Ne zaman "Bir bahar akşamı rastladım size" şarkısını dinlesem, aklıma bugünün şarkı sözleri geliyor ister istemez. 'Sevinçli bir telaş içindeydiniz. Derinden bakınca gözlerinize, neden başınızı öne eğdiniz?' diye devam eder o güzelim şarkı...
Sevgiliye 'Siz' diye hitap etmenin nahifliği... Sevgi ve arzunun içinde 'saygıyı' asla ihmal etmemenin getirdiği o müthiş yücelik... Sadece âşığa değil, aşka duyulan saygı, minnet...
Tabii ki sanal ve dijital gerçekliğin tüm ruhumuzu sarıp sarmaladığı, insandan çok tuşlara dokunduğumuz, hayatın hızlandırılmış gösterimle önümüzden geçip gittiği şu günlerde, kimseden "Üsküdar'a gider iken mendil düşürmesini" beklemiyorum. Ama aşk şarkılarının sözlerindeki umursamazlık ve aşağılama beni aşkın artık tedavülden kalktığına iyice inandırmaya başladı.
Son dönemin şarkılarının isimlerine bir bakın: Çöp (Hande Yener-Sinan Akçıl), Poşet (Serdar Ortaç), Toz (Özgün) ve diğerleri...
Hande Yener'in şarkısındaki sözler şöyle:
'Her şeyi koy bir torbaya / Hepsi çöp, korkma dök / Kurallara uymayı kabul et / Hadi çök, hadi çök...' Serdar Ortaç ise 'Seni çöpe atacağım poşete yazık' diyor.
Hande Yener'in Sinan Akçıl ile beraber söylediği 'Atma' şarkısında işaret ettiği yön ise pek manidar:
'Söylediğin sözler bana biraz eski / Hani bir süre sonra her şey düzelirdi? / Biraz nefes almak bize en güzeliydi / Güzelliğim aynı, aldım da nefesi / Bana yanlış yerlerinden atma..
.' Demet Akalın'ın 'Toz Pembe' şarkısı da kir, pas, toz içinde: 'Demek ki senin için aşk boş bir laftı / Dilinden düşüp de kırıldı / Toz pembe hayaller vardı / Pembesi gitti, tozu kaldı...'
Petek Dinçöz'ün 'Sihirbaz' şarkısına göre ise aşk acılarının yeri 'kirli sepeti' olmalı:
'Kalp hem temiz, hem boş dört mevsim / Her gece, her gece dağıtıyorum / Aşkları, acıları, dertleri, tasaları / Boşverdim önüme bakıyorum / Çıkarıp üzerimdeki sıkıntıları / Bir bir kirliye atıyorum...
' El birliğiyle kirlettiğimiz aşka da zaten kirli, paslı, 'çöplük manzaralı' sözler yaraşırdı.