Köşemizin müdavim okurlarından Serda K.'nın mektubu, her satırı dikkatle okunup üzerinde uzun uzun düşünmeye değer ifadelerle yüklü. Aynen yayınlıyorum:
"Merhaba sevgili Yüksel Bey, bu gece size yazacaklarımı benim gibi düşünen çooook insan olduğunu bilerek yazıyorum. Sözüm ise benim gibi düşünmeyenlere...
Değerli üstadım, önce şehitler ile 'tüm Kürtleri' bir çuvala koydular; sallayıp sallayıp duvarlara vurdular. Özellikle Facebook ırkçı söylemlerden geçilmiyordu. Pek çok insan kendi arkadaş listesi içinde ciddi fikir uyuşmazlığı yaşadı. Irkçılar, hainler, zalimler, cahiller, benciller... Ne ararsınız bir anda çıkıverdi.
Doğrusu o ara epey panik oldum... Çünkü o söylemlerdi bizi asıl bölen... PKK ile ülkemizin doğusunu ayıramayanlar, asıl düşmanın kendi zihinlerimizde, kalplerimizde olduğunu bilemeyenler; kendi bindikleri dalı kestiler, vatan millet nutukları atarken.. O kadar sağduyusuz, o kadar zalimceydi ki sözler... Bilgisayar karşısında ne kadar acı duydum anlatamam...
Hemen ardından gelen Van depremini, ilahi adalet olarak değerlendirdiklerinde, sinirden mi desem üzüntüden mi bilemiyorum; hayatımın en karamsar saatlerini geçirdim. Çünkü bu ilahi adalet değildi, ilahi bir nasihatti ve bir musibetten değerliydi ilk kez! Eğer ilahi bir yön bulunacaksa...
DOĞU-BATI FARK EDER Mİ?
Biz, ülkemizin batısında yaşayanlar, hep itham ediliyoruz. Orada insanlar şöyle yaşıyor, böyle yaşıyor sözleriyle... Duyarsız bulunuyoruz ve konforlu yaşamımız yüzünden bize dudak bükülüyor. Ama işte, ne zaman bu memleketin bir yerine ateş düşse, doğu ya da batı fark etmiyor... Hepimiz seferber oluyoruz.
Ben, bu ülke halkını ırklarına göre hiç ayırmadım. Çünkü mühim olan aynı bayrak altında, aynı anayasal haklarla yaşamaktı. Şansımıza neresi çıktıysa, orada yaşıyoruz hepimiz. Yoksa o zaman fakirler zenginleri suçlar, çirkinler güzellerden nefret eder, yeteneksizler yetenekli olanlara diş bilerdi.
Ve herkes, kendi doğal ortamı içinde büyüyor. Bitkilerde ve hayvanlarda makul karşılanan bu fark, maalesef biz insanlarda hiç düşünülmeyen bir şey...
Terörle bölmeye çalıştılar... Şehitlerle, ölümlerle kutuplar yaratmaya uğraştılar... 'Evet'çiler, 'hayır'cılar... Sağcılar, solcular... Bizi hep iki taraftan biri olmaya zorladılar... Dayattılar... Ama işte şimdi tam anlamıyla 'bitaraf' olma zamanı geldi... Kim, nerede, ne yaşıyor olursa olsun; birilerinin ağladığını, birilerinin merak içinde kıvrandığını, birilerinin çocukları için kaygılandığını düşünerek; tüm taraf halimizden arınma zamanı... Şimdi insanlıktan taraf olma zamanı... İlahi nasihat budur... Öyle sanıyorum ki son zamanlarda ülkemizde olup biten tüm acı şeylerden çıkaracağımız ders budur! Güzel Allahım şöyle demiş olmalı 'Siz birbirinizi yaralayabilirsiniz, kanatabilirsiniz, öldürebilirsiniz hatta birbirinizden nefret bile edebilirsiniz... Ama yaralarınızı yine birlikte sarabilirsiniz. Çünkü siz, kardeşsiniz!'
BİZ DARILAMAYIZ
Bizim insanımızın karmaşık içgüdüleri, ilkel tabanlı olmuştur her zaman... Bu yüzden kavgalarımız hemen başlar. Çabuk kan akar. Çabuk filizlenir düşmanlık tohumları... Ama bizim insanımız şunu da bilir ki dargınlıklar çabuk geçer...
Sevgili Yüksel Bey, sizden bir şey rica edeceğim: Yetişkinlerin birbiriyle ne derdi olursa olsun, çocukları bu dertten uzak tutmamız gerekiyor.
Bazı insanlar Doğu'ya yardım etmeye çekiniyor. Lütfen ama lütfen herkes çocuklar için bir şey yapsın. Onlara montlar, çizmeler, battaniyeler, oyuncaklar, şekerlemeler göndersin. Lütfen herkes orada evsiz kalmış çocuklara sahip çıksın. Van'ın hasar gören bölgelerine prefabrik kreşler, çocuk bakım evleri kurulsun. Aileler kendilerine yeni evler, yeni ocaklar kurmak için çabalarken, hiç olmazsa çocuklar bu umutsuz, bu acı dolu günlerden azade yaşasın. Bizler de buradan onlara ne ihtiyaçları varsa gönderelim. Lütfen bu konu için sözcüm olun, elçim olun. Çocuklar hep ama hep renkli, sıcak ve huzurlu bir ortamda olsun. Çocuktan hasım olmaz. Çocuktan insan olur... Sevgiler..."