Sabah Yazarları bugün ne yazdı! ( 18.09.2017) Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam edilişlerinin 56'ncı yıldönümünde, bu trajediyi daha da derinleştiren bir ayrıntı hatırlandı. Buna göre Menderes idam edildikten bir gün sonra, Ankara'daki evinin kapısına iki kâğıt asılmıştı... Kâğıtlardan birinde Menderes'in idam kararının gerekçesi yazılıydı. Diğerinde ise cellada ödenen para miktarı yazılıydı. Aile, daha sonra cellada verilen parayı devlete ödeyecekti. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Pek pek sürgüne gönderilirler, birkaç yıl sonra geri gelirlerdi... Ama ulema, 'siz şimdi onları asmazsanız günün birinde onlar sizi asarlar' diye cuntaya gözdağı verdi. Peki Deniz Gezmiş ve arkadaşları idamlık bir suç işlemişler miydi? Hayır. Birkaç sene yatıp çıkarlardı... Tam tersine, 'TBMM'yi çalışmaktan alıkoyanların ve hatta feshedenlerin' idam edilmeleri gerekirdi, ille adam öldürülecekse... Fakat 15 Temmuz 2016'ya kadar hiçbir darbeci de ne halka ateş etti ne meclise... Bu ne biçim memlekettir, elini hiçbir kana bulamamış olan asılıyor, asıl asılması gereken yatağında ölüyor, ister evinin yatağında ister mahpus damının ranzasında? YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Aylardır söylemekten dilimde tüy bitti... Halkın gövdesini sarsamayacaklarını anladılar, şimdi ruhsal dengesini bozmaya çalışıyorlar. Bunun için de 'toplumsal hoşnutsuzluğu artırma' tekniklerini deniyorlar. Belli bir stratejiye ve daha önce 'Arap Baharı' gibi olaylarda; Brezilya, Ukrayna gibi ülkelerde çalışılmış hareketlere yaslanan bir saldırı türü bu. İki icra alanı var: Sokaklar ve sosyal medya. Gerçek şu ki, her seferinde tuzağa basıyoruz ve toparlanıp aklıselimi harekete geçirmek epeyce zamanımızı alıyor. Böyle olmaz! Uyanık olup ön almak gerekir. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! İspanya iç savaşı sırasında, bir gazeteci General Franco'nun komutanlarından Emilio Mola'ya Madrid'in ne zaman düşeceğini sorar. Mola, Madrid'i dört koldan kuşatan askerî birliklerine ve içerde kendilerine destek veren beşinci kola güvendiğini belirten bir cevap verir. Literatüre böylelikle giren beşinci kol, bir milletin birliğinin kırılıp, düşman karşısında zayıf düşmesi için her tür yola başvuran ekiplere verilen isimdir. Beşinci kol faaliyeti içinde olanlar, kitleleri onlar farkına bile varmadan kendi milleti ve devleti aleyhine döndürür. Bir milletin direnme gücü, savaştaki en büyük hazinesidir. Toplumsal dayanışma yara alırsa, düşmanın oradan sızması daha kolay olur. Surda gedik açabilmek için, kendinizi çevreleyen surların da dimdik ayakta kalması gereklidir. Beşinci kol, o gediği içerden açmaya çalışanların adıdır. 15 Temmuz'da kaba kuvvetle yıkılmayacağı anlaşılan surlara, içerden müdahale yoğunlaşmış durumdadır. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Bu hafta sonu genel seçimlerini gerçekleştirecek olan Almanya'ya şunu hatırlatmak gerekiyor; 'ABD ile ticari savaşınız daha da tırmanacak'. Alman siyasetçiler, kendi genel seçimlerindeTürkiye'ye laf yetiştirinceye kadar, İngiltere'nin 'Brexit' kararının kodlarını okumaya, AB ile ABD arasında ticaret savaşlarının neden tırmandığına kafa yorsalardı, yakın gelecekleri için daha yararlı olurdu. Bugün, Türkiye'ye 'Zarrab' davası üzerinden yürütülmeye çalışılan operasyon, yakın gelecekte Avrupalı şirketler için de geçerli olabilir, olacak. ABD'nin Alman otomotiv devi Volkswagen'e emisyon skandalı nedeniyle ceza kesmesi ile başlayan süreçte, Apple'a, İrlanda ile yaptığı özel vergi anlaşması nedeniyle, AB'nin verdiği cezaya, ABD'nin çok sert tepki gösterip, cezanın Volkswagen skandalı ile ortaya çıkan süreç ve cezaların sonucu olduğunu iddia etmesini hatırlatırsak, Alman siyasetçilerin Türkiye'yi değil, giderek gerginleşen ekonomik, siyasi ve askeri ilişkiler dolayısı ile, esas ABD'yi gündemlerine almaları kendileri için daha yararlı olacak. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Ekonominin kalbi okul yolunda atıyor. Bütçesinin yüzde 20'sini eğitime ayıran, yaklaşık 20 milyon çocuğu okullarda olan bir ülke için en stratejik sektörün eğitim sektörü olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde. Bugün okullarda gelecek yatırımımızın temel atma töreni yapılıyor. Bu maratondan mezun olup iş başvurusunda bulunanların ortak noktasına bakalım. Hepsinin özgeçmişinde hobi kısmında kitap okumak yazıyor. Kitap okumak hobi midir? Sıkıntı galiba ömür boyu öğrenimin devam ettiğini öğretememekte. Uzmanlar bunun için öncelikle küçük yaşta kitap okumaya alıştırmak gerektiğini söylüyor. TÜİKverileri can sıkıcı. Kitap okumak Türk insanının ihtiyaç listesinde 235. sırada. Kitap okumaya ayırdığımız süre günde sadece 1 dakika. Oysa televizyon izlemeye 6, internete 3 saat ayırıyoruz. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Bu, acınası bir hal. Muhalefetin acziyetinden, çaresizliğinden söz ediyorum. Hâlâ tek bir sahici tutamak bulamadan siyasette debelenip durmalarından. Siyaseti beğenmeyip siyaset dışı yollara tevessül etmelerinden. 2019'a giderken bir bakın Allah aşkına? Muhalefetin elinde ne var? Hangi söylemlerle gidiyor muhalefet 2019'a? Erdoğan'ı indirmek! Erdoğan karşıtlığı! Erdoğansız AK Parti! Erdoğansız Türkiye! AK Parti de ne bahtsız partiymiş! İktidarın sorumluluklarını yüklenmek yanında kendi muhalefetini de üretmek zorunda bırakıldı AK Parti. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Bunların yakın zamana kadar atılan 10'undan 4'ü çalışır 6'sı çalışmaz haldeydi. SİHA bombayı doğru yere atıyor ama orda bomba fünyesi patlamıyor ve sonuçta hiçbir işe yaramıyordu. Bu 10'da 4 skoru asla 'normal' değildi ve terörle mücadele eden belli birimleri zaaf içinde gösteriyordu. Bu konuda en üst düzey kurullarda gereken tepkiyi milletin bazı bakanları gösterdiler. Sonrasında bu skor normal hata payı oranına geldi ve mekanizma işlevsel hale geldi. Devletin içinde birileri hâlâ bazı hesaplar yapmıyor değildir... *** Bu cenazeye saldırı olayı sağduyulu herkesi birleştirdi. Bu güzel bir olay. Fakat diğer taraftan Pervin Buldan'ın eşi Savaş Buldan'ı ve Yılmaz Erdoğan'ın amcası Namık Erdoğan gibi Kürt ileri gelenlerini 'faili meçhul' olarak öldüren derin yapılanmanın bitmediğini de hiç kimse unutmamalı. Hem Kürtler hem de AK Parti bu yapılanmanın hedefinde olduklarını asla unutmamalı... YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Geçtiğimiz yüzyılın başından beri sahada bağımsızlık mücadelesi veren 'Barzaniler', bugün federe devlet olarak resmen bulundukları yerde fiilen zaten varlardı. Hatta 1970'te Saddam Hüseyin ve Mustafa Barzani arasında yapılan anlaşmayla, Erbil merkez olmak üzere, Irak'ın kuzeyindeki üç ili kapsayan özerk bölge kurulmuştu. Yerel parlamentoları da vardı, Merkezi Irak Meclisi'nde temsilcileri de. Hatta Kürtçe ikinci resmi dil olarak tanınmıştı... Kurulan denge 90'ların başında yeniden kurulmak üzere Irak-İran savaşında bozuldu. Ve bunda Mesud Barzani'nin solcu rakibi Talabani'nin de büyük katkıları oldu. Barzani, uçuşa yasak bölge kararıyla, Ekim 1991'de ilan ettiği de facto özerkliği, 4 Temmuz 1992'de resmen kazandı. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Muhabir, 'Gizli tanığımıza Ayşe Hanım diyeceğim. Seda Hanım...' dedi, sonrasında derin bir ölüm sessizliği yaşandı. Genç muhabir hatasını anlamıştı ama gizli tanık deşifre olmuştu bir kere. Muhabiri hiç eleştirmiyorum, asıl hata onun gibi tecrübesiz bir genci gizli tanığın karşısına geçirip canlı yayına bağlayanda. Olayla ilgili video sosyal medyada dolaşıyor, herkes eğleniyor, gülüyor lakin mevzu ciddi. Serap Ezgü'ye tek bir sorum olacak: İleride yaptığı açıklamalardan dolayı o gizli tanığın başına bir şey gelirse bundan kim sorumlu olacak? Elbette siz ve ekibiniz! Daha önce de belirttiğim gibi; canlı yayında suçlu avına çıkan, dedektifliğe soyunan programlarda yaşanan enflasyon, izdivaç programlarından daha kötü sonuçlar doğuracak. Bugün gizli tanığı deşifre ettiler, yarın suçsuz insanları suçlu gibi lanse edip Allah korusun cinayete bile neden olabilir, linçe davetiye çıkarabilir, polisin işini zorlaştırabilirler! YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ!