Şimdi şu soruları soralım:
'Hayır' cephesinin içinde Gezicilere, 17/25 Aralık'a, MİT TIR'ları ihanetine destek verenler çoğunlukta mı değil mi?
'Evet' demeyelim de Gezi ruhunu çağıranların yanında mı duralım?
'Evet' demeyelim de hala 17/25 Aralık'ı bahane ederek "restorasyon" hükümeti" rüyaları görenlere fırsat mı verelim?
'Evet' demeyelim de Alman casusu damgası ile kaçan Can Dündar'ların Türkiye'yi jurnalleme ihanetlerine yeniden kapı mı arayalım?
Başka bir soru; Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını istemeyenler bugün 'Hayır' cephesinin içinde çoğunlukta mı, değil mi?
'Evet' demeyelim de "Yedi düvelin saldırdığı, istikbal ve istiklal mücadelesi verdiğimize inandığımız bir dönemde, Türkiye şimdi liderini buldu" diyerek yüzde 52 ile Cumhurbaşkanı seçtiğimiz Sayın Erdoğan'ı yalnız mı bırakalım?
'Evet' demeyelim de sıçrama rampasındaki Türkiye'nin, elindeki/ayağındaki prangalardan kurtulması azim ve gayretine sahip çıkmayalım mı?
FETÖ'cüler, FETÖ'ye 15 Temmuz ihanetine rağmen hala destek verenler, kol kanat gerenler 'hayır' cephesinin önde gidenleri mi, değil mi?
'Evet' demeyelim de tarihimizin gördüğü en büyük millet düşmanı FETÖ'nün yanında mı duralım?
Avrupa'daki bölücüler, Kandil'deki hainler, onların siyasi görevlisi HDP, 'hayır' cephesinin önde gidenleri mi, değil mi?
'Evet' demeyelim de PKK'nın yanında mı görünelim?
Bizce meselenin özü bu. Neden 'evet' diyeceğimizi iliklerimize kadar biliyoruz. Heyecanla 16 Nisan'ı bekliyoruz.
Hüseyin Gülerce/Star