
28 Şubat 2011 tarihinde bu köşede, Eurovision şansımızı değerlendiren yorumumun başlığını "Yüksek Sadakat, düşük pil" diye atmıştım ve şöyle demiştim:
"Korktuğum başıma geldi. Bir grup daha 'Eurovision şarkısı yapmak' kaygısıyla kendi müziğini bir anlığına terk etti. Oysa Yüksek Sadakat'ten umutluydum. Müziklerinde insanı tam yüreğinden yakalayan evrensel bir mıknatıs var gibiydi. Özellikle de slow şarkılarında. Ama Eurovision için kullandıkları tercihlerinden hiç memnun değilim.
Bir dönemim Casio orglarıyla evde yapılan bestelere benziyor. Keşke o hepimizi alıp götüren, eski slow'larına benzer bir şarkı yapsalardı. Aslında yazacak çok şeyim var da, 'milli görev' öncesinde fazla gevezelik etmek istemiyorum." Eh, temsilcimiz yarı finalde elendiğine göre artık yazmakta bir sakınca yok:
Şarkı kötüydü, hem de çok kötü... Eminim Yüksek Sadakat bu şarkıyı kendi albümüne koymazdı.
Çünkü gerçekten de 'kendi müziklerinin' dışına savrulmuşlardı. Beste de sıradandı, alt yapıları da, düzenlemesi de, icrası da... Hele 'ille de Türk motifi olsun' diye 'iliştirilen' darbuka ritimleri yok mu... Benim daha önceki yazımda 'düşük pil' diye nitelediğim husus, şarkının ne romantik ne de eğlendirici, hiçbir 'enerjisinin' bulunmamasıydı.
Ayrıca 'görsellik katsın diye' şova eklenen panayır eğlencesi işi iyice ucuzlattı.
Şimdi sokağa çıkıp vatandaşa soralım. 10 kişiden kaçı, bu yılki Eurovision şarkımızı ıslıkla çalabilir?
Çünkü şarkının akılda kalacak bir melodisi yok.
Oysa bugüne kadar bize Eurovision'da derece kazandıran şarkıları hatırlayın:
Neredeyse hepsinin tınıları hâlâ kulağımızda, değil mi?
Demek ki neymiş? Eurovision'da önce 'melodi' gelirmiş. Peki sonra? Para, kulis, özenli çalışma, profesyonellik...
İyi bir müzik şirketi ve paralı bir sponsorla anlaşacaksın.
TRT'nin 'tereddütsüz' desteğini arkana alacaksın. Aylar öncesinden başlayacaksın Avrupa'nın tüm sahnelerini, müzikhollerini, televizyon stüdyolarını dolaşmaya. Sanal alemi kullanacaksın. Hem de tüm mecralarıyla... Şarkını ve kendini Avrupalı'ya ezberleteceksin. Oysa bu yılki şarkımızı daha biz bile ezberleyemedik.
Evet, Eurovision bir 'memleket meselesi' değil.
Ama şarkılarımız ilk üçe girdiğinde milletçe mutlu olmuyor muyuz? Aldığımız iyi dereceler Türkiye'nin imajına katkı sağlamıyor mu?
Yani, "Amaaan, ne olacak ki, alt tarafı komşuların birbirini kayırdığı sıradan bir şarkı yarışması" diyenler ne kadar samimi?
Gelecek yıl TRT'nin bu işe daha yüksek bir sadakatle sarılmasını bekliyorum.
