Öncelikle bu konuyu yazmakta çok kararsız kaldığımı belirtmek isterim.Okan Bayülgen-Rojin polemiğinin abartıldığını yazmıştım. Şimdi bazıları "Yine mi Rojin'in tarafında değilsin?" diyecek!
O tartışmada temel çıkış noktam; ortada somut deliller yokken, bir insanın bu kadar kolay ırkçılıkla suçlanamayacağıydı.
Son dönemin hastalığı da bu zaten; en küçük bir eleştiride çok kolay ırkçı, faşist ilan ediliyorsunuz!
MARKA OLMA SEVDASI
Tekrar Rojin'e dönersek... Bir tarafta; bir kadının, belki de hayatında uğrayabileceği en ağır hakarete maruz kalmış bir Rojin var.
Daha da kötüsü Rojin; son dönemde hep erkeklerin sözlü şiddetine maruz kaldı. En önemlisi de TRT 6'ya çıktığı için PKK tarafından tehdit edildi. Meseleye bu açıdan baktığınızda; tam bir ezilen Kürt kadını profili çıkıyor.
Diğer taraftan da hakkında çıkan her polemikte; her yere röportaj veren, her programa çıkan, sadece polemikleriyle adı anılan ve 'ezilen Kürt kadını imajıyla' prim sağlayan bir kadın hissi uyandırıyor Rojin.
Diyeceksiniz ki, "Ezilen o, prim de sağlar bu durumdan." Evet, bu da kulağa mantıklı geliyor ama son küfür olayından hemen sonra albüm çıkarması! Hadi albüm epeydir hazırlık aşamasındaydı ama Rojin isimli parfümün çıkmasına ne diyeceğiz?
Bu parfümü başka ürünlerin de izleyeceğinin, Rojin'in markalaşacağının belirtilmesi beni rahatsız etti.
Başka sanatçıların da parfümü çıkıyor. Tabii ki markalaşmak Rojin'in de en doğal hakkı! Lakin Rojin'in sanatçı kariyeri markalaşması için henüz çok taze. Rojin'in çıkış noktası; ezilen Kürt kadını imajıyla kapitalist marka stratejisi arasında anlam bütünlüğü kurması beni rahatsız ediyor.
Bilmem anlatabildim mi?