Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER BEHRAM ÖZDEMİR

Soçi Sonrası İdlib’de Olası Senaryolar

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin 29 Eylül'de Soçi'de uzunluğu üç saati bulan bir görüşme gerçekleştirdiler. Askeri ve ticari işbirliği başta olmak üzere iki ülke arasındaki ilişkilerin masaya yatırıldığı zirvenin ana gündem konusu ise İdlib'in kaderiydi. İdlib'de son dönemde yoğunlaşan Rus hava saldırıları ve İdlib'in kaderiyle alakalı hem rejim hem de Rusya'dan gelen açıklamalar bölgenin ısındığının işaretleriydi. Zirvenin sonucunda ise İdlib'e dair her iki taraftan da doyurucu açıklamalar gelmedi. Kamuoyunun net açıklamalar beklediği zirveden böylesi bir sonucun çıkması İdlib ile alakalı sahadaki gelişmeler ve satır araları üzerinden yapılacak geleceğe yönelik öngörüleri ön plana çıkardı. Uluslararası medyaya konuşan Türk diplomatik kaynaklar zirvede İdlib'de "statükonun korunmasına" yönelik bir mutabakatın oluştuğunu dile getirdiler. Kremlin sözcüsü Peskov da benzer şekilde tarafların İdlib ile alakalı anlaşmalara bağlılıklarını teyit ettiklerini ifade etti.

Diplomatik kanallardan gelen açıklamalara karşın sahada ise çatışma sinyalleri devam ediyor. Rus hava kuvvetleri 1 Ekim itibariyle İdlib'in hem güneyinde hem de kuzeydoğu hattında içlerinde yerleşim yerlerinin olduğu bölgelerin de olduğu mevkileri hava saldırılarıyla hedef aldı. Keza rejim ile muhalifler arasında cephe hattında bulunan kimi bölgeler de rejimin topçu ateşinin hedefi oldu. Bu esnada rejim yanlısı kaynaklar İdlib'in yılbaşından önce hem askeri hem de siyasi olarak rejimin eline geçeceğine dair iddialarda bulundular. Bunlara karşılık ise TSK bir süredir hızlandırdığı İdlib sevkiyatlarına devam ederken İdlib'in güneyinde bulunan Ruveyha ve Deyr Sümbül gözlem noktalarının hemen ortasında bulunan Benin köyüne de bir üs inşasına başladı.

Sahadaki gelişmeler diplomatik ifadelerin aksine bir çatışma ihtimalini güçlendirse de çatışmanın ne çapta olacağı ve tarafların ne amaçla birbirlerini tekrar masaya oturtacaklarına dair farklı senaryolar mevcut. Bu senaryoları temelde mevcut halin muhafazası, İdlib'in güneyinin rejim kontrolüne geçmesi ve tüm İdlib için Dera benzeri bir uzlaşı modeli olmak üzere üçe indirebiliriz. Senaryoların en sonuncusundan başlarsak rejim kaynaklarının Rus haber ajanslarına verdiği beyanatlardaki Dera benzeri bir modelin İdlib'in tamamında uygulanması oldukça zor. Bu model muhaliflerle rejimin arabulucu aktörler aracılığıyla anlaşması, bölgenin ağır silahlardan arındırılması, buna karşılık bölgedeki muhalif unsurların da rejim güvenlik güçleriyle entegre şekilde bölgede jandarmalık yapması şeklinde kısaca özetlenebilir. Lakin Dera hem nüfusu itibariyle İdlib'deki milyonlarla kıyaslanmayacak seviyede kontrolü daha kolay bir bölge hem de muhalif profili itibariyle farklılıklar göstermektedir. Dera'daki başat muhalif unsurlar Rusya aracılığı ile rejim ile mutabakata varmadan evvel uzun bir süre Dera'da cephe hattında fiili bir ateşkes uygulamışlar ve hatta Şam başta olmak üzere pek çok şehirdeki muhalif gruplarca rejime karşı savaşmayı bırakmaları sebebiyle devrim dışı görülmeye başlanmışlardı. Önce Ürdün'ün sonra Moskova'nın güdümüne giren bölge muhalifleri rejimle ciddi sıkıntılara sahip olsalar da kendilerine o dönem sağlanan özerkliğe tamah ederek uzun bir süredir fiilen sürdürdükleri çatışmasızlık durumunu kağıda dökmüşlerdi.

İdlib'de ise Dera'ya kıyasla sayıları 3 milyona ulaşan ciddi bir sivil nüfus var. Nüfusu oluşturan siviller rejim ve Rusya tarafından senelerce katliamlara maruz kalan ve rejim kontrolü ihtimali karşısında sınır ötesine göç etmeyi hayatta kalmak için yegane çare olarak görebilecek trajediler yaşamış bir kitleden müteşekkil. Muhalifler ise Dera'dakinin aksine az parçalı değil çok parçalı bir yapıya sahip. Suriye Milli Ordusu unsurları, Ahrar'uş Şam ve radikal HTŞ bölgedeki güçlü muhalif unsurlar içerisinde ön planda. Kendi aralarında yaşanılan gerginlik ve çatışmalar olası bir mutabakat planında muhatap sorununa yol açacakken bu bölgedeki muhaliflerin rejime karşı savaşta Dera'dakilerin aksine oldukça tecrübeli ve savaşma isteğine sahip oldukları göz önünde bulundurulmalıdır. Sadece İdlip ve Halep'te değil aynı zamanda daha önce Şam ve Humus'ta rejime karşı savaşmış pek çok muhalif unsur bugün İdlib ve çevresinde konuşlu olarak rejimi beklerken Dera modelinin birebir uygulanması şu an için oldukça zor görünmektedir.

Bir diğer senaryo olan İdlib'in güneyinin hedef alınması ise bölgeden geçen ve Lazkiye'den başlayarak ülkenin kuzey şeridinin birbirine bağlanmasında oldukça hayati olan M4 otoyolu üzerinde rejim ve Rusya'nın tam bir hakimiyet kurmasına yol açacaktır. Bu durum gerçekleşirse İdlib'teki nüfusun daha da dar bir bölgeye hapsedilmesi manasına gelecektir ki İdlib ile rejim bölgeleri arasındaki ticarette de İdlib'in elinin zayıflaması doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkacaktır. Öte yandan bunun Türkiye açısından anlamı ise Rusya'ya karşı bölgedeki iddiaların bir kısmından daha taviz verilmesi olacaktır. M4'ün güneyindeki bölgelerde sayıları 20'ye yaklaşan TSK gözlem noktalarının da bu senaryoda rejimin eline geçecek olması da Türkiye'nin sahadaki ağırlığı açısından negatif yönlü bir imaja hizmet edecektir.

Son olarak mevcut durumun muhafaza edildiği senaryo Türkiye için hem zaman kazanma hem de bölgedeki mevcudiyetini sağlamlaştırarak İdlib'in olası düşüşünü ve tetikleyeceği göç dalgasını engelleme açısından en olumlu senaryo olarak göze çarpmaktadır. 2020'nin ilk aylarında bölgede cereyan eden çatışmada Türkiye, askeri olarak hem avantajlarını hem de dezavantajlarını gösterdi. Rus hava gücüne karşı bölgede TSK'ya ait jetlerin harekete geçmediği ve TSK askerlerinin Rus hava unsurlarına karşı kısıtlı bir savunmaya sahip oldukları dezavantaj olarak göze çarpmıştı. Buna karşın karada TSK'nın zırhlı unsurlarının havada içerisinden SİHA'lar ile sınır ötesinden savaş jetlerinin rejimin hava ve kara unsurlarına yıkıcı zararlar verdiği süreç de TSK için avantajlar hanesine yazılmış eylemlerdi. 2021'nin son çeyreğine girilirken hem Moskova hem Ankara 2020'nin ilk çeyreğindeki çatışmadaki avantajlar ve dezavantajları tartıya koyarak hareket edeceklerdir. Lakin mevcut durumun muhafaza edildiği senaryo da kaçınılmak istenen çatışma ortamına tekrar girilmesine yol açabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA