dünyalar güzeli Çamlıca Kulesi ben yazınca moda oldu. CNN Turk canlı röportaj yaptı.
Bülent Eken de önemli ve gururlu bilgiler verdi..
"Dünyagöz'ün fark yaratan en büyük özelliği 'Gözün 29 ayrı hastalık ve tedavi dalında' sunduğu 500'ü aşkın tedavi yönteminin yanında, son teknolojileri takip etmesi, tüm hastanelerinde 8 bin ila 10 bin metrekare kapalı alana sahip olmasıdır."
Peki mesele bulunan tedaviyi hemen, kaça mal olursa olsun Dünyagöz'e getirmekle bitiyor mu?.
Hayır, tabii..
"Dünyagöz Hastaneler Grubu Araştırma ve Geliştirme (AR-GE) çalışmalarına kaynak ayırarak başta tedavisi hâlâ dünyada bilinmeyen 'Sarı nokta hastalığı' olmak üzere pek çok göz hastalığına da çare aramaktadır."
..Ve devam..
"Dünyagöz'ün takip ettiği son teknoloji ekipmanların tek başlarına maliyetleri çoğu zaman 500 bin Euro'yu geçmektedir." "Miyop, hipermetrop, astigmat gibi sorunlar yaşayan bir hastanın görme kusurundan kurtulabilmesi için hastanelerimizde dünyada kullanılan yüksek teknoloji ve teknik ile kişiye özel tedavi imkânı sunabiliyoruz. Yakın ve uzak görme sorunlarında lazer ile bıçaksız akıllı mercek ameliyatlarımız sayesinde hastalarımızı hem kataraktlarından kurtarıyor, hem de tüm mesafelerde görme konforlarını en yüksek standartlara taşıyoruz."
Şimdi Türkiye, dünya çapında teknoloji ve uzmanlık gerektiren bir hastane zincirini, sadece ülkesinde değil, dünyada kurabiliyorsa, bu insanımıza gurur, bu insanımıza coşku, bu insanımıza "UMUT" değil mi?.
Neden esirger, neden yazanı, duyuranı bir de lince kalkarsınız peki?.

***


VURGUN... EGEMEN... SELÇUK!..
80'lerin başında İstanbul'a taşınmış, Erkekçe'yi çıkarıyorum. 70'li yıllarda Cumhuriyet'ten tanıdığım Egemen Bostancı gazeteciliği bırakıp İstanbul gecelerine el atmış, yazlık kışlık mekânlar işletmeye başlamıştı.. Modern Folk Üçlüsü onun yerlerinde çalışmaya başlayınca iyice dost olmuştuk.
Ben Gelişim'de dergicilik yaparken, Egemen de Haldun Dormen'le, yanan ve bana sorarsanız, arazi Ermeni Vakfı'na ait diye leş gibi bırakılan Şan Sineması'nda harika müzikaller yapıyordu. İşim boş oldu mu doğru, Şan'a.. Benim koltuk ayrılmış.
Gitmesem de boş. Ama durmadan gidiyor ve Haldun'a şaka yapıyorum.
"Bir gece biri gelmezse bana haber ver. Bütün şarkıları ezbere biliyorum.." Gene bir gece gittim ki, Egemen kapıda..
"Hayır bu gece tiyatro yok.
Maksim'e gidiyoruz.. Maksim, Fahrettin Aslan'ın dünyaca ünlü gazinosu..
"Ne var?" dedim..
"Vurgun var" dedi.
"O ne?" dedim. "Görürsün" dedi.. Gittik. Neonlarda "Muazzez Abacı" yazıyor. Bizim TED Kolejli kız.
Ankara'dan tanır, çok severim..
Muazzez harika program yapıyor..
"Şimdi yeni şarkımı sunuyorum" dedi..
"Bayılacaksınız.."
..Ve girdi şarkıya..

"Gözlerim uykuyla barıştı sanma
Sen gittin gideli dargın sayılır,
Ben de bir zamanlar sevildim amma
Seninki düpedüz vurgun sayılır"

O an bayıldım.. O gün bugün en sevdiğim şarkıdır, alaturkada..
İşte o şarkı, inanmazsınız, iyi tanıdığım ve çok da sevdiğim kemani Selçuk Tekay'ınmış. Yeni öğrendim, iyi mi?.
Nerden mi öğrendim.. Bir "ölüm" haberinden. Selçuk genç denecek 68 yaşında kalp krizinden ölmüş. Onun minnacık haberinde vardı.
Buyurun.. Dahası..
Adnan Şenses, sahnenin önüne gelir oturur ve "Yorgunum dostlarım yorgunum artık/Vefasız yıllara kırgınım artık" derdi.. O da Selçuk'unmuş.. Daha niceleri..
Bizde sunumlarda, gecelerde başlayan bir vefasızlık var.. Besteci adını çok az anons ederler, çok az da yazarız biz gazeteciler..
Ne muhteşem şarkılar yapmış, ne muhteşem alaturka solistlere eşlik etmiş, saz ve vokal heyetlerini yönetmişti. Gecenin asıl yıldızının Selçuk olduğunu bilirdim, ama hiç öne çıkmazdı. Varlığının vücudu değil, yönettiği, dinlettiği müzikle bilinmesini isterdi..
Şimdi cennette Selçuk ve artık cenneti sürgün sayanlar olmayacak, kesin!.

***


BİR ZEKİ TRİKO VARDI!..
Elinde tahta bavulla Haydarpaşa'ya inenlerden.. Mahmutpaşa'da seyyar çorapçılık yaparak iş hayatına başladı. Sonra jarse elbiseyle konfeksiyon işine girdi. Rumeli Caddesi bugün en ünlü tekstil markalarıyla dolu. O caddede ilk dükkânı o Zeki açtı işte. Zeki Başeskioğlu.. Ben Erkekçe'yi Levent'teki Gelişim Yayınları'nda çıkarırken, penceremden tam karşımda kocaman atölyeyi ve tıkır tıkır çalışan triko makinelerini görürdüm.
Mayo tasarımlarına o yıl başladı. Ama "Büyük" başladı.
O zamanın süper mankenlerı Cindy Crawford, Elle MacPherson, Claudia Schiffer, Laetitia Casta, Naomi Campbell, Heidi Klum, Adriana Lima ile defileler yapınca, adını tüm ülkede değil, dünyada duyurdu. İçerde ve dışarıda müthiş marka oldu..
Müthiş sattı.
Tülin Şahin kardeşim onun ünlendirdiği Türk Süper Model oldu.
Tülin'in de Cindy Crawford'la ayni yerde, dudağının kenarında beni vardı. Bir gün "Nerelisin?" diye sordu, Zeki.. "Sivaslıyım" cevabını alınca, ona hâlâ herkesin ezbere bildiği adı taktı..
"Sivaslı Cindy.." 80'lerde Levent'teki dostum vefalı adamdı. 1994'te vurulduğumda Florya'da yattığım hastanede kaç defa ziyaretime geldi..
Sonra.. Sonra yaşlandı tabii. Kendini emekli etti, işi çocuklara bıraktı. O sırada pandemi de çıkmaz mı?.
..Ve dün okudum gazetelerde..
Son "Zeki" dükkânı, Nişantaşı'nda idi. O da kepenk indirmiş..
Elinizde Zeki bikini ya da mayosu varsa saklayın.. Antika oldular artık..

***


MİLLİYET'E ALKIŞ...
Hafta sonu Milliyet bana büyük bir sürpriz yaptı.. Hoş bir sürpriz.. "Abdi Bey'in Milliyet'i olma yolundalar" dedim..
Abdi Bey'in Milliyet'i biz o zamanın liseli ve üniversiteli gençleri için efsaneydi. Benim asla sevmediğim, sevemediğim siyasetin dışındaki konuları, başta spor, kültür ve sanat en iyi veren gazeteydi..
Abdi Bey kalleşçe öldürüldükten sonra, adım adım düşmeye başladı.. Günümüzde nerdeyse "Unutuldu" denecek tirajlara inmişti.
O Milliyet'i alkışladım işte..
Bizim meslek dilince "genel anlamda yenilikler yapma"nın adı "hamle"dir. Öyle bir hamle yapmıştı ki Milliyet..
Pazar günü, Cadde, Pazar eklerinin yanına başka ekler de koymuş, Amerikan, Avrupa gazeteleri gibi kitap kalınlığında olmuştu. Yani kâğıtçıya kiloyla satsanız, bayi fiyatını geri alırsınız öylesi..
Ve de tam "Pazar"lık ilaveler..
Ben gazeteyi kenara atıp Spor ve Kültür/Sanat eklerine davrandım ve o kadar uzun zaman kaldılar ki elimde..
Alkış Milliyet.. Alkış..
"Marifet iltifata tabidir" biliyorum. Onun için "Bu yoldan sakın dönmeyin" diye bir daha alkışlıyorum..

***


TEBESSÜM
Karımla son kavgamızın sorumluluğu bana ait.. "Televizyonda ne var?" diye sordu. Cevap verdim.. "Toz!.."

***


SEVDİĞİM LAFLAR
"Bir erkek, arkadaşlarının sırlarını saklar. Kadın tersinedir. Kendi sırrını çok iyi saklar." La Bruyere

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA