Ben sinema salonunda patlamış mısır satılmasının ve yenilmesinin insanlık suçu olduğuna inanıyorum.
Bu kadar net!
Kurulmuşsun koltuğa, heyecanla ve keyifle bir film izleyecek, bir-iki saatliğine gerçek dünyadan tamamen kopacak, bir başkasının hikayesine bodoslama dalacaksın.
MISIR CANAVARI OLMASIN
Ama gel gör ki; yanındaki, arkandaki, önündeki insan evladı, saniyede bir elini haşır huşur poşete, kesekağıdına daldırıp ağzına durmaksızın avuç avuç mısır tıkıyor.
Sanki ömründe hiç patlamış mısır görmemiş, yememiş ya da o poşeti 15 dakika içinde bitirmezse açlıktan ölecekmiş gibi öyle bir iştah, öyle bir arsızlıkla...
Yağlı yağlı, ağır bir kokunun insanın burun deliklerine tecavüzü de cabası...
İzleyeceğim her filmden önce bu stresi çekiyorum ben... "Allah'ım lütfen yanıma mısır canavarı oturmasın, lütfen!" diyorum ama bu duamın karşılık bulduğu çok az şanslı günüm olmuştur. 'Kurtuluş Son Durak'ı izlerken de dirsek darbemle, yanımdaki adamın ağzının ortasına geçirmem an meselesiydi mesela.
Durmak bilmedi yemin ederim. İlk yarının sonuna doğru; artık yüzüne kaçıncı kez ve nasıl bakıp 'öfffff'lediysem, kıydı da elinde artık boşalmaya yüz tutmuş paketi yere bıraktı çok şükür. Kutu kolasını pipetle fırt fırt içmesi de cabasıydı.
Ne zaman ki bir gün karar çıkacak ve sinema salonlarına yiyecek-içecek alınması yasaklanacak, işte o gün benim beyaz perdede bayramım olacak.
Hayır yani anlamıyorum, o iki saat boyunca bir şey tıkınmayıverseniz ne olacak?