İmdadüllah Tehanevi kimdir?

22 Safer 1233'te (1 Ocak 1818) Sehârenpûr'a bağlı Nânevte kasabasında doğdu. Asıl adı İmdâd Hüseyin'dir. Kendisi, babası Hâfız Muhammed Emîn'in soyunun Hz. Ömer'e, annesi Bîbî Hüseyin'in soyunun ise Hz. Ebû Bekir'e ulaştığını söyler. Arapça ve Farsça'yı öğrendikten sonra Abdürrezzâk Cihencehânevî'den Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin Mes̱nevî'si, Sa'dî-yi Şîrâzî'nin Bostân ve Gülistân'ı gibi klasik eserlerin bazı bölümlerini okudu. Muhtemelen 1833'te gittiği Delhi'de bir süre kelâm, hadis ve hat dersleri aldı. On dokuz-yirmi yaşlarında tasavvufa ilgi duyarak Şah Nasîrüddin Nakşibendî-Müceddidî'ye intisap etti. İmdâdullah, bir süre sonra onun yanından ayrılıp Çiştiyye tarikatının Sâbiriyye kolu şeyhlerinden Miyânciyû Nûr Muhammed Cihencehânevî'ye biat etti. Seyrüsülûkünü tamamlayıp hilâfet aldı. Şeyhinin vefatından sonra üç ay kadar Pencap ormanlarında yalnız başına yaşayan İmdâdullah 1843 yılında Hicaz'a gitti. Mekke'de Muhammed İshak Dihlevî ve Seyyid Kudretullah Benâresî gibi âlimlerden ilmî ve tasavvufî konularda istifade etti. 1845'te Hindistan'a dönerek irşad faaliyetine başladı.

1857 yılında Hint müslümanları İngilizler'e karşı ayaklandığında İmdâdullah'ın müridleri de mücadeleye katıldılar. Bu arada iki yıla yakın bir süre gizlenen İmdâdullah 1859'da Hicaz'a kaçtı ve bundan sonra Mekke'de yaşamaya devam etti. Mekke'de bulunduğu yıllarda Żiyâʾü'l-ḳulûb adlı eserini ve Mevlânâ'nın Mes̱nevî'sini okuttu. Halifelerinden Eşref Ali Tehânevî bu derslerde geçen önemli konuları Kilîd-i Mes̱nevî (Kanpûr 1321) adını verdiği eserinde toplamıştır. XIX. yüzyılın önemli Mevlevî şeyhlerinden Mehmed Esad Dede onun mesnevi dersini dinlemiş ve oldukça etkilenmiştir. 13 Cemâziyelâhir 1317'de (19 Ekim 1899) Mekke'de vefat eden İmdâdullah Cennetü'l-muallâ'da defnedildi.

Yıllarca Mes̱nevî okutan İmdâdullah'ın yaşının ilerlediği ve artık oturmakta güçlük çektiği dönemde bile büyük bir şevkle Mes̱nevî okuttuğu kaydedilmektedir (Abdürreşîd Erşed, s. 96). Osmanlı âlim ve mutasavvıflarıyla olan bağını da bu Mes̱nevî sevgisi sağlamıştır. Ahmet Avni Konuk, onun Mes̱nevî hâşiyesinin Hindistan'da yazılan diğer Mes̱nevî şerh ve hâşiyeleri için de bir köprü vazifesi gördüğünü söyler (Mesnevî-i Şerîf Şerhi, I/1, s. 14). Bazı eserlerinin Türkiye kütüphanelerinde bulunması, tasavvufî kişiliğinin tesirinin Hint alt kıtasıyla sınırlı kalmadığını göstermektedir. Vaḥdetü'l-vücûd adlı kitabının (Süleymaniye Ktp., Tâhir Ağa Tekkesi, nr. 772, vr. 14a) Türkçe tercümesinin başında yer alan ifadeler de bu tesiri ortaya koymaktadır. İmdâdullah, kendisi dinî ilimlerde bir otorite olmamakla birlikte dinî ilimlerin öğretimine ve bu alanda eser telifine büyük önem vermiştir. Hint alt kıtasının en büyük dinî eğitim kurumu olarak gösterilen Dârülulûm-i Diyûbend'in kuruluşunda ve gelişmesinde onun teşviki ve fikrî desteğinin etkisi olmuştur. Hindistan'ın bağımsızlığını kazanması için çaba gösteren müslüman önderlerin birçoğu onun müridi veya halifesidir.

Müridlerinin sayısı yüz binlerle ifade edilen İmdâdullah birçok kişiye hilâfet vermiştir. Bunlar arasında yer alan Reşîd Ahmed Gengûhî, Muhammed Kāsım Nânevtevî, Feyzülhasan Sehârenpûrî, Şeyhülhind Mahmûd Hasan Diyûbendî, Eşref Ali Tehânevî ve Hüseyin Ahmed Medenî yakın dönem Hindistan tarihinde adları sık sık anılan âlim, mutasavvıf ve liderlerdendir. Özellikle Nânevtevî ile aralarında çok yakın bir sevgi ve dostluk bağı vardı (halifeleri için bk. Eşref Ali Tehânevî, İmdâdü'l-müştâḳ, s. 111-116; Füyûzürrahmân, s. 28-269).

Eserleri. 1. Żiyâʾü'l-ḳulûb. İmdâdullah Çiştiyye tarikatının âdâb, erkân ve ezkârına dair bu en meşhur eserini Farsça olarak telif etmiştir. Çeşitli baskıları yapılan eser (Delhi 1284/1868, 1877; Leknev, ts. [Matba' fahrü'l-metâbi']) Arapça, Urduca (Taṣfiyetü'l-ḳulûb, trc. Nizâmeddin Kîrânevî, Delhi 1904, 2. bs.) ve Türkçe'ye (Ziyâü'l-kulûb Tercümesi, trc. Mehmed Esad Dede, Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 4521; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 105) çevrilmiştir. 2. İrşâd-ı Mürşid. Tarikat âdâbıyla tarikatların silsilesini ihtiva eden Urduca bir risâledir. Müellif tarafından Arapça'ya tercüme edilen eser Eşref Ali Tehânevî tarafından yayımlanmıştır (Kanpûr 1310, 1323). 3. Vaḥdetü'l-vücûd. Farsça küçük bir risâledir (Bombay 1300/1883). Süleymaniye Kütüphanesi'nde (Tâhir Ağa Tekkesi, nr. 772, vr. 21-26; T trc., vr. 14-20) yazma nüshası bulunan eser Ahmet Avni Konuk tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir (Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 3649). 4. Ḥavâşî ber Mes̱nevî-i Mevlânâ-i Rûm. Hâşiyenin ilk iki cildi müellif hayatta iken (Kanpûr 1896-1897, 1898), diğer kısmı da vefatından sonra basılmıştır. Ahmet Avni Konuk Mesnevî-i Şerîf Şerhi'ni yazarken bu eserden istifade ettiğini, ayrıca diğer Hintli Mes̱nevî şârihlerinin eserlerine de bu kitap vasıtasıyla ulaştığını söyler (I/1, s. 14; Gölpınarlı, III, 225). 5. Ġıẕâʾey Rûḥ. Nefis tezkiyesine dair hikâye üslûbunda 1650 beyitlik bir manzumedir (Abdürreşîd Erşed, s. 105). 6. Gülzâr-ı Maʿrifet. Tasavvufî ve duygusal konuların işlendiği gazel ve na'tlardan oluşan eserin 319 beyti Urduca, doksan üç beyti Farsça'dır. Eser Miyân Niyâz Ahmed tarafından yayımlanmıştır (Sâdhûre, ts.). 7. Tuḥfetü'l-ʿuşşâḳ. İlâhî aşka müptelâ olan âşıkların hikâyesini anlatan 1324 beyitlik bir eserdir (a.g.e., s. 105). 8. Cihâd-ı Ekber. Nefis mücadelesiyle ilgili anonim Farsça 679 beytin çeşitli ilâveler ve düzeltmelerle birlikte tercümesidir. 9. Derdnâme-i Ġamnâk. Urduca bir manzume olup gerçek aşkın ve derin duyguların etkili bir dille ifade edildiği 175 beyitten oluşmaktadır (a.g.e., s. 106). 10. Fayṣala-i Heft Mesʾele. Hint alt kıtasının iki büyük Hanefî cemaati (Diyûbendî ve Birîlvî) arasındaki ihtilâf konusu yedi meseleyi ele alan bu Urduca risâle iki cemaatin arasını bulmak için telif edilmiştir. Çeşitli zamanlarda yayımlanan risâlenin Pencap Vakıflar İdaresi tarafından itinalı bir baskısı yapılmıştır (Lahor 1973). 11. Külliyyât-ı İmdâdiyye. Tuḥfetü'l-ʿuşşâḳ, Gülzâr-ı Maʿrifet, Derdnâme-i Ġamnâk, Cihâd-ı Ekber, Nâle-i İmdâd gibi manzum ve mensur on eserinin bir araya getirildiği külliyatın çeşitli baskıları yapılmıştır (Kanpûr 1315/1898; [baskı yeri yok] 1317/1899; Karaçi 1976). 12. Mektûbât-ı İmdâdiyye. Mürid ve dostlarına Mekke'den yazdığı elli kadar Urduca mektubu ihtiva etmekte olup Eşref Ali Tehânevî tarafından derlenerek "Ṣad Fevâʾid" adlı ekiyle birlikte neşredilmiştir (Leknev 1317; Lahor 1966, 1977). Bu derlemede yer almayan bazı mektupları da Muhammed Eyyûb Kādirî bir araya getirerek "Mektûbât-ı Ḥażret Ḥâcî İmdâdullāh Muhâcir Mekkî" başlığı ile el-ʿİlm dergisinde yayımlamıştır (Karaçi, Ekim-Aralık 1957, s. 41-49). 13. Nevâdir-i İmdâdiyye. Yine müellifin mektuplarını ihtiva eden eser Nisâr Ahmed Fârûkī tarafından derlenmiştir (Gülberge 1996). 14. Merḳūmât-ı İmdâdiyye. Bu eser de Farsça altmış bir mektuptan oluşur. İmdâdü'l-müştâḳ'ın ekinde (nşr. Eşref Ali Tehânevî, Leknev 1915) ve müstakil olarak (haz. Nisâr Ahmed Fârûkī, Delhi 1979; der. Vahîdüddin Râmpûrî, Urduca trc. Abdülhay, Delhi 1980) neşredilmiştir. 15. İmdâdü's-sülûk. Tasavvufa dair olan bu Arapça risâleyi Reşîd Ahmed Gengûhî Farsça'ya çevirerek yayımlamıştır (Sâdhûre 1316; Urduca trc. Muhammed Âşık İlâhî Mîratî, Lahor 1984). 16. İmdâdü'ṣ-ṣâdıḳīn. Sâdıkulyakīn Kürsevî ve Ahmed Hasan Kanpûrî tarafından 1314 (1897) yılında şeyhin sözlerinden derlenerek meydana getirilmiş olan eser Şemâʾim-i İmdâdiyye (Lahor 1966) ile birlikte neşredilmiştir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA