Eğriboz Nerededir?

Bugün Khalkis adını taşımakta olup Yunan anakarasının doğusunda, kıyıya paralel olarak uzanan Eğriboz (Évvoia) adasında Éuboea ilinin merkezidir. Anakara ile ada arasında bulunan Euripos (Évrípos) adlı boğazın en dar yerinde kurulmuştur. Şehrin bulunduğu noktada ada anakaraya oldukça yaklaşır. Boğazdaki gelgit akıntıları sürekli yön değiştirerek eşine az rastlanır bir tabiat olayı meydana getirir. Tarih boyunca burayı anakaraya bağlayan birçok köprü yapılarak irtibat sağlanmıştır. Osmanlı hâkimiyeti döneminde (1470-1831) önemli bir deniz üssü olan şehir, Tesalya'nın güneyinde kalan bölgenin kalabalık müslüman nüfusa, birçok dinî binaya sahip önde gelen İslâmî ve idarî bir merkezi olarak dikkati çeker.

Euboia adasındaki bir yarımadanın üzerinde bulunan şehrin kuruluşu Bizans devrinin ilk yıllarına rastlar. O dönemde Euripos Boğazı kıyısında, eski Khalkis şehrinin batısında küçük müstahkem bir yerleşim merkezi olarak kuruldu. Buraya Grekçe Egripos denildi; bu ad Venedik hâkimiyeti sırasında Negroponte'ye, Osmanlı idaresi sırasında da aslına uygun bir şekilde Eğriboz'a çevrildi. XVI. yüzyıl başlarında burayı gören Pîrî Reis adanın ve şehrin adını Iğribos olarak kaydeder (Kitâb-ı Bahriye, I, 271). Fetihten hemen sonrasına ait tahrir defteriyle XV. yüzyıl Osmanlı kaynaklarından Umur Bey'in gazâlarını anlatan Enverî, Âşıkpaşazâde ve Neşrî gibi tarihçilerin eserlerinde bu ad Ağriboz, Ağribos şeklinde yazılıdır. Daha sonraki Osmanlı kaynakları ve resmî belgelerinde Ağriboz imlâsı yerleşmiştir. Şehrin adının burayı kuran Ayağriboz'dan geldiğini belirten Evliya Çelebi, halkın burayı Eğriboz şeklinde andığını, ancak resmî kayıtlarda Ağriboz olarak geçtiğini belirtir (Seyahatnâme, VIII, 236). Antik dönemde oldukça gelişmiş bir şehir olan ve Aristo'nun öldüğü yer olarak bilinen Khalkis şehri ise bu Bizans-Venedik şehrinin doğusunda bulunmaktadır.

Eğriboz, Bizans İmparatorluğu'nun 1204'te bölünmesinden sonra Venedikliler'in kontrolü altına girdi. Venedikliler 1304'te burayı müstahkem hale getirdiler ve 1470'e kadar Ege'deki en gelişmiş deniz üssü olarak kullandılar. Venedikliler zamanında 1800 m. uzunluğunda surlarla çevrilen Eğriboz 10 hektarlık bir sahayı içine alıyordu. Dar sokakları ve 1200-1500 kadar yüksekçe evleri bulunmakta olup nüfusu yaklaşık 5-6000 civarındaydı. Bu haliyle Selânik'in güneyindeki en büyük şehir özelliği taşımaktaydı. Türkler'in Eğriboz'a ilk gelişleri, Aydınoğlu Umur Bey'in 1333'teki akınları sırasında gerçekleşti. Umur Bey'in buraya yönelik akınları daha sonra da devam etti. 1415-1417 yıllarında Venedikliler savaşlarda ele geçirdikleri Türk esirleri de kullanarak şehir surlarını geniş ve derin bir hendekle çevirip tahkim ettiler.

1458'de Mora seferi dönüşünde Fâtih Sultan Mehmed Venedikliler'in misafiri olarak Eğriboz'a geldi. Mora'nın Osmanlı topraklarına dahil edilmesinden sonra kara ve deniz ulaşımını tehdit eder bir özellik kazanan Eğriboz'un önemi arttı. 1463 ile 1479 yılları arasında devam eden Osmanlı-Venedik savaşı sırasında Fâtih bizzat başında bulunduğu büyük bir orduyla şehri kuşattı (1470), kaptanlığını Mahmud Paşa'nın yaptığı deniz gücü de bu kuşatmaya destek verdi. Şehir uzun bir muhasaradan ve şiddetli sokak çatışmalarından sonra ele geçirildi. Savaş esnasında ve sonrasında 5000 kişinin öldürüldüğü ve 2500 kişinin de İstanbul'a sürülerek yerleştirildiği belirtilir. Âşıkpaşazâde, Neşrî, Dursun Bey ve Kemalpaşazâde gibi Osmanlı müelliflerinin eserlerinde şiddetli çatışmalardan, garnizonun yok edilişinden, kiliselerin camiye çevrilişinden ve hayatta kalan sivillerin (İbn Kemal'e göre 15.000, Tevârîh-i Âl-i Osmân, VII, 291) sürgüne gönderilişinden bahsedilir. Âşıkpaşazâde bu bilgilere, gönüllü olarak Eğriboz'a gelen müslümanların boşalan hıristiyan evlerine yerleştiklerini de ekler. Osmanlılar'ın ele geçirdiği esirlerden biri olan Gian-Maria Angiolello İstanbul'a sürülenlerin karşılaştıkları güçlükleri kaydetmiştir.

Osmanlı idaresinin ilk yıllarında şehir sadece askerî öneme sahipti. Fâtih Sultan Mehmed'in emriyle St. Mary Kilisesi buradaki askerlerin ibadetine ayrılarak camiye çevrildi, yakınına da bir hamam yaptırıldı. Caminin harcamalarına bu hamamın ve ayrıca altmış iki dükkânın kira gelirleri vakfedildi. Camiye çevrilen kilise, muhtemelen İmparator Justinyen tarafından VI. yüzyılda yaptırılmıştı ve 1204'e kadar Ortodoks kilisesi, bu tarihten 1479'a kadar da Katolik katedrali olarak kullanılmıştı.

Osmanlılar en az üç defa Eğriboz surlarını tamir ve tahkim ettiler. 1470'te meydana gelen tahribatın giderilmesi dışında ilk ciddi tamir Kanûnî Sultan Süleyman'ın emriyle, Haçlı donanmasının 1535-1536'da denizden gerçekleştirdiği saldırıdan hemen sonra 943'te (1536-37) yapılmış olmalıdır. Özellikle Eğriboz'daki kale ve burayı anakaraya bağlayan köprü sağlamlaştırılmaya çalışılmış, kaledeki top sayısı ve topçular iki katına çıkarılmıştır. Söz konusu saldırı sebebiyle adanın güney ucunda bulunan Kızılhisar (Castel Rosso-Karystos) nahiyesi köylerindeki hıristiyanlar avârız, cizye ve devşirme yükümlülüklerinden muaf tutulmuş ve düşman saldırılarına karşı Kızılhisar'daki küçük müslüman askerî garnizonuna yardımcı olmaları istenmişti.

İkinci önemli tahkimat, Girit Savaşı sırasında Şevval 1067'de (Temmuz 1657) Kenan Paşa tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu tamirata ait olup şimdi mevcut bulunmayan kitâbeyi Evliya Çelebi kaydetmiştir. Bu defa kalenin kara tarafına geniş ve derin iki hendek kazılmıştır. Hendeklerin kalıntıları şehir merkezinde sonradan yapılan arkeolojik kazılarla ortaya çıkmıştır. Hendekler İngiliz bahriyesinin 1861 tarihli haritasında da görülmektedir.

Üçüncü önemli tahkim faaliyeti ise 1687-1688 kışında Mora kaybedildikten sonra ve Venedikliler'in Atina'yı muhasara altına almaları esnasında gerçekleştirildi. Varoş kısmının etrafında çok kısa bir süre içerisinde toprak ve ağaçtan duvarlar yapıldı. Aynı zamanda anakara üzerinde bulunan ve şehrin karşı yakasında yer alan Karababa tepesinde iki çokgen tabyalı bir istihkâm yapılıp buraya kırk top ve kuvvetli bir muhafız grubu yerleştirildi. 15.000 kişilik Venedik ordusu gelmeden kısa bir süre önce bütün bu hazırlıklar tamamlanmıştı. Osmanlılar'ın savunma yapacak 6000 askeri vardı. Üç aydan fazla devam eden kuşatma sonrasında Venedikliler ağır kayıplar vererek geri çekildiler. Kuşatmanın ardından duvarların önemli bir kısmı yeniden yapıldı.

Eğriboz'u gören Evliya Çelebi, burası ve günümüzde hemen hepsi yok edilmiş olan İslâmî yapılar hakkında çok değerli bilgiler verir. Kale ve istihkâmları, köprüleri etraflı bir şekilde anlatan Evliya Çelebi şehirde on bir müslüman mahallesi, on bir cami olduğunu yazarak Fâtih Sultan Mehmed'in kiliseden camiye çevirdiği yapının yanı sıra Dâvud Bey, Emîrzâde, Filzâde ve Karlızâde camilerinden de bahseder. Ayrıca altı mescid bulunduğunu belirtir ve bunlardan Osman Ağa Mescidi, Turhan Bey Zâviyesi Mescidi, Hasan Baba Mescidi, Küçük İlyas Mescidi, Mûsâ Ağa Mescidi'nin adlarını verir. Mescidler 1506 tarihli Tahrir Defteri'nde bahsedilenlerin aynıdır. Evliya Çelebi ayrıca, yukarı kapı semtinde beş hıristiyan mahallesi ve bunlara ait beş kilise ile bir yahudi mahallesinin bulunduğunu yazarsa da kaledeki medrese ve tekkelerin adlarını vermez. Onun ifadelerinden, "taşra varoş" olarak zikrettiği sur dışında kalan bölümün de hayli gelişmiş olduğu anlaşılmaktadır. Buranın, beylerbeyilerin saraylarının da yer aldığı 2000 evden oluştuğunu belirtmektedir. Evliya Çelebi'nin kalede seksen, sur dışında ise 426'dan fazla dükkânın bulunduğunu yazması, şehrin ekonomik yapısı hakkında önemli bir ipucu vermektedir. Sur dışındaki en önemli yapılar arasında Mustafa Paşa Camii ve Hamamı ile Koca Memi Camii'ni zikreder. Bunlardan ilki, eski fotoğraflarda tek kubbeli ihtişamlı bir yapı olarak göze çarpmaktadır. Bu cami 1894'ten hemen sonra yıkılmıştı. Hamam ise 1982'de hâlâ ayaktaydı. İkinci önemli yapı olan Memi Paşa Camii ise 1019'da (1610-11) yapılmıştı. Sur dışında bunların yanında dokuz mescid, iki medrese, dört tekke ve beş mektep vardı. Evliya Çelebi'nin verdiği rakamlara göre (3900 hâne), XVII. yüzyılın ikinci yarısının ortalarına doğru şehrin toplam nüfusunun 16-17.000 olduğu söylenebilir. Spon ve Wheler de 1675'te nüfusu 14-15.000 olarak tahmin etmektedirler. Osmanlı hâkimiyeti boyunca Eğriboz'un nüfusu bu rakamlar civarında kalmıştır. 1815'te François Pouqueville, şehir nüfusunun üçte birini Rumlar'ın oluşturduğunu ve yedi eski Venedikli ailenin de burada yaşadığını belirtir.

XVIII. yüzyılı kısmen sakin geçiren şehirde bu dönemde kubbeli birkaç cami daha yapılmıştı. Kalede bulunan cami, hattat Yahyâ b. Süleyman'ın yazdığı kitâbesi ve Lâle Devri'ne ait tezyinatıyla hâlâ mevcuttur.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA