Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Sinatra Doktrini

Boş zamanlarımızı değerlendirmek için kendimize hobiler ya da meşgaleler yaratıyoruz. Örneğin, "İstanbul ikliminde olmaz" denilen çiçekleri ve ağaçları yetiştirmek gibi. (Not: Pek çoğunda da başarıyoruz.) Ya da antik çağ uygarlıklarının önemli kişilerinin biblolarını biriktirmek gibi...
Son merakımız, "Türk dış politikasında eksen kayması" üstüne dünya basınında döktürülen yorumları toplamak oldu. Kısa zamanda zengin bir koleksiyon edindik. En "Seçkin", en "Değerli" parçalardan birkaçını sizinle paylaşmak istiyoruz. Buyurun:
"Türk dış politikasının sistematik bir şekilde yürütülen yeni açılımları 'Yeni Osmanlılık' olarak adlandırılıyor. Ancak şunu unutmamalı: Osmanlı İmparatorluğu büyük bir güçtü. Türkiye ise değil. Türkiye Batı'ya veda etmeyecek." (Frankfurter Allgemeine Zeitung'ta Wolfgang Günter Lerch'in yorumu)
"Türkiye'nin Doğu'ya dönüşü geçici bir adım değil. Tarih, coğrafya, çıkarlar ve petrol etkenlerinin zorunlu kıldığı siyasal, ekonomik ve stratejik bir dönüş bu. Yeni Osmanlı sahaya girdi." (Ernest Khury'nin El-Anbar gazetesinde yayınlanan yazısı)
"Eski deyişle, Türkiye artık Batı'nın sadık müttefiki değil." (CIA eski üst düzey yöneticisi Graham Fuller)
"Türkiye, Batı-İsrail eksenini bıraktı. Ancak yeni bir eksene girmedi. Bütün eksenlere aynı mesafede kaldı." (Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü Prof. Muhammed Nurettin)
"Türkiye Batı'dan uzaklaşmaya karar verdi. Uluslararası siyasette iyiler ve kötüler var. Türkiye ne yazık ki kötülere yaklaşıyor." (Bar-İlan Üniversitesi'ndeki Begin-Sedat Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü Efraim İnbar)
"Türk dış politikası geleneğinden büyük bir kopma, büyük bir değişim var. Artık tek amaç Türkiye'yi önce NATO, sonra da AB aracılığıyla Batı'yla bütünleştirmek değil." (Leiden Üniversitesi'nde Türkiye araştırmaları yapan Prof. Erik Jan Zürcher)
"Türkiye'nin son zamanlarda Batı'dan gittikçe uzaklaştığı dikkat çekiyor. Türkiye bu açılımlarıyla batılı müttefiklerini provoke ediyor." (Financial Times Deutschland'da Silke Martins'in yorumu)
"T.S. Elliott destansı şiiri 'İçi Boş İnsanlar'da şöyle diyor: 'Dünya bu şekilde sona eriyor. Bir patlamayla değil ama bir iniltiyle...' Elliott bu şiiri bugün yazmış olsaydı, İsrail ile Türkiye arasında ortaya çıkan ve büyük Ortadoğu'da güç dengelerini değiştirmekte olan tarihi bir stratejik ayrılık hakkında konuşuyor olacaktı." (Amerikan Dış Politika Konseyi Başkan Yardımcısı Ilan Berman'ın The Washington Times'te yayınlanan yazısı)
"Ankara'nın dramatik siyasi dönüşümü, NATO'nun temel değerleriyle tutarlı değil. NATO'nun Türkiye'de en kötü senaryoyu düşünmeye başlaması zamanı geldi." (Washington Enstitüsü'nün Arap Politikaları Programı Direktörü David Schenker'in Wall Street Journal'de yayınlanan yazısı)

Aklınız karışmasın
Çerçevesi, çizgileri son derece somut bir dış politika için bu kadar birbirinin zıddı, birbirinin sonuçlarını iptal eden yorum yapılabilir mi? İyiniyet ile kötü niyet, önyargı ile objektiflik birbirine karıştırılırsa bal gibi yapılabiliyormuş.
Yorumları biriktirmeye devam ediyoruz ama hepsine gülüp geçiyoruz. Biri dışında: "Carnegie Endowment analisti, Lehigh Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü olan ve Türkiye'yi çok ama çok iyi bilen Henri Barkey'in değerlendirmeleri. Şöyle diyor: "Türkiye'nin Batı'ya sırt çevirdiği eleştirileri tamamen saçmalık. Türkler, AB ve ABD ile ilişkileri sürdürmeye niyetli; onların yaptığı ufku genişletmek."
Barkey yorumunda 12'den vurdu. Çünkü Türkiye, 1989'da Sovyet lideri Mihail Gorbaçev'in uyguladığı "Herkes kendi yoluna" politikasını izliyor. Yani "Sorunlarını kendi imkânlarıyla çözmeyi" amaçlıyor. Buna, Frank Sinatra'nın ünlü şarkısı "My way"den esinlenilerek, "Sinatra Doktrini" deniliyor. Bu kadar basit.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA