90'lı yılların ortasında Yalova Topçular'dan Gebze Eskihisar'a geçerken bindiğim feribotta duydum adını ilk. Siyah Mercedes W115'ten inen, Hulusi Kentmen gibi pos bıyıklı bir adam, elinden tuttuğu bir çocuğa masal anlatır gibi anlatıyordu Osman Hamdi Bey'i. Muhtemelen torunuydu, pür dikkat dinliyordu dedesini çocuk. Dikkatimi çekti, martılara simit atan turistleri izlemeyi bırakıp, yanlarına sokuldum. Osman Hamdi Bey'in iki yanına Selçuklu taşları konan mezarının Eskihisar'da olduğunu eliyle işaret eden adam, bu mümtaz ressamın babası İbrahim Ethem Paşa'nın ise çocukken Sakız Adası'ndan İstanbul'a esir olarak getirildiğini söylüyordu. Onları dinlediğimi fark edince bir an bana dönüp "Söyle bakalım çocuk, Osman Hamdi Bey'in en önemli tablosunun adı ne?" diye sordu. Bilemedim tabii, fazla utanıp sıkılmadan torunu lafa karıştı ve "Kaplumbağa Terbiyecisi" deyiverdi. Ressamın 1906'da tuvale yağlı boyayla resmettiği bu ünlü tabloyu işte o an öğrendim ve bir daha da hiç unutmadım. Şimdi bu başyapıtın sahibi, Osmanlı İmparatorluğu'nun batılılaşma sürecinin önemli aktörlerinden biri olan Osman Hamdi Bey'in hayatı, bir kez daha kitap oldu. Osman Hamdi Bey: Bir Osmanlı Aydını adlı kitap, Pera Müzesi ve âlimlerin meclislerine misafir olur, her şeyin cevabının ve yegâne kurtuluş yolunun Hz. Muhammed (s.a.v) ile kainata sunuluşuna vakıf olur. Aynalı Baba'nın feyziyle çıktığı bu zaman ve mekan ötesi manevi seyahatlerde kendi şahsi kemalatına ulaşırken bir yandan da insanoğlunun tarih boyunca hakikate ulaşma yolculuğunun mihenk taşlarını yansıtır. İnsanın varoluş sırrına dair pek çok hikmeti hayalinin derinliklerine yaptığı manevi seyahatlerle idrak eden Raci tüm şüphe ve sorularından kurtulduğu gibi zamanla kemale ererek tıpkı kendisine ayna olarak özündeki hakikati görmesine vesile olan Aynalı Baba gibi aydınlanır ve bir hak eren olur... Ezcümle; A'mâk-ı Hayal'in Raci'sinin yolculuğu tüm okurlara 'kendini arama' feyzi verecek... Yayınları Küçük Yayınlar Dizisi kapsamında okurla buluştu.
ALTI KARDEŞİN EN BÜYÜĞÜ
Kitap, ressamın kodlarını ortaya koyan, Sultan II. Mahmud döneminde Sakız Adası'ndan İstanbul'a getirilen çocuk esirlerden biri olan babası İbrahim Edhem'in biyografisiyle başlıyor. Kaptan-ı Derya Hüsrev Paşa tarafından satın alınan ve eğitilen İbrahim Edhem, daha 9-10 yaşlarındayken sultanın oluruyla Avrupa'ya eğitime gönderilen ilk öğrencilerden biriydi. Paris Maden Okulu'nu birincilikle bitirdi ve askeriyede miralay rütbesiyle çalışmak üzere Osmanlı İmparatorluğu'na geri döndü. Vezirlik, hariciye ve dahiliye nazırlıkları ile Berlin ve Viyana'da sefirlik yaptı. Keban ve Ergani'de başmühendis olarak çalıştı. Ve hatta sarayda Sultan Abdülmecid'e Fransızca öğretti. İbrahim Edhem'in iki kızı dört oğlu oldu. En büyükleri Osman Hamdi'ydi. Onu, kendisi gibi iyi bir eğitim alması için Fransa'ya gönderdi ve arkadaşlarına emanet etti. İyi bir hukukçu olmasını istiyordu. Osman Hamdi de babasının arzusunu kırmadı ve 1864'te Paris'te hukuk fakültesine girdi. Girdi ama ressam olma hayaliyle yanıp tutuşuyordu. Sınavlardan zorlandığı bir dönemde bir gün dayanamadı ve babasına bir mektup yolladı. Mektupta "Pek sevgili velinimetim babacığım, biraz resim yaparsam lütfen kızmayın. Artık yapamadan duramam. Şimdiden gelişme kaydettim ve herkes bu kadar kısa zamanda yaptıklarıma şaşıp kalıyor" diye yazdı. Hukuk eğitimini tamamlayamadı ama Paris'te kaldığı 12 yıl boyunca o dönemin ünlü ressamlarından Jean Leon Gerome ve Boulanger'den eğitim aldı. Parası bitse de yılmadı. Resim satarak geçinmeye çalıştığı o günler için babasına "Nihayet! Yaşamak için sanatıma başvuracağım gün geldi. Onu selamlıyorum" diye yazdı. Birkaç zaman sonra da babasının kati kararıyla ülkeye geri döndü. Ama dönerken de, Bağdat'ta görevlendirildiğinde de hep Paris'e ya da resme bir gün kesin olarak döneceğini söyledi durdu. Dediği gibi de oldu. Bu tutku sayesinde 'sanat eseri' resimler yaptı ve tarihe geçti.
İLK TÜRK ARKEOLOĞU
Sadece resimleriyle de değil. Bugün ilk Türk arkeoloğu da kabul edilen Osman Hamdi Bey, Lübnan'daki Sayda Kral Mezarlığı'ndaki kazılarda dünyaca ünlü İskender Lahdi'ni buldu. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde 29 yıl müdürlük yaptı ve günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak yaşayan Sanayii Nefise Mekteb-i Alisi'ni kurdu. Kadıköy'ün ilk belediye başkanı oldu. Doğduğu İstanbul ve kariyerini şekillendiren Paris, Bağdat ve Viyana gibi çok sayıda durağından izler taşıyan kitap, onun hayatına ışık tutuyor. Daha önce büyük amcası için Osman Hamdi Bey Sözlüğü adlı kitap yazan Edhem Eldem ile Metin And ve Mustafa Cezar gibi araştırmacıların çalışmalarından faydalanılan kitapta, dönem tanıklıklarıyla zenginleştirilmiş çarpıcı bir yaşam öyküsü sunuluyor. Eminim onu tanıdıktan sonra, siz de benim yaptığımı yapacak, her Eskihisar'dan geçişinizde son yolculuğuna Ayasofya'dan uğurlanan Osman Hamdi'yi selamlayacaksınız.