Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Kadın kuaförü işkenceleri

Gören herkes aynı şeyi soruyor: Niye saçını bu kadar kısa kestirdin? Akıllarına gelen cevaplar farklı farklı tabii. "Yeni imaj?", "Can sıkıntısı?", "Kuaförün kendini kontrol edememesi?" Halbuki sebep çok daha basit ve bilinçli. Kuaföre gitmekten nefret ediyorum! Mümkün olduğu kadar ender gitmek için de her kestirdiğimde kısacık yaptırıp, sonraki dört ay uzamasını bekliyorum! Kuaför raconu benim karakterime uygun değil çünkü!

10 DAKİKADAN 2 SAATE UZAYABİLİR
Birincisi beklemekten nefret ediyorum. Halbuki, saçının uçlarının bir ton açık olmasını sağlamak için yarım günü gözden çıkarman gerekiyor çoğunlukla! Maalesef bizdeki çoğu kuaförde randevu sistemi olmadığı için o gün çeşitli yabancı ve yerli dedikodu dergileri okuyarak, kahve içerek ne kadar bekleyeceğin, tamamen şansa bağlı. Artık on dakika mı olur, kalabalığa ve o akşamki düğün yoğunluğuna göre iki saat mi bilmem! Benim gibi 15 dakikayı bile 'bir sayfa Avrupa Yakası' diye hesaplayan nevrotik bir bünye için çok zor! Beklerken kuafördeki raconlardan biri de, niyeyse, herhalde ilgilenir gözükmek için dükkanda çalışan çırağından kalfasına, balyaj uzmanından fön tutan çocuğa kadar herkesin gelip saçınızı şöyle bir karıştırıp, "Ne olacak?" demesidir! Bir kişiye söylenmesi yeterli olmadığından, belki beklediğiniz süre içinde, üç dakikada bir fikir değiştirme ihtimaliniz olduğu düşünülerek, ikide bir saçınız karıştırılıp aynı soru yöneltilir. Kimi zaman "Röfleniz gelmiş", "En son kim kesti? Hmmm..." gibi teknik sorular ve yorumlarla da karşılaşır insan. Saçınızı gerçekten yapacak olan insanla karşılaşana kadar, sadece 'saçınızı karıştıran' güruhla değil, omzunuza 'penar', yani önlük bağlayan çocuk, saçınızı yıkayan çocuk, tarayan çocuk, fönle hafifçe kurutan çocuk, penslerle kafanızın tepesine tutturan çocuk ve kahve getiren çocukla da sıkı fıkı olmuşsunuzdur! Bunların hepsini bir kişi yapamaz mı? Elbette yapabilir. Ama o zaman sadece bir kişi bahşişi hak etmiş olur!

VE BOMBA SORU GELİR...
En sonunda saçınızı yapacak olan usta geldiğinde, bomba soruyu sorar: "Ne olacak?!" Kuaförlerde, yoğun sprey kokusu, fön gürültüsü ve sıcağı, uğultu, zaten ortamın vazgeçilmezleridir. Saç yıkama koltuklarının, uzun boylu insanlar için ne kadar rahatsız olduğundan bahsetmeyeceğim bile! Kuaförlerin en tuhaf tarafı da mesela, pedikür gibi gayet detay güzelleşme işlemlerinin herkesin ortasında yapılmasıdır! Hayatınızda ilk defa gördüğünüz, belki son derece resmi olduğunuz, hatta bir ihtimal genel müdürlüğünüzü yapan kadınla, yalınayak başı kabak, ayak parmaklarınızın arasında pamuk parçaları ve ayağınızın altında su dolu bir leğen olmak üzere, karşılıklı oturup, göz göze geldiğinizde kibar kibar gülümsersiniz.

KOD İSİMLER VARDIR
Bu esnada genel müdür hanımın taşlanan ayaklarından ölü deriler yerlere dökülmektedir ve elbette ayaklarından yağmur gibi ölü deri dökülen biriyle ekonomi konuşmak, ancak bir Türk kuaföründe gerçekleşebilir!
Manikür pedikürün dışındaki, daha özel uygulamaların, kuaförlerde 'kod isimleri' vardır. Ağda diye bir işlemden bahsedilmez örneğin! "Aşağıda işiniz var mı?", "Yukarı odadaki işiniz bitince kesime alalım" veya "Naciye Hanım'la olan işiniz uzun mu?" gibilerinden ifade edilir durum! Garip bir çelişki olarak, 'ağda' kelimesinin telaffuzundan bile utanılırken, kuför raconu içinde, saçınıza dokunmuş herkesin pantolon cebine para sıkıştırmak adettendir! Hatta bunu yapmamak için yönelttiğiniz, "Paraları koyup isim yazabileceğim zarflar var mı?" türü sorularınız sırıtmalarla karşılanır! Bazı kuaförlerde girişte duran 'dilek kutusu' gibi, isimli bahşiş kutuları, tanımadığı birilerinin cebine para sokuşturmaya son derece utanan bendeniz tarafından tezahüratlarla karşılanmıştır ancak çoğu kuaför bundan yoksundur! Daha da tuhafı, cebine bahşiş sokuşturulmasına gayet alışık olan çalışanların, o para ellerine verilip teşekkür edildiğinde, yüzlerinde beliren 'mahçubiyetle karışık hafif kızgınlıktır!'

SENEDE ÜÇ KEZ BANA YETER!
Bahşiş konusuyla ilgili ikinci müşkül durum, saçınıza birşeyler yapmış, beş altı kişinin ismini ezberlemek, hatta benim için, yüzlerini hatırlamak zorunluluğudur.
Sanırım birçok kadın aynı durumdan şikayetçidir. Zira gelişigüzel seçilmiş bir kadın kuaföründe, herhangi bir zamanda "Bana kim fön tuttu?", "Benim saçımı yıkayan uzun saçlı çocuğun adı neydi?" gibilerinden sorular sorarak, dükkanın içinde bir aşağı bir yukarı ümitsizce yürüyen bir veya birkaç kadına rastlama olasılığınız oldukça yüksektir. Henüz saçımda beyaz yok. Röflemi de dört ayda bir yaptırsam yeter. Kesimleri de aynı rutine oturttum. Demek ki şimdilik senede üç kere 'kuaför günü'ne katlanmam yetiyor. Oh, iyi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA