1976 yapımı 'Süt Kardeşler' adlı sinema filmi, Şener Şen, Kemal Sunal, Adile Naşit'li efsane kadrosuyla Türk sinemasının en güzel komedi filmleri arasında yer alır. Artık hepimizin bildiği gibi bahriye erlerinin sivil hayatta yaşadığı karışıklıkları anlatan film, esasen bir tiyatro eserinden uyarlanmıştır. 'Süt Kardeşler' tiyatro oyunu '1918'de iki Fransız'ın yazdığı ve yıllar sonra Nejat Uygur'un 'Alo Orası Tımarhane mi?' adıyla sahneye koyduğu bir eser. Bu eser, bu sezon itibariyle revize edilerek Süheyl ve Behzat Uygur Tiyatrosu tarafından sahneye uyarlandı. Bu yıl 30'uncu yılını kutlayan Süheyl Behzat Uygur Tiyatrosu, her oyunda olduğu gibi yine oldukça dinamik ve enerjik bir oyuna imza atmış. Oyunda Uygur kardeşlere Emine Ün, Nurten İnan, Ömer Yılmaz, Hakan Eke, Mesut Yılmaz ve Elif Gönlüm eşlik ediyor.
Rahmetli Nejat Uygur'un rolünü Süheyl Uygur, yine merhum sanatçı Bahri Bayat'ın rolünü Behzat Uygur ve Allah sağlık versin Necla Uygur'un rolünü de Emine Ün canlandırıyor. Geçtiğimiz hafta Profilo Kültür Merkezi'nde izlediğim oyunu, Necla Uygur da izlemeye gelmişti. Onun rolünü canlandıran Emine Ün ise aşırı derecede hasta olmasına rağmen iğneyle sahnedeydi. Uygurlar, her oyunu tıklım tıklım bir salona oynamanın keyfini yaşayan ender isimlerden. Nejat babadan aldıkları bayrağı, layıkıyla taşıyarak geleneksel Türk tiyatrosunu en iyi şekilde temsil eden ve sahneledikleri oyunlarla bu geleneği yeni nesillere aktaran Uygur kardeşlerin neden ödül sistemi içinde değer görmediklerini de anlamıyorum. Biletleri günler öncesinden biten, her oyunları kapalı gişe oynayan ekibe en büyük ödül seyirciden geliyor o ayrı. İkiliyi sahnede birlikte seyretmenin keyfi apayrı. Ancak yönetmenliğini de yaptıkları bu oyunda Uygur kardeşleri sadece ikinci perdede birlikte izleyebiliyor seyirci. İlk perdede Süheyl Uygur hiç yok. İkinci yarıda bir giriyor, oyunun enerjisi de yükseliyor. Bir komedi oyununda seyircinin güldüğü yerler aşağı yukarı bellidir. Bu oyunda neredeyse her sahne komik ve seyirci ağzını kapatmaya imkan bulamıyor. Ün ve genç oyuncular da Uygurlar'a eşlik edince ortaya seyir zevki yüksek bir oyun çıkıyor.
Bu oyunla tiyatro deneyimi yaşayan Elif Gönlüm de 40 yıllık tiyatrocu gibi. Hiç yadırganmıyor. Hatta salondaki birkaç seyirciden 'Aa bu o mu?' diyenleri duydum. Uygur kardeşlerin karşısında oynamak herkese nasip olmaz. Gönlüm'e tiyatro kariyerinden başarılar diliyorum.
Baba yadigarı sahne
Bir diğer konuya da değinmeden geçmek istemiyorum. Malum son yıllarda o kadar çok oyun oynanıyor ki (bu sezon perde açan 600'e yakın oyun olduğu tahmin ediliyor), herkes sahne bulamamaktan, takvim oluşturamamaktan şikayetçi. Uygurlar da baba yadigarı Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu'nda uzun süredir oyun sahneye koyamıyorlar. Seyircilerin bu konudaki taleplerini Semaver Kumpanyası'na iletmiş olmalarına rağmen onların ilgisizliği canlarını sıkmış durumda. Umarım en kısa zamanda sorun çözülür de Uygurlar babalarıyla özdeşleşen sahnede ayda bir kez de olsa seyircileriyle buluşurlar.