Tam da özlediğimiz serinlikte bir sonbahar günü... Fettah Can'ın evinden içeri giriyoruz. Bizi önce bahçede topuyla oynayan Gypsy karşılıyor. Can'ın eşi Cansu Kurtçu'yu bahçede kahvesini içerken buluyoruz. Çiftin iki yaşındaki ikizleri Vera ve Oğul, öğle uykusuna yatınca Cansu Hanım'a da dinlenme fırsatı doğmuş. Eşiyle birlikte çocuklarla bizzat ilgilendikleri için bu anlar belli ki çok değerli...
İlerleyen dakikalarda Fettah Can aramıza katılıyor. "Nasılsınız?" sorumu "Dünden beri daha iyiyim. Önemli bir yol kat etti Türkiye. Ciddi bir duruş sergiledi.
Türkiye'ye yönelik bir sürü problemi bayağı bir mesafeyle uzaklaştırmış olduk. Üç-beş yıl sonra bugün yapılanların ne kadar kıymetli olduğu daha net ortaya çıkacak" diyerek yanıtlıyor. Sonra da sözlerine devam ediyor: "Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşıyoruz. Avrupa'ya gidiyorum çoğu ülkede güneş yok. Ülkemizin kıymetini bilmeliyiz. İyi ki bu ülkede, bu coğrafyada doğdum." Can'ın gelecek hafta yayınlanacak yeni single'ını konuşmak için bir araya gelsek de karşımızda ülkesini çok seven bir sanatçı olunca sohbetimizin bu şekilde başlaması da bizi şaşırtmıyor. Sohbetin konusunu bölmeden devam ediyoruz.
- Ülke gündemini yakından takip edebiliyor musunuz?
- Evet. Ertesi sabah nasıl bir gündemle karşılaşacağımızı anlamak için her gece yazarların yazılarını okuyorum. O gazete bu gazete, o düşünce bu düşünce diye de bakmam. Herkesi okurum.
- Çocuklarınızın ileride nasıl bir ülkede yaşamasını hayal ediyorsunuz?
- Çocuklarım vizyonlu bir coğrafyada yaşasınlar. Her şeyi görsünler, bilsinler. 1992 yılında müzik sektörüne girdim. O günden bugüne sıkı bir mücadeleyle geldik. Bu yüzden çocuklarım birçok alanda daha avantajlı olsunlar da istiyorum. Bir de önemli bir büyüğümüzle sohbet ettiğimde bana şunu söylemişti: "Bizde de pirinç var, Çin'de de. Biz pilavı başka yapıyoruz onlar bambaşka." İşte bu yüzden biz de kendimize uygun bir medeniyet inşa etmeliyiz.
- Türkiye'yi iyi tanıyorsunuz. Konser için gitmediğiniz şehirler kaldı mı?
- Bugüne kadar 56 şehirde konser vermişim. Geçen Arhavi'de (Artvin) konser verdim, sonra da Ahlat'ta (Bitlis). Bölge ayırt etmiyorum. Genelde belediye festivallerinde ve performans mekanlarında sahneye çıkıyoruz. Ama buralarda birincisi yaş sınırı oluyor, ikincisi herkes her yere girmek istemiyor. Bu yüzden şimdi yeni bir turne planım var. Her görüşten insanın, yaş sınırı olmaksınız gelip keyifle müziğimizi dinleyebileceği alanlar oluşturmak üzerine...
- Konserlerden bahsetmişken yeni single çıkıyor. Söz ve müzik Cansu Kurtçu'nun. Şarkıyı sizin için mi yaptı?
- Aslında başka bir arkadaşımız için yaptı. Aradık kendisini, biraz geç saatti, ulaşamadık. Sonra düşündüm ve "Bunu ben niye okumuyorum" dedim. Şarkının duygusunu ve sözlerini sevdim.
- Şarkının adı Bırak Ağlayayım. "Erkek adam ağlamaz" derler...
- Erkekler de ağlar. Zaten ağlamalıdır da. İnsani bir durum çünkü. Eğer kalp yerine taş taşıyorsanız ağlamazsınız. Üstelik ağlamak gülmekten daha iyidir.
- Eşiniz şarkının okumalarına da katıldı mı?
- Evet, müdahalelerde de bulundu. Bu da çok doğal. Yurt dışına bakıyorum. bir şarkıyı beş-altı insan birlikte yapıyorlar. Biz biraz kompleksliyiz. Sektördeki neredeyse herkesi tanıyorum, birçoğu dostum ama bir eser üretmek için ya da ortaya bir proje çıkarmak için bir araya gelemiyoruz.
- Evde küçük bir ekip kurmuşsunuz. Kendinizi şanslı görüyor musunuz?
- Evet. Dünyanın en şanslı adamlarından biriyim. Neden derseniz, 12 yıla yaklaşan bir birlikteliğim var. Aynı sektörde olup birbirini kırmadan, cam çerçeve indirmeden ilişkiyi sağlıklı yürütebilen insan sayısı çok az. Şarkı yazarken de Cansu bir şey söylüyor, sözler bambaşka bir yere gidiyor. Gerçekten bir kadının gözüyle bir erkeğin gözü aynı değil.
- 12 yıllık birlikteliğin sırrı nedir?
- Anlayışlı olmak, sevmek, gerçekten saygı duymak. Dile getirdiğim zaman kızıyorlar ama aşk denilen şey gerçekten hastalıklı bir hal. Esas ilişkinin normale döndükten sonraki hali önemli.
EVDEKİ İKİ CANAVAR
- "Keşke ben yazsaydım" dediğiniz şarkılar oluyor mu?
- Çok var. Sezen Aksu'nun Canımsın Sen'i gibi... "Ayağı eşikten dışarda. Git gidersen..." Şarkıyı hem söz hem de müzik olarak çok beğendim.
- Şarkılarınızı kimlerden dinlemeyi seviyorsunuz?
- Birçok arkadaşım çok güzel söyledi. Biz zaten bu yüzden şarkılarımızı onlara teslim ettik. Şimdi duyuyorum aynı şarkıyı 15 ayrı kişiye yollayan arkadaşlar var. Bana göre bu etik değil.
- Müzikte 30 yıla yaklaştınız. Geriye baktığınızda ne hissediyorsunuz?
- "Tüh" dediğim şeyler çok azdır. Her sabah "Bu sabah da uyandık. Şahaneyiz" diyerek güne başlıyorum. Bir de iki tane 'canavar' var artık hayatımızda. Her saniye şükrediyorum.
- Arka arkaya single'lar gelecek. Nasıl bir sektöre dönüyorsunuz?
- Kendi yönümüzü bulacağımız ve yönlendirebileceğimiz bir sektöre dönüyoruz. Oyununu rakip takıma kabul ettiren iyi bir futbol takımı gibiyiz. Yaptıklarımız ortada. Sektörü 15 yıldır birkaç arkadaş iyi işler yaparak yönetiyoruz.
İKİ YAŞ SENDROMUNU ANLADIM
Can ailesinin evinin alt katında südyo bulunuyor.
Bu da çifte çocuklarıyla birlikte uzun zaman geçirme fırsatı sunuyor.
- İkizlerinizin iki yaş sendromu başladı mı?
- O sendrom denen şeyi anladım diyebilirim. Yemek konusunda hiç problemli olmayan çocuklar bir anda problemli hale dönüşebiliyor.
- Günleriniz nasıl geçiyor bu aralar?
- Çok hızlı geçiyor. İnanamadığım kadar hızlı üstelik. Erken uyanıyoruz. 05.30, 06.30'da ayakta oluyoruz. Enerjimiz tam.
- Babalık nasıl bir duyguymuş?
- Ben hâlâ cümlesini kuramıyorum o duygunun.
- Sizi değiştirdi mi?
- Daha kontrollü, sorumululuk sahibiyim. Hayata bakışım değişti. Sokakta gördüğüm bir kedi yavrusunu bile kızıma benzetiyorum. O masumiyet bana çocuklarımı anımsatıyor.
SOKAKTAN ALDIM
- Köpeğiniz Gypsy aileye nasıl katıldı?
- İstiklal Caddesi'nde 'pis' bir adam satıyordu. Köpeğin durumuna üzülüp aldım. "Köpek sahibini kendi seçer" derler ya o gün sokağa girdiğimizde yanımdaki arkadaşlarım da "Köpek sana bakıyor" dediler. 50 günlüktü. Hemen veterinere götürdük. "İyi ki getirmişsiniz, yoksa çok yaşamazdı" dedi. Hiç iyi bakılmamış. O gün bugün yanımızda. Dünyanın en akıllı, uysal köpeği.