Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

AB'nin dönemli raporu

Avrupa Komisyonu tarafından her yıl hazırlanan "Dönemli Rapor", bu yıl da medyaya sızdırıldı. AB kurumları, istemedikleri zaman hazırlanan belgeleri resmi açıklamaya dek gözlerden uzak tutmayı başarırlar. Çoğu zaman ise, raporların son hali olmasa da taslaklarını medyaya sızdırarak, büyük ölçüde raporlara verilecek tepkileri zamana yaymayı ve hafifletmeyi hedeflerler.
Bu raporlara, eskiden "Progress Report" yani "İlerleme Raporu" adı verilirdi. 2004-2007 dönemini kapsayan beşinci genişleme dalgasından sonra, genişleme hareketi o denli tavsadı ki, artık raporlar "Regular report" ya da dönemli rapor adıyla anılıyor. İlerleme kelimesinin bu terimden çıkartılmış olması da zaten yeterince açık. AB, 2014-2020 döneminde yeni bir genişleme öngörmüyor. Ancak raporlar, üyelik müzakerelerinde yegâne hedef olan "AB üyeliği" gerçekleşecekmiş gibi, çalışmaları ve gelişmeleri kapsıyor. Bu nedenle gayet kapsamlı ve ayrıntılı biçimde ele alınıyorlar.
Bu son rapor, artık örtülmesi son derece güç olan bazı gerçeklerin üzerini örtmeye çalışmıyor. Üyelik müzakereleri başladıktan beri tam dokuz yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ bazı tarama raporlarının Bakanlar Konseyi'nde inceleniyor olmasını, üye devletler arasında bir "uzlaşma" olmamasına bağlıyor. Esasen, sadece bu unsur bile AB'nin, açmak zorunda kaldığı müzakerelerin ilerlememesi için nasıl teknik birtakım engellerden oluşan bir "müdafaa hattı" kurduğunu gösteriyor.
Yeni fasılların açılmasından pek bahis edilmeyen raporda, 2006 Haziran'ında askıya alınan sekiz faslın müzakereye açılması için, son derece ayrıntılı biçimde açıklama getirilmiş olması... Güney Kıbrıs bandırası taşıyan ya da Güney Kıbrıs ortaklığının egemen olduğu şirketlere ait uçak ve gemilerin, ya da son limanı Güney Kıbrıs olan gemilerin Türk limanlarına ve havaalanlarına serbestçe yanaşabilme ya da inebilme konusu ele alınmış. 2007'den bu yana, aynı kelimelerle anlatılan bu hususun, bu defa çok daha ayrıntılı yer almış olmasının nedeni merak edilebilirdi. O neden, dün ortaya çıktı. Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Anastasiyades, kendi yaptıkları petrol aramaları bölgesine Türk donanmasına ait gemilerin gönderilmesi üzerine, toplumlararası görüşmelerden çekildiklerini açıkladı. Güney Kıbrıs Parlamentosu'nda temsil edilen tüm siyasi hareketler de kendisine destek verdiler. Güney Kıbrıs kaynakları, Yunanistan Başbakanının da destek verdiğini açıkladılar.
AB, "eğer Güney Kıbrıs olmasaydı onu icat etmek gerekecekti" denilebilecek bir pozisyonda bulunuyor. Bütün Batı Avrupa ülkelerinin geleceğini ilgilendiren enerji faslı, Güney Kıbrıs tarafından bloke edilmiş durumda. Bu rapor da dâhil olmak üzere, tüm değerlendirmelerde gündeme gelen yargının bağımsızlığı, temel hak ve özgürlükler konuları da, buna ilişkin fasılların açılmaması yüzünden resmi düzlemde tartışılamıyor. Bunun da nedeni Güney Kıbrıs vetosu.
AB ile ilişkilerde, çok daha ciddi bir konuma gelmemiz gerekiyor. Rusya Federasyonu için finansal merkez haline gelen, Akdeniz'de Rus donanması açısından önemli bir vazife gören Güney Kıbrıs, bu konumuyla Türkiye- AB ilişkilerini, sadece diğer AB ülkeleri adım atmadıkları müddetçe engelleyebilir. Bu kadar zor bir dönemde, Türkiye- AB ilişkilerini Güney Kıbrıs'ın arkasına saklanan Rusya Federasyonu ve Türkiye'nin tam üyeliğini her ne pahasına olursa olsun engellemek isteyen üye ülkelerin insafına bırakmak, çok ciddi bir siyasi hata olarak tarihe geçecektir. Bu hatanın bedelinin hem Türkiye, hem de AB için çok büyük olmamasını temenni etmekten başka bir şey elden gelmiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA