Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Bir mimoza kadar bile aklımız yok mu?

18'inci yüzyılın başında bir akşamüstü, Fransız astronom Jean Jacques d'Ortous de Mairan'ın gözü pencere eşiğinde duran mimozalara takılmış. Çiçeğin yaprakları, akşam saatlerinde kıvrılırmış. Mairan, çiçeğin yapraklarına bakarken, "Akşam olduğunu nasıl biliyor da yapraklarını kıvırıyor?" diye düşünmüş.
'Çiçeğin yaprakları, azalan ışık ile birlikte değişime giriyor' teorisi üzerine çalışan bilim adamı; mimoza saksısını alıp karanlık bir dolabın içine kapatmış. Çiçek, ertesi sabah yapraklarını yine de açmış. Bizim bilim adamı da şaşırmış ve bu testi birkaç gün daha sürdürmüş. Karanlık dolapta, ışık görmeyen çiçekler; her akşam yapraklarını kapatıyor ve her sabah da şaşırtıcı bir şekilde açıyormuş.
Yani çiçeğin tavrı; ışıkla ilgili değil, kendi kontrolündeymiş. İşte biyolojik saat kavramı böyle çıkmış ortaya...
Bu, bütün canlılar için da geçerli. Bir ritim içinde yaşamak için bu dünyaya gelmişiz.

SOSYAL JET LAG NEDİR?
Bedenin ve zihnin, bu ritme ihtiyacını ve tepkisini görmezden gelemeyiz. Günlük bir rutinimizin olması bu yüzden çok önemli. Ancak büyük şehirlerdeki hayatımız biyolojik değil, sosyal saate göre ayarlı. Hatta buna bilimde 'sosyal jet lag' deniyor.
Münih Üniversitesi Tıp Psikolojisi Enstitüsü'nden profesör Till Roenneberg'e göre; biyolojik saatin ayarından farklı yaşadınız mı, Edinburgh'da yaşayıp Moskova'da çalışıyormuşsunuz gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bedenimiz ve beynimiz arasında bir bağlantı kopukluğu oluşuyor. Diyelim; yorgunsunuz ve uykunuz var ama gecenin bir yarısında televizyonun önünde uyukladığınız halde, kapatıp, yatamıyorsunuz.
Diyelim; yemeğinizi yemiş, karnınızı doyurmuşsunuz ama sonradan pişman olacağınız o tatlı tabağına ikinci kez gidiyorsunuz.
Ya da açsınız, ama 'Önce şu önümdeki işi bitireyim' diyorsunuz.
Bütün gün beyniniz aktif halde çalışmış. Akşam artık beyninizin içi yanıyor ama hâlâ Twitter'dan ya da internetten çıkamıyorsunuz.
Anlatabiliyor muyum?

AĞRILARI BASTIRMAK....
Vücudunuz size başağrısı, bel ağrısı, halsizlik, uykusuzluk, sinirli ve gergin ruh hali gibi semptomlarla, bazı şeylerin doğru gitmediğinin sinyalini veriyor ama siz alıştığınız şekilde yaşamaktan ödün vermek istemediğiniz için o semptomları alkol, sigara, ağrı kesici ve sakinleştiricilerle bastırmaya çalışıyorsunuz.
Hayatımızdaki genel cinnet hali, ruhsal ve davranışsal fonksiyonsuzluk, tahammülsüzlük ve kronik rahatsızlıkların çoğu işte o iç saatimizle sosyal saatimiz arasındaki dengeyi kuramamaktan kaynaklanıyor.
Bir arkadaşımın dediği gibi, 'Rafting yapar gibi yaşıyoruz, sürekli bir çalkantı ve sarsıntı içinde hızla yol alarak...' Bir mimoza kadar bile aklımız yok mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA