Ünlü oyuncu Özge Özder: Artık bana kalan iç sesime ve en ilkel, yaşamsal ihtiyaçlarıma yönelmek istiyorum. Çünkü bu zamana kadar hep mesleğimle var oldum, mesleğim tarafından ele geçirilmiş bir yaşamım vardı. Artık biraz kendime yönelmem gerekiyor Özge Özder, tiyatro sahnesinin ve beyaz camın yetenekli ve güzel kadınlarından biri. Hayvan hakları konusunda ise herkese örnek bir aktivist. Esquire dergisi, Özge Özder'e şu sıralar hayatının nasıl bir döneminde olduğunu sordu... Çocukluk yıllarına dair aklınıza gelen mutlu bir fotoğrafı bizimle paylaşabilir misiniz? Meslek hayatıma başlayana kadar hep Ankara'daydım. Çalışan bir anne-babanın çocuğu olduğum için yazları anneannemlerin evinde kalırdım. Çok güzel bir dönemdi. İnsanın nasıl biri olduğu ya da olacağı çocukluğuna ve biriken mutlu anlarına bağlı diye düşünürüm. SIRA DIŞI ROLLERİ SEVERİM Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda okumuşsunuz... Konservatuvar, hayatımın en güzel dönemiydi. Okula aşıktım. Ders bitince eve gitmez, prova yapar, okulda sabahlardım. 'Üç Kız Kardeş' isimli tiyatro oyununda oynuyorsunuz. Bu oyunu neden izlemeliyiz? Oyunda çağımızın en büyük yaralarından biri olan mülteci hikayesine dokunuyoruz. Günümüzde herkes başka bir coğrafyada daha mutlu bir yaşama sahip olabileceğine inanıyor ve gitmek istiyor. Oyun bu anlamda birçoğumuzun iç sesi gibi. Tiyatroda ya da sinemada canlandırmak istediğiniz bir rol var mı? Çok... Uç karakterler, sıra dışı roller hep başımı döndürür. Her zaman role açımdır. Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz? Artık kim olduğumu bilen, kendimi iyi tanıyan ve işkolik olmayı bırakıp kendi iç dünyama ve ihtiyaçlarıma yönelmem gerektiğini düşündüğüm bir dönemdeyim. Londra'da yaşayıp bol bol oyun izleyip bazı eğitimler almak ve yazılarımı toparlamak istiyorum. İki kişilik bir yaşam ve aile kurmayı istiyorum. Sizin hayatınız kaç parçadan oluşuyor ve henüz kaçıncı parçasındasınız? Sanırım dördüncü evresindeyim. Kendimle ilgili soruları geride bıraktım. Artık bana kalan iç sesime ve en ilkel, yaşamsal ihtiyaçlarıma yönelmek istiyorum. Çünkü bu zamana kadar hep mesleğimle var oldum. Mesleğim tarafından ele geçirilmiş bir yaşamım vardı, artık biraz kendime yönelmem gerekiyor. Hayatla ilgili temel meseleniz ne? 'Daha iyi bir dünya ve bu dünyanın oluşabilmesine katkı sağlamak' fikri, beni hep motive etmiştir. 30'larınızdasınız. Bir kadın için bu yaşların 20'lerden ne gibi farkları var? 30'lar; sizi şekillendiren, her türlü dış sesi geride bırakıp kendinizi net olarak duyduğunuz, şaşırarak da olsa kendinizle gerçek anlamda tanıştığınız harika yaşlar. Köpeklerinizle özel bir bağınız var. Bana Göz Kulak Ol Derneği için çalışmalar yürütüyorsunuz. Bir de barınak açma hayaliniz var... Esas misyonumuz, sanatçılardan oluşan bir dernek olduğumuz için farkındalık kampanyaları yapmak ve toplumda dikkat çekebilmek. Şu an en büyük derdimiz yasa. Hayvan hakları yasasının olduğu gibi korunmasını ama hayvanların mal sınıfından, yani Kabahatler Kanunu kapsamından çıkarılmasını; tecavüz, şiddet ve eziyet gibi suçlara hapis cezası getirilmesini istiyoruz. SEVDİKLERİMİ KAYBETMEYİ GÖZE ALMAM Bir röportajınızda mükemmeliyetçi biri olduğunuzu anlatıyorsunuz. Bu zor bir şey aslında. Bu özelliğinizi sizi yormayacak hale getirmeye ihtiyaç duydunuz mu hiç? Bunu öğreneli çok oldu. Karşımdaki kişiden mükemmeliyet beklentim ise hiç olmadı. Tam aksine kendimdeki mükemmeliyet arızasını karşımdakileri olduğu gibi kabul ederek her zaman fazla toleranslı oldum. Bu tolerans ise, bir süre sonra karşındakinin özgüvenini artırabiliyor. Yani zannediyor ki; her ne olursa olsun bu kadın gitmeyecek. Sevdiğim ve emek verdiğim kişileri kaybetmeyi kolay kolay göze alamam ama bunu kullanmaya kalkarsanız, yani kendi zaafımı bana silah olarak doğrultursanız; o silah er geç sizin suratınızda patlar. Görmezden gelmenin olgunluğunu başka bir şeyle karıştırmamak, özsaygımı ve zekamı küçümseyip sınırlarımı çok zorlamamak gerek. AŞK ENERJİ VERİYOR Aşık Özge Özder nasıl bir kadın oluyor? Aşık Özge, resmen 'Brigitte Jones'un Türkiye şubesi gibi oluyor. Oldukça neşeli, komik, biraz sakar, manik derecede enerjik ve dünya yansa herkesi kurtarabilirim derecesinde iyiliğe ve cesaretli bir enerjiye motive olmuş oluyor. Aşk, aslında benim yakıtım. Edebiyatın taçlandırıp yücelttiği ama günümüz dünyasının ve psikiyatrinin fazlaca köpüklü bulduğu roman kahramanlarına benzer bir aşık olabilirim.