Osmanlı devlet adamı Mahmud Celâleddin Paşa

İstanbul'un Vefa semtinde doğdu. Sadrazam Çorlulu Ali Paşa'nın beşinci kuşak torunlarından olduğu için Çorluluzâde lakabıyla da anılır. Babası Maliye Nezâreti muhasebecisi Mehmed Aziz Efendi'dir. 1849'da rüşdiyeden, 1852'de Dârülmaarif'ten mezun olmasının ardından özel hocalardan ders gördü, Arapça ve Fransızca öğrendi. Memuriyet hayatına on beş yaşında iken maaşsız olarak Meclis-i Vâlâ Mazbata Odası'nda kâtip muavinliğiyle başladı. İki yıl sonra Meclis-i Vâlâ Mühimme Dairesi'nde başkâtip oldu. Bu arada Mehmed Emin Âlî Paşa'nın dikkatini çekerek teveccühünü kazandı. 1867'de Âlî Paşa'nın maiyetinde Girit'e gitti ve paşa ile beraber beş ay kadar orada bulundu. 1868'de kurulan Şûrâ-yı Devlet'in üyeliğine getirildi ve başkâtipliğini yaptı. 1870'te Dahiliye müsteşarlığına ve âmedciliğe tayin edildi. Âlî Paşa'nın 1871'de vefatı üzerine onun çevresine güvenmeyen Mahmud Nedim Paşa tarafından görevden alındı. 1873'te Adliye Nezâreti Muhâkemat Dairesi üyeliğine, 1875'te tekrar âmedciliğe getirildi. II. Abdülhamid'in tahta çıkışının ardından azledildiyse de iki ay sonra ikinci defa Şûrâ-yı Devlet üyeliğine, 1880'de Şûrâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi ikinci reisliğine tayin edildi. Abdülaziz'in tahttan indirilmesi ve şüpheli ölümüyle ilgili soruşturmalardaki faaliyeti ve verdiği raporlarla (jurnaller) ön plana çıktı ve kendisine 1881'de vezirlik rütbesi verildi. 1885'te Umûr-ı Nâfia Komisyonu üyeliğine seçildi. 1887'de fevkalâde memuriyetle Girit'e gönderildi. Burada kaldığı kırk günlük süre içinde ve dönüşte uğradığı Sisam'da genel asayişi düzene koymadaki başarısından dolayı padişah tarafından Murassa Osmânî nişanı ile taltif edildi. Aynı yıl içerisinde Muvâzene-i Umûmiyye Komisyonu reisi oldu. 26 Aralık 1887'de Maliye nâzırlığına getirildi. Sadrazam Yûsuf Kâmil Paşa'nın talebi üzerine 9 Ağustos 1888'de azledildi. Haziran 1889'da karışıklıkları önleme göreviyle yeniden Girit'e gönderildi. Burada bulunduğu sırada saldırıya uğrayarak başından kurşun yarası alınca İstanbul'a döndü ve ikinci defa Şûrâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi reisliğine tayin edildiyse de kendi isteğiyle ayrıldı. Bir ara Hudâvendigâr valiliği yaptı, arkasından 30 Ağustos 1891'de Ticaret ve Nâfia nâzırı oldu. On bir gün sonra karışıklıkların yoğunlaştığı Girit'e vali vekili olarak gitti. 1894'te İstanbul'a döndü. Kasım 1895'te ikinci defa Ticaret ve Nâfia nâzırı oldu ve vefatına kadar bu görevde kaldı. 18 Ocak 1899 tarihinde İstanbul'da öldü ve Beşiktaş Yahyâ Efendi Mezarlığı'nda toprağa verildi. İki defa evlenen Mahmud Celâleddin Paşa'nın ilk eşinden daha sonra Paris büyükelçisi olan Sâlih Münir Paşa dünyaya geldi. Tanınmış bestekârlardan Şemseddin Ziyâ Bey ve Sivas eski mebuslarından Âtıf (Esenbel) ikinci eşinden oğulları, eski büyükelçilerden Melih Esenbel torunudur.

Meslek hayatında bazısı yabancı devletler tarafından olmak üzere pek çok nişanla taltif edilen Mahmud Celâleddin Paşa bulunduğu görevlerde gösterdiği başarı ile temayüz etmiştir. Keçecizâde Fuad, Mütercim Rüşdü, Mahmud Nedim ve Midhat paşalar gibi ünlü devlet adamları ile çalışmış, Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid dönemlerinin siyasî olaylarına ve devlet işlerine yakından şahit olmuştur. II. Abdülhamid'e pek çok konuda ve özellikle ıslahatlarla ilgili lâyihalar hazırlamıştır. Devlet adamlığının yanı sıra bir hukuk ve tarih âlimi olan paşa, diğer taraftan yazdığı mazbata ve tezkireleri Bâbıâli kalemlerinde örnek kabul edilen döneminin en tanınmış münşilerindendi. Hat sanatının özellikle rik'a tarzında eserler verdiği gibi mûsiki alanında da bazıları çok beğenilmiş otuz kadar bestesi günümüze ulaşmıştır. Hudâvendigâr valiliği sırasında (1891) Bursa'da bir dârülaceze yaptırdığı bilinmektedir.

Eserleri. 1. Mir'ât-ı Hakîkat. Tanzimat ve I. Meşrutiyet devirleri siyasî tarihinin iç ve dış olayları hakkında temel kaynaklardan biri olarak kabul edilir. Kendi ifadesine göre eserini bizzat şahidi olduğu hadiseler kaydederek, diğer olayları da şahitlerinden ve sözüne güvenilir kişilerden bilgi edinmek suretiyle ve ilgili belgeleri inceleyerek kaleme almıştır. Bununla birlikte zaman zaman dönemin olaylarında ve çekişmelerinde kaçınılmaz olarak taraf bulunduğundan kitapta bunun etkileri yer yer görülür. İstanbul'da üç cilt halinde basılan eserin (1326-1327) her cildi dört bölümden oluşmaktadır. Baş tarafta Osmanlı-Rus ilişkilerinin son 150 yılını anlatan bir özetin ardından Sultan Abdülmecid'in cülûsuyla asıl konuya girilir. Eser İsmet Miroğlu, M. Derin, M. Hacıoğlu, Ö. Akdaş tarafından sadeleştirilerek yayımlanmıştır (İstanbul 1979-1980). Ancak bu neşir eksik olduğundan İsmet Miroğlu kitabın tamamını yine sadeleştirerek tek cilt halinde tekrar neşretmiştir (İstanbul 1983). 2. Ravzatü'l-kâmilîn (İstanbul 1289). 1703 yılında II. Mustafa'nın tahttan indirilmesi ve yerine III. Ahmed'in cülûsu ile sonuçlanan Edirne Vak'ası'ndan bahseden Mehmed Şefik Efendi'nin Şefiknâme adlı eserinin şerhidir. Mahmud Celâleddin Paşa'nın yayımlanmış diğer eserleri de şunlardır: Âsâr-ı Manzûme (İstanbul 1311); Münşeât-ı Mahmud Celâleddin Paşa (İstanbul 1312); Miftâhu'l-esrâr (Bekā-yı Ruh; Celb-i Ervâh, İstanbul 1326); Ahlâk (İstanbul 1327). Müellifin 1282-1285 (1865-1868) Girit olaylarını ele alan Girid İhtilâli Tarihi adlı eseriyle (kendi hattıyla yazma olarak İÜ Ktp., TY, nr. 4150) Mecmûa-i Eş'âr (İÜ Ktp., TY, nr. 9654) henüz yayımlanmamıştır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA