Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Halkımız ahlak ve onurdan yanadır

Geçen hafta bu köşede "Diziler mi, ahlak mı" başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazımda, televizyonlarda her yaş grubundan izleyicinin ekran başında olduğu saatlerdeki dizilere temas etmiştim.
Bu dizilerdeki çarpık ilişkileri, aileleri rencide eden görüntüleri, sanat boyutundan çıkıp, müstehcenlik yarışına dönüşen manzarayı özetlemiştim.
Sabah gazetesinin, bu makalemden hareketle her kesimden ilgilinin görüşlerini ele alan yazı dizisi de konunun daha yetkin bir şekilde tartışılmasını sağladı. Elbette daha da tartışılacaktır. Tartışılmalıdır da. Müspet, menfi herkes görüşünü söylemelidir. Çünkü bu, -izleyici olan- herkesi ilgilendiren bir konudur. Bu konuyu, "izlemek istemeyen kumandaya bassın"la geçiştiremeyiz. Bunun adı ahlak zabıtalığı da değildir. Değildir, çünkü değerlerin, güzelliklerin, edebin, saygınlığın, ölçünün feda edilebilir bir limiti varsa eğer, iş bu limitin çok da ötesindedir artık.
Bir hafta boyunca gazetemize bu konuda görüş veren sanatçıları, dizi oyuncularını, senaristleri, psikologları, uzmanları, vatandaşları okuduk. Gördük ki herkes bu işten rahatsız. Gördük ki dizi oyuncusu da, sanatçı da, senarist de, vatandaş da bu işin çığırından çıktığını söylüyor.
Akabinde TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, RTÜK Başkanı ve diğer ilgililerin beyanları da gösterdi ki, rahatsızlık derinlere nüfuz eden sesli veya sessiz bir tepkiye dönüşmüş. Herkes bu konuda bir şeylerin yapılması gerektiğini belirtiyor.
Nitekim köşe yazarlarımız, televizyon yorumcuları da aynı konuyu ele aldılar ama bir farkla; dediler ki yıllardır bu iş yazılıyor ama çözüm konusunda herhangi bir adım atılmıyor. Neticede bir bıkkınlık oluşmuş bir haldeydi.
Geçen hafta RTÜK Başkanımız Prof. Dr. Davut Dursun telefonla arayıp hassasiyetimi paylaştığını ve bir şeylerin yapılması gerektiğine inandığını söyledi. Bir haftadan bu yana karşılaştığım insanlar gördükleri her yerde yazıma katıldıklarını söylediler. Hafta içinde Antalya Havaalanı'nda yanıma gelip "Ben genç bir doktorum. İki kızım var. Geceleri yüzüm kızarıyordu. Teşekkür ederim, yazdığınız yazıdan ötürü. Sonuna kadar destekliyorum" diyen genç baba, bana müspet kanaatini belirten yüzlerce insandan sadece biriydi.
Dizi sektörü önemlidir. Ülkemizi tanıtım noktasında başarılı işlere imza atabilir. Ama bu yapımlar yazımızda işaret ettiğim gibi rahatsız edici, tetikleyici, iğneleyici, tecavüz, şiddet, kadına darp, aile içi ters ilişkilere endeksli bir temada işlenir ve böyle takdim edilirse ülkemiz dışarıdan nasıl görülür sizce. Bizler yıllarca TV'lerde gösterilen Brezilya dizilerinden ötürü zaman zaman Brezilya ile - Brezilya dizileriniaynılaştırmadık mı? Elbette diziler o halkı anlatmaz, ama o ülkeler ve halkları hakkında bir imaj yıpranmasına yol açar mı acaba! Sadece soruyorum! Bu işin uzmanları bunu tartışmalı değiller mi?
İnanınız ki, onurlu, ölçülü, bir teması olan, ayağı yere basan, kaliteli bütün diziler, yapımlar kendilerine ciddi izleyici ve uygun zaman bulurlar. Yeter ki niyetimiz iyi olsun. Yeter ki her türlü hassasiyeti önemseyelim, yeter ki risk alanında olan gençleri ve çocukları göz ardı etmeyelim.
İnanıyorum ki herkesin özveride bulunacağı ve insanımızın, insanlığımızın, vicdanımızın, geleceğimizin, saygınlığımızın kârlı çıkacağı ortak bir yol bulunacaktır. Böyle bir konsensüs sağlanmış ve herkes "evet bir şeyler yapılmalı" demişken, yine de bir adım atılmazsa bundan sonra bu konularda bir şey yazacakların da, yazacakları bir şey pek kalmayacak gibi.
Artık medyanın her alanında ve ekranlardaki her türlü yayında sağlıklı, mantıklı, akılcı, bilimsel, olgun ve ama kimseyi rencide etmeyecek uygun kritiklerin, özeleştirinin yapılması gerektiğine inanıyorum. Hepimizin yüreğimizi avucumuza alıp, ona bulaşmış kirleri gidermemizin zamanıdır. Kamunun menfaatini, kendi menfaatimize tercih etme zamanıdır. Kapımızın önünü yıkamanın zamanıdır. Kırılgan noktamızı tamir etme zamanıdır. Tahakküm etme değil, kucaklama zamanıdır. Kadına şiddeti ve istismarı, en şiddetli şekilde reddetme ve çözüm üretme zamanıdır. Çocuklarımıza, en güzel, en medeni, en yaşanır ve en onurlu bir yaşam bırakabilmek için aklımızı beraber kullanma zamanıdır.
Son söz olarak teşekkür etmek istiyorum. Yüksel Aytuğ, Mehmet Tezel, Şengül Balıksırtı, Nilgün Çolak, Arda Uskan, Hülya Koçyiğit, Yeşim Salkım, Burak Özçivit, Savaş Ay, Erol Köse, Mehmet Aslantuğ, Tamer Karadağlı, Barbaros Şansal, Kadir İnanır, Behzat Uygur ve adını yazamadığım bütün yazarlarımıza, sanatçı ve yöneticilerimize bu konudaki çağrımıza destek verdikleri için teşekkür ederim. Elbette hepsinin başında atv ve Sabah yönetimine...
NOT: Cuma günleri saat 08.30-10.00 arasında atv ekranında sorularınızı cevaplayacağım. Her cuma. Dini bütün sorularınız için ekran başında buluşuruz inşallah.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA