Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Linç ederken tekbir getirmek

Yıllarca Libya'yı diktatörce yönetmiş Kaddafi, Batılı güçlerin bombardımanı sonrasında yaralanıp, can havliyle oradaki bir su borusuna gizleniyor. Belli ki canını kurtarmak istiyor. Ama bu diktatörü iktidardan düşüren silahlı muhalifler, onu oradan çıkarıyorlar. Kaddafi yaralıdır. Onu yakalayanlar yerde sürüklüyorlar, küfrediyorlar. Hakaret ediyorlar, alçaltıyorlar. Sonra da linç etmeye başlıyorlar. Linçten önce veya sonra da silahla vuruyorlar.
Bütün bunları, şuurunu kaybetmiş bir kitlenin, tam bir kaos ortamında yaptığı dengesizlikler olarak niteleyebilirsiniz. Ama ben böyle demiyorum. Diyemiyorum. Çünkü Kaddafi'yi linç edecek grubun içindeki genç adam, Kaddafi'yi tokatlıyor. Kaddafi "ben senin babanım" diyor. Tıpkı Elena Çavuşesku gibi. O yine tokatlıyor. Kaddafi yine "siz benim evladımsınız" diyor. Ama adam yine tokatlıyor. Dünün muktedir diktatörü, dünün mazlum ve mağdurunca! Tokatlanıyor. Daha sonra o genç adam tüylerimi diken diken eden o talihsiz sloganı atıyor "Allahu Ekber" diyor. Yani en büyük Allah'tır. Ne zaman diyor bunu? Adamı linç ederken. Allah adına linç öyle mi? Buna da "bahar" diyorlar. Bundan bahar değil, kış değil, ancak cehalet çıkar. Densizlik çıkar.
Biraz öteye gidelim. Başka bir diktatör olan Saddam yine batılı güçlerin yardımıyla devriliyor bir çukurda yakalanıyor. Ama Kaddafi gibi linç edilmiyor bari. Yargılanıyor. İdama mahkûm ediliyor. İdam kürsüsüne çıkarılıyor. Hayatları boyunca Saddam'ın yanından geçemeyenler, darağacında ipini tutuyorlar. İpi onlar ele geçirmiş değil. İpi başkaları ellerine tutuşturmuş. Saddam'ı asacaklar. O arada Irak'taki bir muhalif bir liderin adını söylüyorlar. Onun şerefine asacaklar ya. Sonra da yine o talihsiz tercihi yapıyorlar. Saddam'ı tam asacakken "Allahu Ekber" diyorlar. Ve onu boşluğa salıyorlar.
Başka bir manzara daha! Silahlı bir grup, İslam adına birini idam edecek. Arkada "Kelime-i Tevhid" "La ilahe illallah- Allah'tan başka ilah yoktur" yazısı. Mahkûmu eğiyorlar. Kılıcı indirecekler. Yine aynı slogan, "Allahu Ekber".
Hayır efendim! Ben bunu kabullenmiyorum. Hangi gerekçeyle olursa olsun, insan öldürürken, idam ederken, hele linç ederken Yüce Allah'ın o tertemiz, o şerefli adını kullanamazsın. Kavgana, mücadelene, belki de cinayetine, hunharlığına Rabbimin adını karıştırıp benim dinimi kirletemezsin. Benim dinime bu zulüm ve bu ihaneti yapamazsın. İktidar kavgana, aşiret mücadelene, intikam ateşine Kur'an'ın vahyini, ezanımızın ilk cümlesini kurban edemezsin. Edersen senden tebriye ederim. Senin Müslümanlığını, imanını ve İslam'ını sorgularım.
Kaddafi ve oğlu öldürüldükten sonra bir soğuk hava deposuna bırakılıyorlar. Sonra da çocuklar dahil olmak üzere kuyruğa giriyorlar. Linç edilen adamı ve oğlunu görmek için. İbret alacaklar ya! Ve bunu yaparken de, Müslüman olarak yapıyorlar. Şuurlu insan olduklarından o kadar eminler ki... Nerede yazıyor bu? Nerden öğrendiler bunu? Bu yazılanları biz neden göremedik...
Batı medyası da, bu muhteşem sofrayı, bulunmaz manzarayı bütün okuyucularına servis ediyor. Trilyonlar verse İslam aleyhtarı böyle bir malzeme bulabilir miydi? Batı medyası tekbiri de ballandıra ballandıra sunuyor. Batı medyası aslında şunu söylemek istiyor; Müslümanlar böyle! Onların okudukları ezandaki "Allahu Ekber" aslında kafa keserken, adam linç ederken kullanılan bir hınç ve intikam sözcüğüdür. O berbat manzarayı görenlerin hepsinin anlayacağı budur işte.
Halkı Müslüman olan bu ülkelerdeki bu manzara, bir mümin olarak, bir insan olarak beni ürküttü. İsyan ettirdi. Belki diyeceksiniz ki Mussolini de ayaklarından asılıp sergilendi ne olur ki.
Olan şudur: Sokağa dökülenler görüntüde İslami endişelerle sokağa çıktı. Sadece siyasi hedeflerle değil. Bu işin öncüleri, sözde İslami hassasiyeti olanlardı. Bu mu İslami hassasiyet? Telefonuna "Kaddafi'nin linç haberi düştüğünde" kahkaha atan Batılı siyasetçinin yüzündeki memnuniyet, acaba katillere nasıl bir övünç vesilesi oldu! Bilmiyorum. Bilmek istemiyorum.
Bildiğim tek şey şu; Linç ederken tekbir getiren anlayışla aynı kıbleyi, aynı kitabı, aynı Peygamber'i (s.a.v.) paylaşsam da, aynı kalbi paylaşmıyorum. Bunu çok iyi biliyorum. İslam'ın imajını bozmalarına tahammül edemiyorum. İslam babalarının malı değil ki, istedikleri gibi, hoyratça harcasınlar.
Ve son bir not: Kaddafi'yi, Saddam'ı veya İslam beldelerine kahır sunmuş diğer diktatörleri şöyle veya böyle savunduğum zannedilmesin. Kaddafi'yi; İslam ve sosyalizm karışımı bir ucube olan Yeşil Kitabı'nı okuduğum İmam Hatipli yıllarımdan bu yana hiç makbul görmedim. Diğerleri de benim için aynıdır. Ülkelerini geri bırakmış birer zevk ve ifrat adamlarıydı. Aşiret mantığıyla devlet yönettiler. Benim burada anlattığım tamamen farklı bir şey. Ben; İslam'ın aydınlık ve merhamet yüzünü karartmayın. Kendi basit ve küçük dünyanıza, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) gelecekte mekân ve zamana hükmedecek tebliğini mahkûm etmeyin diyorum. Dediğim çok açık ve net.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA