Hepimiz onu şarkıcı Kayahan'ın kızı olarak tanıdık. Aşklarına da evliliklerine de şahit olduk. Kimi zaman Kayahan'ın asi kızı kimi zaman da babasına dargın bir kız çocuğu olarak karşımıza çıktı. Evet, Beste Açar'dan bahsediyorum. O şimdi biri 21 diğeri 8 yaşında olan iki çocuk sahibi. Tecrübeleriyle, yaşadıklarıyla ayakları yere basan olgun bir kadın artık. İki oğlu da babası Kayahan'dan izler taşıyor. Büyük oğlu Oben, dedesi gibi çalışkan ve müziğe tutkulu. Küçük oğlu Rüzgar ise neredeyse dedesinin bir yansıması gibi. Konuşması, yeteneği ve hareketleri ile tam bir küçük Kayahan. Bu hafta sonu oğlu Rüzgar ile Küçük Hayaller Festivali'nde sahne alacak Beste Açar ile ofisinde buluştuk ve babasının ölümünden sonra tanıştığı access the bars eğitimi ile nasıl hayata karşı yeni bir bakış açısı kazandığından, anneliğine, geçmişteki hatalarından yeni bakış açısına kadar pek çok şey konuştuk.
- Oğlunuz Rüzgâr ile birlikte çocuk şarkıları söylüyorsunuz. Çocuklar için yeni bir albüm mü bekliyor bizi?
- Çocuklar hep büyüklerin dinlediği şarkılarla büyüyor. "Aşkım, aşkından ölüyorum" gibi sözlerle... Anlamasalar bile bunları bilinçaltına kodluyorlar. Neden onların dünyasına hitap eden anlayabilecekleri şarkılar olmasın ki? Diye sorduk kendimize ve İpek'le bir proje yaptık. İpek, babamın bestelerini yolladı ve ben sözlerini yazdım. Toplam 12 şarkımız var. Rüzgâr da şarkı söyledi. Onun da enerjisi eklenince çok beğenilen bir proje haline geldi.
- Oğlunuz Rüzgârla sahneye çıkmak nasıl bir tecrübe?
- Rüzgâr sahneye çıkmayı, insanlarla iletişim halinde olmayı çok seviyor. Göktürk'te Küçük Hayaller Festivali'nde sahneye çıkıyoruz. Rüzgâr da çok heyecanlı ve hazır.
- İlk oğlunuz Oben 21 yaşında. Yan yana iki arkadaş gibi duruyorsunuz...
- Oben'i yanımda görünce sevgiliniz mi falan diye soranlar da oluyor. Oben de kızarıyor. İTÜ'de müzik teknolojileri okuyor. Gitar çalıyor. İşin mutfağında olmayı seçti. Babamın gençliğini görüyorum Oben'de. Çok azimli, istekli ve çalışkan. Uykusuz da hasta da olsa gitarı eline alınca bambaşka biri haline geliyor. Müzik şifa gibi ona.
- Rüzgar da dedesine benziyor mu?
- Babamın bir parçası Rüzgâr da kalmış gibi. Yürüyüşü, bakışı, el hareketleri, oturması... Çok mükemmeliyetçi, her şeyi kontrol etmeye çalışıyor Rüzgâr. Babam da öyleydi. Ağır hasta olduğu dönemlerde bile Rüzgar'ın fotoğrafını seyredip "Ben onunla konuşuyorum, o bana neler anlatıyor siz bilmiyorsunuz" derdi. O anlar en ufak bir sese bile tahammülü yoktu ama Rüzgâr'ın sesini duyunca, "Bırakın Rüzgar'ı, onun sesi bana çok iyi geliyor" diyordu.
- Müzikle ilgili içinizde uhde kaldı mı?
- Altı-yedi yaşlarında sokakta oyun oynuyorken babam beni eve çağırır ve elime bir klavye verirdi. "Şimdi bunu çalacaksın, burada şu ritmi tutacaksın ben de kaydedeceğim" derdi. Ben onun bir asistanı gibiydim. Bir tarafım çok üzülürdü. Çünkü oyun bekliyordu sokakta ama "Babam çağırdı, şimdi burada olmalıyım" diye geçirirdim içimden. Çok da mutlu olmadan dediklerini yapardım.
- Peki, büyüdüğünüzde de bu böyle devam etti mi?
- Konservatuvara girmemi istedi babam. Piyano, solfej dersleri aldırdı. Eskiden kimseyi üzmemek için dediklerini istemiyor olsam da yapardım. Babama "Ben müziği çok seviyorum ama konservatuvara girmek istemiyorum. Bir de dans etmeyi seviyorum. Balerin olabilirim" dedim. "İki sınava da gir bakalım hangisini kazanacaksın?" diye cevap verdi. Müzik sınavında bilerek bütün sorulara yanlış cevap verdim. Baledekileri ise doğru yanıtladım ve baleyi kazandım. Onun istediği gibi yüzde 100 müzik okumadım ama konservatuvarın bale bölümünden mezun oldum.
- Bu travmatik bir durum muydu?
- Tam eğlenirken gelip bir şeyler yapmak bende direnç oluşturdu. Kişisel gelişimle ilgilenmeye başladığımda bilinçaltıma girip geçmişteki şeyleri buldum, temizledim ve onları dönüştürdüm. Müzikle ilgilenmek için doğru zaman şimdiymiş benim için. Hayatımdaki pek çok şeyin değişmesi ve dönüşmesinde access the bars ile tanışmam sebep oldu. Pişmanlıklarım, üzüntülerim, küslüklerim hep geride kaldı. Çünkü şu an ne istediğimi biliyorum.
- Şu an bu kişisel gelişim yöntemiyle mi ilgileniyorsunuz?
- Access bana sihirli değnek gibi dokundu. Olmaz dediğim şeyler oldu. Hayallerimin ötesindeki alanlar açıldı bana. Bu uygulamayı yaptığım kişilerin şifa bulması, hayatlarının değişmesi, rahatlamalarını görmek beni çok mutlu ediyor. Kanser hastalarının iyileştiğine, tat alamayan hastaların ilk kez karpuzun tadını almalarına şahit olmak beni çok duygulandırıyor. Her gün bir milyon dolar alsam bu kadar sevinmem mümkün değil.
- Tıbbi olarak bir açıklaması var mı?
- Yok, çünkü her şey bir enerji. Kanser, şeker hastası olduysak bunun sebebi genelde kaçtığımız duyguların enerjisinin bedenimizde sıkışıp sonradan ortaya çıkmasıyla oluyor.
- Siz kendinize denediğinizde hayatınız nasıl değişti?
- Hayatı başkalarının gözünden yaşıyor, "El âlem ne der?" diye düşünüyordum. Bu yüzden kendim olamadığımı fark ettim. Ama beş yıldır sadece istediğim için yapıyorum yaptıklarımı. Fakirlik, zenginlik, mutluluk bir seçim aslında.
- Fakirlik nasıl bir seçim olabilir?
- Zengin olmakla ilgili bedeninde katılaştırdığı inançları oluyor kişinin. "Zengin insanlar şımarık olur, paranın nereden geldiği belli değil, helal yoldan kazanılmaz o kadar para" gibi düşünceleri oluyor. Her neye karşı ne hissediyorsak o, o kadar hayatımızda oluyor. Paraya karşı düşüncelerimizle direnç oluşturuyoruz aslında.
ŞİKAYETLERİNİZ ŞÜKÜRLERİNİZE DÖNÜŞSÜN
- Ee çok paramız olması için ne yapacağız?
- Öncelikle çok fazla paraya ihtiyaç duymamak lazım. Bir şeyin gereğinden fazlasına ihtiyaç duyuyorsanız o sizin olamaz. Bolluk, bereket sadece para değil. İçtiğiniz çay, aileniz, eviniz, ettiğiniz sohbet... Hepsi varlık. Şikâyetleriniz şükürlerinize dönüşsün. Şükretmek var olanları görmenizi sağlıyor.
- İslamiyet'te de şükretmek önemlidir, Allah'a verdikleri için şükrederiz, böyle bir şey mi?
- Evet, aynısı aslında. Allah'a minnet duyuyoruz. Bu yöntemin özü de, kullanışı da aynı aslında. Şükretmek çoğaltır.
- Geçmişinizdeki her şeyi affettiniz mi?
- Affedemediğimiz her şey bizim bedenimizde bir yük. Affetmemiz gerekiyor. Kimi değiştirmeye çalışırsak onu bedenimize kilitliyoruz. Ben her şeyi ve herkesi affettim. Eskiden benim için her zaman suçlu karşı taraftı.
- Şimdi hayatınız daha mı kolay?
- Çok kolay. Hayat bana kolaylık ve ihtişamla geliyor.
- Babanız da kanser hastalığı sebebiyle hayata veda etti. Keşke o zaman bilseydim de babama da faydalı olsaydım dediğiniz oluyor mu?
- Şu an öğrenmem bizim hayatımıza bir katkıymış demek ki. Ama "Keşke babama bir kez olsun dokunsaydım" dediğim oluyor. Babam "Ölüm mezuniyettir" derdi. O gitmeyi seçti.
- Size en son ne dediğini hatırlıyor musunuz babanızın?
- "Hayatı çok fazla ciddiye alma, anı yaşa. O gün senin için ne ise ona izin ver" dedi. Artık kolaylığı seçiyorum, savaşmayı değil. Kalbimiz yüksek bir frekans. Bu yüzden sadece kalbimin sesini dinliyorum.
DÜĞÜNE GİDEMEDİM EVİNE GİDECEĞİM
- Kardeşiniz Aslı Gönül'le aranız nasıl?
- Aslı Gönül İngiltere'de okuyor. Geldiğinde görüşürüz. Çok güleriz birlikte. Bir dönem ergendi. Herkese karşı sert, mesafeliydi ama şimdi kocaman oldu. Her geldiğinde yemek yiyip sohbet ediyoruz.
- İpek Hanım evlendi yakın zamanda, düğününe gitmiş miydiniz?
- Hayır gitmedim. Alper'i çok seviyorum. O gün eğitimlerim vardı. Gidemedim ama çiçek yolladım. Üç yıldır zaten aynı ortamda bulunuyoruz ve çok sevdiğim biri eşi Alper. Oğlum Oben gitti düğüne. Evlerine gideceğiz ziyarete Rüzgar'la birlikte.
Babam kendini yıprattı
"Babamın bayramda mezarına gittim. Gözlerimi kapatıp onun enerjisini hissettim. Ellerini öpmeye gitmişim gibi. Babam çok yoruluyordu. Telifler, mahkemeler... Hiçbir zaman kendisine istediği gibi bir alan açamadı. Müziği çok seviyordu ama kendisini çok yıprattı. Akciğer kanseriydi. Ve ciğerle ilgili hastalıklar üzüntü ile oluyor. Babam da dışa yansıtmıyordu ama içinde çok fazla hüzün yaşıyordu. Bize karşı hep güçlü durdu, hiç belli etmedi."
BABAMIN HEP KÜÇÜK KIZIYDIM
- Bir kız çocuğu için babasının ölümü çok zordur. Siz nasıl başa çıktınız?
- "Babamın gitmesinin bana hediyeleri nelerdir?" diye çok sordum kendime. Ben hep onun küçük kızıydım. Güç ve otorite babamdaydı. Fatura nereye ödenir, sigorta nedir, vergiler nasıl ödenir bilmiyordum babam yaşarken. Cep şubeden ödeme yapanlar bana uzaylı gibi geliyordu. Babam öleli beş yıl oldu. Şu an tek başıma her şeyi yapabiliyorum. "Baba bana bunu alır mısın?" demek yerine ben gidip anneme bir şey alabiliyorum.
ÇOCUKLARIMIN SEÇİMLERİNE SAYGI DUYARIM
- Geçmişe baktığımda, çıkan haberlerden dolayı sizi hep isyankâr, anne-babasıyla sürekli çelişen, onların dediklerinin tam tersini yapan biri gibi algılamışım aslında...
- İlk evlendiğim dönemlerde, 21-22 yaşlarımda başkalarının istediklerini yapmadığım için isyankâr biriymişim gibi algılanmış olabilirim. Ama aslında çok merhametli, başkaları için yaşayan biriydim. Babamın onaylamadığı bir evlilik yapmıştım. Onun etkisi vardı. Ancak Oben doğduktan sonra bu da değişti. Babamı anlıyorum şu an. Çok küçüktüm, yanıma yakıştıramıyordu muhtemelen. Ama ben şimdi çocuklarıma bunu yapmam. Herkesin kendi seçimi.
- Mantıklı görmediğiniz bir şey yaparsa çocuklarınız müdahale etmez misiniz?
- Karışmam. Çünkü onu deneyimlemek için varlar. Ben onu engellersem başka bir şeyde zaten deneyimleyecek. Başkaları için yaratamayız, yaratılanı da bozamayız.
ANNEM GİBİ OLMAKTAN KORKARDIM
- Anne olduktan sonra kendi anne-babanıza bakışınız değişti mi?
- Hep annem gibi olmamaya çalışıyordum ama onun gibi olmamaya çalışırken tam da onun gibi oluyormuşum. Annem çok evhamlı ve pimpirikli. Bu beni çok rahatsız ederdi. "Terli terli çıkma, yemeğini yedin mi hırkanı aldım mı?" diyerek beni sürekli ikaz ederdi. Bunu iyi niyetinden yapıyordu tabii. Ben de "Çocuklarım olduğunda annem gibi olmayacağım" derdim. Tam da onun gibi oldum. Özellikle ilk oğlumda. Okuluna gider, dolabını açar, suyunu içmiş mi falan diye bakardım. Bu ne kadar yorucu bir şey. Kendime 'dur' dedim. Artık öyle değilim. Kontrol etme isteği her iki taraf için de iyi değil.