Husri Ebu İshak kimdir?

Kayrevan'da doğdu. Husrî nisbesiyle anılması, kendisinin veya ailesinin hasır işiyle uğraşması yahut Kayrevan civarındaki Husr köyünden olmasıyla ilgilidir. Kırtasiyecilik ve kitap istinsahı ile geçimini sağlayan Husrî, zengin kütüphanesi sayesinde kendi kendini yetiştirerek Arap dili ve edebiyatı ile ahbâr hakkında geniş bir kültüre sahip oldu. Birçok kimse onun kitaplığından ve ilminden faydalanmak için etrafında toplanmıştı. Çoğu Kayrevanlı olan öğrencileri arasında İbn Reşîḳ el-Kayrevânî ile İbn Şeref el-Kayrevânî gibi seçkin kimseler de vardı. Öğrencilerinin yetişmesinde büyük rol oynayarak genç yaşta "üstat" diye anılan Husrî, talebelerine eski edebiyatla şiir ve ahbârın yanında müvelled, muhdes ve hatta çağdaş edip ve şairlere ait eserleri de okutuyordu. Bu çalışmaları ile yeni edebiyat akımının da ilk temsilcisi sayılmıştır. Husrî, özellikle Bedîüzzaman el-Hemedânî'nin Maḳāmât ile Resâʾil'inden bol miktarda nakiller yapmış ve bunları okutarak öğrencilerine sanatlı nesri sevdirmiş, Afrika'ya "makāmât" türünü ilk defa o getirmiştir. Nitekim Afrika'da bu alanda ilk eser olan Mesâʾilü'l-intiḳād öğrencisi İbn Şeref tarafından kaleme alınmıştır.

Şiirlerinde genellikle incelik, lirizm ve tabiilik hâkim olmakla birlikte Ebû Temmâm'ın etkisinde kalarak başta tıbâk, cinas ve istiare olmak üzere edebî sanatların çokça yer aldığı şiirler de yazmıştır (İbn Reşîḳ el-Kayrevânî, s. 45-49). Bununla birlikte onun şöhreti başta Zehrü'l-âdâb'ı olmak üzere mensur eserlerine dayanır.

Kazzâz ve Nehşelî gibi ediplerle ilim, kültür, edebiyat ve sanatta Kayrevan'ın altın çağı sayılan Muiz b. Bâdîs dönemini (1015-1062) hazırlayanlardan biri olan Husrî, Kayrevan yakınlarındaki Mansûre (Mansûriye) şehrinde 413 (1022) yılında otuz beş kırk yaşlarında vefat etti (a.g.e., s. 45-46; İbn Hallikân, I, 55; Şâzelî Bû Yahyâ, Ḥavliyyâtü'l-Câmiʿati't-Tûnisiyye, sy. 1, s. 9-19). Husrî'nin 453 (1061) yılında öldüğünü söyleyenler de vardır (meselâ bk. İbn Bessâm eş-Şenterînî, II/4, s. 585; Yâkūt, II, 95).

Eserleri. 1. Zehrü'l-âdâb* ve s̱emerü'l-elbâb. Husrî'yi şöhrete kavuşturan en önemli eseridir. İnce bir ruh ve edebî bir zevkle seçilmiş en güzel nesir ve nazım örneklerinden oluşan ve Arap edebiyatının temel eserlerinden kabul edilen Zehrü'l-âdâb Ali Muhammed el-Bicâvî tarafından neşredilmiştir (I-II, Kahire 1372/1953, 1389/1969). 2. Cemʿu'l-cevâhir fi'l-mülaḥ ve'n-nevâdir. Bu kitap da Zehrü'l-âdâb gibi sanat değeri yüksek mensur ve manzum eserlerden seçmeler mahiyetindedir. Ancak Zehrü'l-âdâb'ın çok değişik konularına karşılık Cemʿu'l-cevâhir daha yeknesak bir içeriğe sahiptir. Bu eser de edebî fıkra, hikmet, vecize, latife, güldürücü, eğlendirici ve ibretli hikâye, güzel ve nükteli sözlerden oluşmaktadır. Ancak Husrî, Zehrü'l-âdâb gibi ciddi eserine uygun düşmeyen güldürücü ve eğlendirici fıkra ve hikâyeleri onun bir zeyli mahiyetindeki bu kitabında toplamıştır. Bununla birlikte eserde ahlâka ve genel âdâba aykırı parçalara yer verilmemiştir. İlk defa Muhammed Emîn el-Hancî tarafından Ẕeylü Zehri'l-âdâb ev Cemʿu'l-cevâhir fi'l-mülaḥ ve'n-nevâdir adıyla yayımlanan eser (Kahire 1353/1934) daha sonra Ali Muhammed el-Bicâvî (Kahire 1372/1953; Beyrut 1407/1987), Zekî Mübârek (Beyrut 1972) ve Ruhâb Hıdır Akkāvî (Beyrut 1413/1993) tarafından neşredilmiştir. 3. Nûrü'ṭ-ṭarf ve nevrü'ẓ-ẓarf. Kitâbü'n-Nûreyn adıyla da anılır (Yâkūt, II, 97). Zehrü'l-âdâb'ın bir nevi ihtisarı mahiyetinde olmakla birlikte onun tekrarı değildir. En belirgin özelliği, öğretici ve eğitici vasfı göz önünde bulundurularak kısa tutulmuş olmasıdır. Eserin yazma nüshaları Escurial (nr. 392) ve Gotha (nr. 2129) kütüphanelerinde bulunmaktadır. 4. el-Maṣûn fî sırri'l-heva'l-meknûn. Bazı kaynaklarda el-Maṣûn mine'd-devâvîn (İbn Bessâm eş-Şenterînî, II/4, s. 584), el-Maṣûn ve'd-dürrü'l-meknûn (Yâkūt, II, 97) ve el-Maṣûn fi'l-hevâ (Zehebî, XVIII, 139) adlarıyla da geçer. Ana teması aşk olan eser, sanat değeri taşıyan manzum ve mensur parçalardan seçmeleri ihtiva eder. Fakat önceki eserlerin aksine burada konular başlıklarla birbirinden ayrılmıştır. Öteki eserler birer edebiyat antolojisi niteliğinde iken bu eserde konuların anlatımı bizzat yazar tarafından yapılmakta ve edebî malzeme konuların işlenmesinde örnek olarak kullanılmaktadır. Eserde aşk, aşkın tezahürleri, iffet, kıskançlık, hicran, vuslat gibi konular eleştirici bir yaklaşımla ele alınmış olup alıntılarla ilgili açıklamalar son derece başarılıdır. Görüşlerine yer verilen âlim ve düşünürler arasında sık sık Yunan filozoflarının adı da geçmektedir. Ayrıca eserde birçok konuda diyalog üslûbuna yer verilmesi Yunan tesirini düşündürmektedir. Kurtubalı İbn Hazm'ın (ö. 456/1064) Ṭavḳu'l-ḥamâme adlı eserinde Husrî'nin tesiri görülmektedir. Hasan Zikrî Hasan bu iki eseri edebî açıdan karşılaştıran bir çalışma kaleme almıştır (Ḥadîs̱ü'l-ḥub beyne'l-Ḥuṣrî ve İbn Ḥazm, Kahire 1988). el-Maṣûn, Muhammed Ârif Mahmûd Hüseyin (Kahire 1407/1986) ve Nebevî Abdülvâhid Şa'lân (Kahire 1409/1989) tarafından yayımlanmıştır. 5. Resâʾilü'l-Ḳayrevânî ve dîvânühû. Husrî'nin edebî mektuplarıyla şiirlerini ihtiva eden eseri Muhammed el-Merzûkī ile Cîlânî b. Hâc Yahyâ neşretmiştir (Tunus 1963). Husrî'nin, ince tasvir ve gazel parçalarının yoğunlukta olduğu şiirlerinin bir kısmını Hasan Hüsnî Abdülvehhâb derlemiş ve Mücmelü târîḫi'l-edebi't-Tûnisî adlı eserinin içinde yayımlamıştır. 6. Ṭayyibâtü'l-Eġānî ve muṭribâtü'l-ḳıyânî. Husrî, adından Ebü'l-Ferec el-İsfahânî'nin el-Eġānî'sinden yapılmış seçmeleri ihtiva ettiği anlaşılan bu eserinden Cemʿu'l-cevâhir'inde söz etmekte ve ondan nakiller yapmaktadır (Abduh Abdülazîz Kılkīle, s. 80). Süyûtî, Husrî'nin Sa'leb'in Kitâbü'l-Faṣîḥ'ine yazdığı bir şerhten bahsetmektedir (el-Müzhir, I, 201).

Öğrencisi İbn Reşîḳ'ın kaydettiğine göre Husrî Kayrevan şairlerine dair kronolojik bir eser yazma düşüncesinde iken o zaman kendisi bu şairlerin yaşça en küçüğü olması sebebiyle eserin sonunda yer almasını hoş karşılamayarak hocasını sert bir dille eleştirmiş, bunun üzerine hocası bu düşüncesinden vazgeçmek zorunda kalmıştır (el-Ünmûẕec, s. 49). Daha sonra İbn Reşîḳ, Ünmûẕecü'z-zamân fî şuʿarâʾi'l-Ḳayrevân adlı eseriyle hocasının bu düşüncesini gerçekleştirmiştir. İbn Reşîḳ'ın hocasını kıskandığı için bu yola başvurduğunu ileri sürenler varsa da bu uzak bir ihtimaldir. Zira İbn Reşîḳ, o sırada yaşı ve ilmî seviyesi bakımından böyle bir rekabete girecek durumda değildi.

C. Brockelmann tarafından Ebû İshak el-Husrî'ye nisbet edilen (GAL, I, 315; Suppl., I, 472) el-Muʿaşşerât ve Ḳaṣîdetü'l-Ḳayrevân Ali b. Abdülganî el-Husrî'ye aittir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA