Girit göçmeni bir ailenin çocuğu olarak İzmir'de doğup büyüyen, konservatuvarı bitirdikten sonra Devlet Tiyatroları'nda kariyerine devam eden Hakan Meriçliler, bu sezon atv'nin 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' dizisinin kadrosuna katılmıştı. Oğlu Doğaç Meriçliler ile GÜNAYDIN'ın Babalar Günü konuğu olan Meriçliler, genç baba olmanın tadını çıkarıyor. Ünlü oyuncu, 18 yaşındaki oğluyla bütün hayallerini gerçekleştirdiklerini söylüyor. İşte Shangri-La Bosphorus İstanbul'da buluştuğumuz Meriçliler ve oğlu Doğaç ile bir Babalar Günü sohbeti...
Boyunuz kadar oğlunuz var. Genç baba olmak nasıl bir duygu?
2000 yılında Teoman'ın '17' isimli albümü çıkmıştı, Doğaç'ı uyuturken ya da uyandırırken '17' şarkısını söylüyordum. Şarkıda, 'Babamın öldüğü yaştayım' diye bir söz vardır ya, ben onu 'Babamın yaşadığı yaştayım' diye çeviriyordum. İlk bebeklik dönemini hep bir arada geçirdik. Evlenmek de, çocuk sahibi olmak da çok güzel. Hatta bir kızımın olmasını da isterdim.
Artık insanlar evliliğe ya da çocuk sahibi olmaya temkinli yaklaşıyor. Babalık zor mu?
Yok canım, zor değil ama dediğin çok doğru. Ben Trabzon Devlet Tiyatrosu'nda oynarken, Sivas Devlet Tiyatrosu'nu kurmak üzere görevlendirildim ve 1.5 yıl Sivas'ta yaşadım. Orada da bir ustam vardı ve ustam, baba olacağımı öğrendiği gün beni aradı; "Çabuk o çocuğu yok et! Bir oyuncu için ayak bağı olur" dedi. Ben de; "Ben çocuğumla basketbol oynayacağım, gezeceğim. Daha geç baba olup çocuğumun yanında dede gibi mi görüneyim?" dedim. Oğlumla bütün hayallerimizi gerçekleştirdik.
HAYATIM ARTIK ÇOK DAHA NET
Çocuğunuzun annesi de tiyatro sanatçısı Ayla Baki... Eşinizden ayrıldıktan sonra aile ortamının dağılması sizi nasıl etkilemişti?
Ben oğlumla çok iyi bir arkadaş olabilmeyi başardım. Doğaç'ın annesi Ayla müthiş bir kadındır. Sağolsun oğlumla aramı çok iyi tuttu. Hatta Ayla evleninceye kadar evden hiç çıkmadım. Oyuncu bir eş seçip de sorunsuz bir ayrılığı başarabilmiş çok şanslı bir insanım.
Hayatınıza dair bir şeyler yapmak istediğinizde 'Ben babayım, yapmamalıyım' dediğiniz durumlar oluyor mu?
Tabii ki daha dikkatli olmam gereken durumlar var. Haraketli ve enerjik biriyim; magazin basını da gördüğü şeyi haber yapmayı çok seviyor ama oynadığım rol kişisi gibi magazinleşmekten pek hoşlanmadım. Oğlum büyüyor ve hayatım artık çok daha net diyebilirim.
Doğaç oyuncu olmak isterse, onu destekler misiniz?
Şimdi üniversite sınavlarına girecek. Seçimleri konusunda onu hiç sıkmıyorum, istediği bölümü seçebilir. Belki de düşünmeye ihtiyacı vardır ama ben bu konuda onu yönlendirmiyorum. Hatta oğlumun yaşında birçok öğrencim var; bu durum oğlumla empati kurmama sebep oluyor ve oğluma hiç oyuncu olacak gözüyle bakmadığımı fark ettim. Belki de bunu bilinçli yaptım çünkü oyuncu ailelerin, çocuklarını zorla oyuncu yapmasına karşıyım.
Türkiye'de tiyatro dünyası biraz sancılı bir alan. Oğlunuz istese bile, 'Boşver oğlum; biz ne zorluklar yaşadık, vazgeç' demez misiniz? Bizde gündem oralara gelmedi ama ben genç insanları önce yıldırıyorum. Hatta önlerine epey zor şeyler koyuyorum. Bu yüzden dersten çıktıktan sonra, "Biz bu işi bırakmayı düşünüyoruz" diyorlar. Çünkü oyunculuk, gerçekten çok sevenlerin katlanabileceği bir iş.
Trabzon'dan Ankara'ya tayin edildikten sonra, "Ankara'da deniz yok" diyerek tekrar Trabzon'a tayin istemişsiniz. Bu doğru mu?
Tabii ki istedim. Ben İzmirli'yim ve hep sahillerde büyüdüm. O zamanlar Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olarak Mine Acar göreve gelmişti. Kendisi de beni Ankara'ya davet edip "Ankara'ya gel, buranın prensi ol" dedi. Ben de, "Ankara'nın prensi olmaktansa, İstanbul'un prensesi olmayı tercih ederim!" demiştim. (Gülüyor) Sahil tutkum hiçbir zaman geçmedi.
İZMİR, SANATÇILARIN MEZARIDIR
İzmir'e göre İstanbul daha hırçın değil mi?
Evet öyle, İzmir çok devinimsizdir. Orada memurluk maaşıyla bile çok rahat geçinirsiniz ama kaldığın gibi kalırsın. İzmir'de hareket yoktur; sanatçının, oyuncunun, şairin, edebiyatçının mezarıdır. İzmir'e döndüğünde çok havalısındır ama oradan çıkmazsan çukurdur. Mesela Sezen Aksu; eğer İzmir'de büyüseydi bu besteleri yapamazdı ama şimdi İzmir'e döndüğünde oranın kraliçesidir. O yüzden İstanbul'u seviyorum.
Bu mücadeleye değiyor mu?
Herkes kendi sınavını verir. Gerard Depardieu, bundan altı-yedi yıl önce, aldığı bütün ödülleri saçma sapan bulup "Değmezmiş" dedi ama onların hepsini aldıktan sonra bunu dedi. Onları almadan, başarıya ulaşmadan saçma diyemezdi. Değer ya da değmez diyemem ama bir yol var; ya bu yolun içindesin ya da değilsin.
İşin mutfağına geçip ciddi dramalar çekmek istediğinizi söylüyorsunuz. Hayatla bir kavganız mı var?
Sahnede olmak hiçbir zaman bana göre değildi ki! (Gülüyor) Öğrencilik dönemimde kısa filmler çekip Türk sinemasının önemli yönetmenlerinin elinden ödüller aldım. Aslında işin mutfağında olmayı hep istedim. Aktarmak istediğim hikayelerin bir meselesi olmalı. Göçmen bir ailenin çocuğuyum ve o güzel toprakları bırakıp mücadele içinde yaşamaya çalışmışlar. Benim için azınlık olan herkes çok değerlidir.
Babalar Günü'nü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Doğaç'ın size sürprizi olur mu?
Onun bana var mı bilmiyorum ama benim ona bir sürprizim olacak. Üniversite sınavını bir atlatsın, sonrasında güzel bir tatil planım var. Baba-oğul keyifli zaman geçirelim istiyorum. İyi ki boyum kadar oğlum var. Oğlumun beni kutlayacağı gibi, ben de babam Yüksel Meriçliler'in Babalar Günü'nü kutlarım.
'ZİYA' TAM BİR NAİF KÖTÜ
Sezonun sonuna doğru 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' dizisine dahil oldunuz. 'Katil Ziya' nasıl bir karakter?
Çok iyi bir senaryo
yazıyorlar. Rolümü bu
kadar çok seveceğimi
ummuyordum. Raci Şaşmaz
ve Bahadır Özdener,
bir senaryonun nasıl yazılması
gerektiğini çok iyi
çözmüş. Oynadığım 'Ziya'
karakterine kendi içimde
'butterfly' yani 'kelebek'
kodunu verdim. Yani naif
kötü diyebilirim. Henüz
birini öldürdüğünü görmedik
ama bunu yaparsa
da kesinlikle çok centilmence
yapar. Belki de öldürdüğü
kişi için üzülür.
BABAM ÜNLÜ DİYE HİÇ HAVA ATMADIM
Boşanmış bir anne- babanın çocuğu olmak sizi nasıl etkiledi?
Annemde kalıyordum
ama bu konuda
babam beni hiç yalnız
bırakmadı. Zaten annem
ve babam hiç ayrı gibi
değildi, arkadaş kalmayı
başardılar. O yüzden anne-
babadan ayrı olmak
gibi bir duygu eksikliği
yaşamadım. Boşanan
çiftlerde çocuk kimde
kalıyorsa, genelde o kişi
karşı tarafı kötüler. Bu
yüzden çocuklar da bir
tarafı suçlayarak büyür
ama bizde böyle olmadı.
Hatta annem, babama
karşı kötü bir duygu beslemeyeyim
diye babamı
bana karşı hep övdü. O
yüzden babam benim
kahramanımdır.
Tanınan bir babayla yaşamak nasıl?
Çok uzun süredir
böyle olduğu için benim
için pek bir şey fark etmiyor.
Daha küçükken,
basının babamı çekmesinden
nefret ediyordum
ve "Babamı bana bırakın"
diyordum.
Ünlü çocuğu olmanın avantajı olmadı mı?
Hayır, hiç bunun havasını
atmadım. Oyuncu
Anıl Tetik de dayımın
oğlu. Annemi, babamı
veya kuzenimi hiç kullanmadım.
İnsanlar, yakınlarım
ünlü diye beni
sevmesin. Kendim olduğum
için değer görmek
daha anlamlı.
'ROMEO&JULİET'İ İZLEYİNCE OYUNCU OLMAK İSTEDİM
Tiyatro sanatçısı bir anne-babaya sahip olmak nasıl?
İkisi de Devlet Tiyatroları'nda
çalıştığı için
2 yaşımdan bu yana hep
protokol seyircisi oldum.
Normal çocuklar bağırır
çağırır ama ben sessizce
oyunlarını izlerdim.
İkisi arasında müthiş bir
sanat etkileşimi vardı ve
sürekli buna tanık olduğum
için sanata yatkınlığım
gelişti. Herkes benim
de oyuncu olacağımı
söylüyor. Çok niyetim
yoktu ama 'Romeo ve
Juliet'i izledikten sonra
oyunculuğun bana göre
olabileceğini düşündüm.
Sizin evde Babalar Günü nasıl geçer?
Babamla bir yerlere
gideriz. Birlikte olduğumuz
zaman genelde
basketbol oynuyoruz.
Üniversite sınavım
olduğu için beni biraz
serbest bıraktı. Babamla
sohbet etmeyi çok severim.
Geçenlerde üçdört
saat konuştuk. Hiç
kızmaz; yanlışım varsa
bile güzelce dinler ve
sakince uyarır. Babamdan
gayet memnunum.
(Gülüyor) Benim babam,
bana göre dünyanın en
mükemmel adamı.