Sabah Gazetesi Yazarları bugün ne yazdı? (15.09.2017) Hayat bu kadar tek boyutlu ve tek konulu olamaz ki... Oysa 'Siyaset' bile öylesine karmaşık içerikli bir kavram ki, sadece iktidardan yana ve iktidara karşı olmak içerikli çekişmelerle yorumlanması mümkün değildir. Bir dönem yoldaş olanların şimdi kan davalı düşmanlar olmalarını öylesine çabuk kabullendik ki... Sırf karşıtlık olsun diye teröristleri savunanlar bile yok mu aramızda? Acaba Tek Parti dönemi geri gelse ve siyaset konuşan herkes aynı telden çalsa, hepimiz daha mutlu mu olacağız? YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Kemal Bey bir aralar 'bana dört yıl verin, size memleket nasıl yönetilir göstereyim' diye zırvalardı. Ayrıntı yoktu, sen hele bir oyunu ver önce... Şimdi de 'bana dört yıl verin, terörü bitireyim' diye tutturdu. Gerçi Tayyip Erdoğan 'lafla peynir gemisi yürümez' diyerek tartışmayı bitirdi ama biz bitirmeyelim. Ciddiye alınacak bir yanı yok ama avukat ağzıyla söylersek 'bir an için' bu konuda Kemal Bey'i ciddiye alalım. Bu babayiğit terörü nasıl bitirecektir? YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Türkiye uzun bir tarihi yırtıp atıyor. Batı'nın egemenlerini esas hasta eden şey ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bütün olup bitenleri siyaset kulislerinin derin dondurucusuna atmadan halkıyla paylaşıyor olmasıdır. Ne demişti geçen gün, hatırlayalım... 'Bize insansız hava araçlarını verirken bile kılı kırk yardılar. Verdiklerinde de tamiratı ve tadilatıyla hendek atlattılar. Şimdi kendimiz yapıyoruz, bundan da rahatsızlar. S-400 anlaşması yaptık diye çılgına döndüler. Ne yapacaktık peki?' YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Fazla uzatmadan söyleyeyim Ayşe Arman'mış. Hürriyet'in Gezi'den beri politik cepheye sürülen magazin yazarlarından biri. Hemen yazısını açtım. Belli ki o bu sözlerin yazılı olduğu söylenen ilkokul dördüncü sınıf kitabını görmüştü. Çünkü bir iddiayı kuaförde, berberde söylemekle gazeteye yazmak aynı şey değildi. Ancak bir kez daha üzülerek gördüm ki Hürriyet için ikisi arasında pek bir fark yokmuş. Şöyle yazmış Arman: 'Sosyal medyada yazdığına göre, 4'üncü sınıf ders kitabında, 'Erkeğin okumuşu kadı, kadının okumuşu cadı!' olurmuş gibi bir ibare varmış.' Kaynağı 'varmış diyorlar' olan ve gazeteci diye anılan bu şahıs cümlesini de şöyle sonlandırıyordu: 'İnsanın içinden 'Yuh!' demek geçiyor.' YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Bir araya geldiği bir grup işadamı öyle bir Türkiye tablosu çiziyorlar ki, Avrupalı CEO 'o zaman hemen yatırımlarımızı Türkiye'den çekiyoruz' noktasına geliyor. O anda ne yaptıklarının farkına varan ve çark eden Türk işadamları, bu defa büyümeden tüketim potansiyeline, mali disiplinden yatırım fırsatlarına bambaşka bir Türkiye çiziyorlar. Avrupalı CEO da diyor ki'ikinci çizdiğiniz Türkiye'ye gözüm kapalı yatırım yaparım; ilk çizdiğinizden kaçarım. Anlattığınız Türkiye'den hangisi doğru?' Dışarıda, Atlantik'in her iki yakasında da, Türkiye'nin milli irade ve egemenliğe dayalı yeni 'oyun kurucu' güçlü profilinden nefret eden Makyavelciler var. Myanmar'daki vahşet umurunda olmayan, Ortadoğu ve Avrasya'daki 100 yıllık oyunu en kanlı metotlarla ısrarla sürdürmekten bir an bile tereddüdü olmayan, ahlaka aykırı her türlü metodu hoş gören bir siyasi anlayış. Avrasya'da mezhep ve etnik kimlikler üzerinden yürütülen bu kanlı oyuna karşı uyanık olunması çağrısında bulunanCumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye'ye karşı bu derece vahşi bir saldırıyı algılamak nasıl zor olabilir ki? YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Sanırım, bu oda ve borsalar hiç değişmeyecek. 4 yılda bir seçime giderler. Siyasetçilere 'koltuk meraklısı' diye kızarlar ama kendileri de seçimleri erteletmek için kırk takla atarlar. TOBB Kanunu'na göre ekim-kasım arasında yapılması beklenen seçimlerle ilgili yine aynı dedikodular çıktı. Duyduğuma göre, Bakanlar Kurulu Kararı'yla İstanbul Ticaret Odası(İTO) seçimlerinin 6 ay ertelenmesi düşünülüyor. Erteleme tek bir odayla kalır mı? Sanmam, bu karar diğerlerine de sirayet edebilir. Peki İTO'da neden erteleme isteniyor? YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Yüce Allah bu Yüce Kitabı Peygamberimize 23 senelik bir zaman dilimi içinde peyderpey gönderdi. İndirdiği her ayetin, surenin elbette ki bir arka planı vardır. Biz buna 'sebeb-i nüzıl - ayetin iniş hikâyesi' diyoruz. İnen ayetlerin hayata nasıl tatbik edileceği de Hz. Peygamber'e (s.a.v.) Cebrail'in aracılığıyla öğretildi. Sonraki dönemlerde yetişen alimler Kur'an ayetleri ve Hz. Peygamber'in (s.a.v.) uygulamaları anlamındaki hadisleri esas alıp dine ait genel ve teferruata hitap eden sonuçlar çıkarmak için gayret ettiler. Kıyas -benzer olaylara aynı kuralı uygulama- icma, istihsan, örf, mesalihül mürsele, sahabe sözü gibi diğer hüküm çıkarma kaynaklarını da akıl ölçeğinde ele aldılar. Böylece vahiy olan Kur'an'daki hükümleri en uygun metotla anlamaya ve uygulamaya gayret ettiler. Ve temeli sağlam bir dini miras bıraktılar. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Ve referandumu engellemek için, gerekirse Bağdat ve Tahran ile birlikte, sert tedbirlere başvurulmasını istiyor. İkincisi ise, Türkiye'nin 'Kürdistan fobisinden' kurtulmasını söylerken yeni muhtemel devletin İran'ın nüfuzuna bırakılmaması uyarısında bulunuyor. Türkiye'nin, her şeye rağmen, Barzani'den başka 'güvenilir' bir partner bulmasının mümkün olmadığını da hatırlatıyor. Hükümet, bu iki görüşe savrulmadan, duygulara da kapılmadan bir orta yol takip etti. Referandumdan vazgeçilmesini isterken ısrar etmenin 'ağır bedeli' hususunda uyarıda bulundu. Kuşkusuz, referandumun ertelenmesi bölgesel atmosferi yumuşatacaktır. Ancak mesele bundan sonra artık Barzani'nin 'güvenilirliği' değil, 'siyasi kaderidir.' YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Süleyman Soylu, son yıllarda ülkenin her gün daha rezilleşen Trafik sorunu ile iyi niyetle ve yürekten ilgilenen ilk İçişleri Bakanı.. Bir şeyler yapmak için nasıl çırpındığını yakından görüyor, izliyorum.. Ama bakın Sayın Bakanım!.. Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşeli.. Siz istediğiniz kadar çırpının.. Makam odasından çıkmayan ve sizi yanıltan, açık söyleyeyim, kandıran bir kadronuz var.. Bu ülkede trafik, kararla değil, uygulama ile düzelmeye başlar. Uygulama denetlenirse, daha nelerin eksik, hatalı olduğu görülür, daha etkili kararlar alınır. Amma velakin Sayın Bakanım, bizde denetleme yok.. Denetleme yok, Sayın bakanım.. Denetleme olduğunu yıllardır gören yok.. Bu yüzden herkesin fikri inancı ayni.. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Kılıçdaroğlu, iki hafta önce Hakkâri kırsalında, SİHA'larla yapılan operasyonda etkisiz elegeçirilen PKK'lılar için 'piknikçi' diyerek öldürülenlerin 'sivil' olduğunu iddia etmişti. Yapılan otopsi sonucunda öldürülen teröristlerin bölge sorumlusu 'Piro Amed' kod adlı Abdullah Sönmez ile 'Cemal' kod adlı Yunus Öztürk isimli PKK'lılar olduğu kesinleşti. Piro Amed, Oğul köyü kırsalında Özel Harekât Polisi Muhammet Ali Mevlüt Dündar ile Çukurca yolu üzerinde Piyade Yüzbaşı Murat Üçöz'ün şehit edilmesinin baş sorumlularından biriydi. Ayrıca olay yerinde, pardon 'piknik alanı'nda, el bombaları ve Kalaşnikoflar da bulundu. İşte ülke ana muhalefetinin devlete saldırdığı konu ve içler acısı hali... YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Enver Altaylı meselesi giderek yeni boyutlar kazanıyor. Öyle olacağı belliydi. Türkiye'nin 60'la başlayan darbeler tarihinin, daha doğrusu gayrimeşru tarihinin kilit isimlerinden biri ve en önemli kırılma noktalarının hep içinde yer aldı. Hiçbir şekilde suçlamadan sadece ilişkili olduğu isimler ve ülkeler alt alta yazılsa kafalarda onlarca soru işareti oluşur. MİT'in en güçlü müsteşarlarından Fuat Doğu'dan, CIA'nın 60-70 arasındaki Türkiye Masası şefi Ruzi Nazar'a, MHP Avrupa Müfettişliği'nden Özal ve Demirel'in danışmanlığına, Özbekistan Devlet Başkanı Kerimov'la problemli ilişkisinden FETÖ'nün ikinci adamı Mustafa Özcan'la samimiyetine uzanan bir ilişkiler ağından söz ediyoruz. Say say bitmez. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ!