Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

İstanbul'dan bakınca Paris

Kim bilir kaçıncı kez Paris'te dolanır ve yıllardır tanıdığım bölgelerin, avucumun içi gibi bildiğim semtlerin, anılarla dolu cafelerin, tadını unutamadığım yemekler sunan lokantaların, vaktiyle sinema sevgimin tohumlarının atıldığı Quartier Latin sinemalarının ve başka birçok şeyin aynen yerinde durduğunu bir kez daha gördükten sonra, kafamda kaçınılmaz olarak hep yaptığım şeyi bir kez daha yaptım: İstanbul'la Paris'i kıyaslamak... Öncelikle şu söylenmeli: Paris çağdaş ve görkemli bir kente dönüşme serüvenini 19. yüzyılda tamamlamış bir kenttir. Özellikle Baron Haussmann'ın 1850-70 arası 2. Napolyon'dan aldığı muazzam para ve sonsuz yetkiyle, kenti bulvarları, parkları, kiliseleri, operası, adalet sarayları ve halleriyle, eskiyle modernin en güzel sentezini yaparak, görkemli bir müze-şehir haline getirmesi az görülmüş bir olaydır. Ve artık, bırakınız şu sefil (mimari açıdan sefil!) 21. yüzyılı, 20. yüzyıl bile ona pek az şey eklemiştir. Eyfel Kulesi'nin bile 19. yüzyıl sonlarında yapıldığını hatırlarsanız... Geçen yüzyılın Paris'e armağan ettiği belki tek anılmaya değer yapı, açıldığında çirkinliğiyle şaşırtan, ama sonradan pek sevdiğimiz Beaubourg- Georges Pompidou kültür merkezidir. Oysa aynı dönemde İstanbul hangi imarı gördü ki? Osmanlı'nın Aydınlanma Çağı'nı kaçırdığı kadar Sanayileşme Dönemi'ni de ıskalaması, burjuvazi ya da orta sınıflar denen ve Batı toplumlarının bir tarihten sonra tüm gelişimini yüklenen sınıfların yaratılamaması, yalnızca kentin dönüşümünü engellemekle kalmamış. Daha da acı biçimde, her türlü güzel ve estetik yaratışı sadece sarayın ve sınırlı bir aristokrasinin tekeline almış. Saraylar ve camiler nefis, yalılar harika, çeşmeler bir içim su.

ASLA BİR PARİS OLAMAZ
Ama ya gerisi? Nerede sivil mimari, nerede çağdaş bir yaşam zevkini yansıtacak semtler, konaklar, yeşil alanlar, gezi ormanları? Evet, İstanbul asla bir Paris olamaz. Onun güzellliği kendine göre; biçimlendirilmeye ve çağdaş kente ulaşma çabasına ihtiyacı var. Fransa sadece Paris'i nasıl daha iyi korurum diye düşünürken, bizim yeni İstanbul'u en iyi nasıl kurarım dememiz normal. Ama o zaman da, en azından atalarımızın yarattığı güzellikleri korumak ve yarınlara aktarmak sorumluluğumuz var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA