Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER BEHRAM ÖZDEMİR

Dera ve İdlib’de Moskova Gözetiminde Rejim İhlalleri

Sonbaharın arifesinde güney ve kuzey Suriye'de sıcak bir çatışma gündemi mevcut. Esed rejimi bir yandan İdlib'i hedef alan saldırılar gerçekleştirirken öte yandan da Dera'da bir saldırı ve kuşatma politikası izlemekte. Dera'da Temmuz ayı ortasından itibaren yükselen gerginliğin sonucunda Esed rejimi ve İran destekli milis unsurlar Dera el-Beled bölgesini kuşatma altına alıp bölgede konuşlu eski muhalif unsurları ve sivilleri bombardıman ve taciz atışlarıyla hedef aldı. 2018'de Rusya arabuluculuğu sonucu Esed rejimi ile masaya oturup uzlaşan Deralı muhalifler bu çatışma sürecinde rejimin yeniden hedefi olurken Moskova ise yeniden arabulucu rolü oynasa da rejimin önüne herhangi bir engel de çıkarmadı.

Dera el-Beled'i kuşatan unsurların başında Beşar Esed'in kardeşi Mahir Esed'in kontrolündeki 4. Zırhlı Tümen gelmektedir. Tahran ile yakın pozisyona sahip olan 4. Zırhlı Tümen'in saldırılarıyla eş zamanlı olarak taraflar arasında süregelen ateşkes görüşmeleri rejimin sürekli artan talepleri sebebiyle haftalar boyunca sonuçsuz kaldı. Son günlerde rejimin topyekun saldırı ihtimaline karşın taraflar arasında bir mutabakata varılırken buna göre Dera el-Beled içerisinde rejim güçlerinin konuşlanacağı askeri noktaların kurulması ve hafif silahların teslimi karşılığında ateşkes yürürlüğe girdi. Yine anlaşma gereği Esed rejiminin hedefinde olan kimi muhalif milislerin Dera el-Beled'den tahliye edilerek İdlib'e yollanmaları da kararlaştırıldı.

Son yıllarda kuşattığı bölgelerde tasfiye etmek istediği milis ve sivil unsurları İdlib bölgesine sürmeyi ana strateji haline getiren Esed rejimi bir yandan bölgeye insan akışına etki ederken bir yandan da ateşkese rağmen İdlib bölgesini hedef almaya devam etmekte. Temmuzun son haftası, 19-20 Ağustos, 29-30 Ağustos ve Eylül'ün ilk haftası Esed rejiminin İdlib'i hedef aldığı yakın tarihler olarak göze çarpmakta. Yakın aralıklarla hedef alınan İdlib'de sivil yerleşimler de bu bombardımana maruz kalıyor. Rejim şehir içindeki yerleşim yerlerine ek olarak sağlık tesisleri ve mülteci kamplarını da hedefleri arasına katarken hem sivil kaybın artmasına yol açıyor hem de zaten oldukça zor durumdaki sağlık hizmetleri altyapısını hırpalıyor.

2020 Mart'tan bu yana İdlib'de rejim tarafından çok kez delinen ateşkes halihazırda Rusya ve Türkiye'nin iradeleri üzerinde hayatta kalmakta. Rejim dönem dönem Moskova'nın ardına saklanarak tacizlerini arttırmakta. Buna karşın muhalifler de nokta saldırılar başta olmak üzere küçük çaplı hamleler ile rejim unsurlarına olabildiğince karşılık vermeye devam etmekteler. İdlib'i hedef alan saldırılara bakıldığında sivil hedeflerin tercih edilmesi bölgedeki sivillerin direncini kırmaya yönelik siyasetin devamı olarak okunabilir. Buna ek olarak bölgenin idaresinin zorlaşması ve bölgeden Türkiye sınırına yönelik göç hareketlerini de canlı tutmak saldırıların diğer amaçları arasındadır. 2020'nin ilk aylarında Rejimin Rusya desteği ile başlattığı büyük harekat ve devamında Türkiye'nin müdahil olarak kısmi bir denge sağlaması sürecine bakıldığında da Ankara'nın İdlib'in olası düşüşü sonrası gerçekleşecek büyük mülteci dalgasını engellenmesi gereken bir vaka olarak gördüğü söylenebilir.

Milyonlarca sivilin yaşam mücadelesi verdiği İdlib ve çevresinin rejimin eline düştüğü bir senaryoda ilk etapta yarım milyon takip eden süreçte belki 1 milyon sivilin Türkiye sınırlarına dayanacağı beklenirken Türkiye'nin rejim harekatına karşı müdahil olması aslında beklenen bir durumdur. Lakin bugün topyekun bir savaş durumu olmasa dahi sivil kitlenin yaşamlarındaki her an rejim saldırılarına hedef olabilme durumu insanların aklında ilk fırsatta Türkiye'ye sığınma fikrinin canlı kalmasına sebep olmakta. Rejimin saldırı ve tacizleri İdlib'deki yaşam şartlarını oldukça zor seviyelere getirirken muhaliflerin rejime karşı iş birliği yolları aramalarını teşvik edecek bir etkiye de sahip. Ankara'nın muhalefetin iş birliği ve koordinasyonuna yönelik çabaları İdlib'de rejim karşıtı cephenin olası bir saldırı esnasında direnebilmesi açısından oldukça hayati bir öneme sahip. Lakin rejim tacizleri ve geçtiğimiz yıl yaşanan büyük saldırının hatıraları da muhalifleri en azından rejim saldırıları karşısında yekpare hareket etmeleri doğrultusunda harekete zorlamaktadır.

Esed rejimi 2021 yaz aylarını Dera'da eski muhalifleri sindirme İdlib'de ise muhalifler ve Türkiye'nin sabrını test etme saldırılarıyla geçirirken ilerisi için de dışarıya mesajlar verdi. Rejim kuşatmasının kaldırılmasına yönelik uluslararası mesajlara karşın Deralı muhalifleri diz çöktürene kadar geri adım atmayan rejim ileride de imkan bulduğunda muhalifleri sonuna kadar zorlayacağını ve bu hususta eylem içermeyen uluslararası kınama mesajlarının işlevsiz kalacağını bir kez daha teyit etmiş oldu. Muhaliflere karşı uyguladığı "tehdit olarak belirle > saldır > kuşat > tahliye et > İdlib'e yolla > İdlib'de hedef al" siyasetini uygulamaya devam edeceğini herkese gösteren rejim Deyr ez-Zor ve Suveyde'de kendisi ile ters düşmüş olan yerel figürlere de bu vesileyle gözdağı vermiş oldu.

Öte yandan rejim kendi kapasitesiyle alakalı da zaten aşikar olan gerçeklerin pekişmesine yol açan bir süreç geçirdi. İdlib'de gerçekleştirilen bombardımanlara karşın karada herhangi bir girişimi bulunmayan, aksine dönem dönem cephe hattında nokta saldırılara hedef olan rejim askeri unsurları Dera'da da Rusya'nın arabulucu olarak müdahil olmadığı dönemlerde eski muhaliflere karşı karada çok sayıda kontrol noktasını kaybetmiştir. Bu yaşananlar Rejimin, arkasında Rus hava desteği olmaksızın bir bölgeyi ele geçirmek bir yana mevcut cephe hattını korumak hususunda dahi sorun yaşayabilen zayıf ve işlevsiz bir yapıda olduğunu göstermekte. Dera ve İdlib'de yaşanan süreçlerin Rejimin planları doğrultusunda eylemler oldukları aşikar. Lakin Rejimin emellerine ulaşabilmesinin Rusya'nın onay ve desteğine bağlı olduğu da bir gerçek. Bu sebeple kısa ve orta vadedeki olası Rejim tehditlerini de Rusya'nın "katılımı" üzerinden okumak Ankara'nın faydasına olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA