Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Parfüm hafızası

Hafızayla koklama duyusu arasında, bütün duyulardan daha güçlü bir bağ olduğu söylenir. Çocukluğunuzda, mesela 30 yıl önce duyduğunuz bir koku, tekrar koklandığında, aniden bütün detaylarıyla o anı, o resmi, hatta o günkü hislerinizi kaydedildikleri yerden çıkartıp, karşınıza getiriverir. Kokladığım anda kendimi iyi hissettiğimi üç şey: Taze yapılmış kahve, taze kızarmış balık ve parfümeri kokusu! Taze kızarmış balık, çoğu apartmanın korkulu rüyası olmasına rağmen galiba bende çocukluktan gelen bir 'özel gün' anısını canlandırıyor. Bizimki gibi, annelerin titiz olduğu evlerde çok sık balık pişmez! Özellikle de kızartması. Neden derseniz her yere sıçrar, siner ve kızarmış balık kokusunun evden tamamıyla çıkması için birkaç gün bolca deterjan, hatta belki de psikolojik sebeplerle, bir 'büyük temizlik' gerekir! Yani ancak özel bir gün, bir misafir, bir cesaret ve enerji varsa evde balık kızartılır! Her gün deniz ürünü ve balıkla beslenmeye itirazı olmayacak bense, o özel günlerde, burnumu mutfağın camlı kapısına dayayıp, yemeğin hazır olmasını beklerdim! Taze yapılmış kahve, birkaç farklı resmi hatırlatıyor bana. Tatillerde gidilen otellerin kahvaltı salonları... Üniversitede final dönemlerinde üç beş kişi bir arada sabahlayarak sınavlara çalışmalar... Amerika'daki film okulunun girişindeki kafe, oradan kağıt bardakta alınan kahveyle derse yani sinema salonuna girip, ardından tartışmak üzere film seyretmeler... Parfümerilerin de kendine özgü kokuları vardır. Farklı parfümler, kremler, deodorantların birbirine karışmış, pudramsı kokusu. Ben küçükken, İstanbul'da bir iki tane parfümeri vardı. Daha çok da Nişantaşı tarafında. Annemle gidip, onun şimdikinin yüzde biri kadar olan seçenekler arasından, sevdiği parfümü almasını seyrederdim. Eskiden kozmetik alışkanlıklarımız böyle değildi. Her kadının bir parfümü vardı ve o parfüm yıllarca, belki hayat boyu kullanılırdı. Eau De Soir, Charlie, Shalimar ve belki bir avuç çeşit daha o kadar. O parfümler aylarca, ekonomik biçimde sürülürdü, önemli akşamlardan önce birkaç damla! İlk parfüm tecrübem acıdır ve belki de bu travma, bende hala farkında olmadığım derin izler bırakmıştır! Zannedersem orta ikideydim. Şimdiki 14'lükler gibi anoreksiya, bulimiya, 'boyfriend' problemleri, solaryum, röfle falan gibi Paris Hilton'sal dertlerimiz yok! Genel olarak okula gidip okuldan dönerek hayatımızı geçiriyoruz! Dolayısıyla, o yaşlarda kullandığım kozmetik ürünleri saç fırçası, şampuan, deodorant ve dudak çatlamasına karşı 'Labello' stick dudak kreminden ibaret! Doğum günüm geldiğinde, benden daha süslü, tırnağına cila ve dudağına pembe parlatıcı sürme izni olan bir arkadaşım, bana bir parfüm hediye ediyor! Hiç unutmuyorum, açık pembe yuvarlak, yayvan bir cam şişe, pembe plastik kapak. Adı 'Babe'! Hafif, çiçek- pudra arası bir genç kız kokusu. Aman Allahım, sen kendini bir güzel, bir bakımlı, bir büyümüş hisset! Birden Charlie'nin Melekleri'ndeki Farah Fawcett havalarına gir! Arkadaşlar "Çok güzel koktu" dedikçe, ben hayat boyu, 24 saat 'Babe' kullanmaya karar veriyorum. Bu parfüm işini niye daha önce keşfetmedim diye hayıflanıp duruyorum. Akşam oluyor. Annemler geliyor, parti bitiyor. Ben 'Babe' içindeyim! Kendimi koklayıp duruyorum. Annem diyor ki: "Getir bakalım şu parfümü, görelim..." Sevinçle odama koşuyorum, Babe'i aceleyle plastik kapağından kavrıyorum, tam odamdan çıkarkeeeeen... Şangııır! Parfümün cam kısmı, plastik kapaktan kurtulup yere düşüyor ve şişe tuzla buz oluyor! Ben hiç ağlak bir kız olmamama rağmen, gözlerim dolu dolu dudaklarımı ısırıyorum! Ablam halime acıyıp, gidip bir parfümeriden daha havalı bir parfüm alıyor bana: Anais Anais. Ama asla 'Babe'in yerini tutmuyor! Odamın kapısının önü, bir ay Babe kokuyor! Bilirsiniz, genel kural şudur: Bir kozmetik ürünü çok tuttuysa ve beğenildiyse, firma aniden o ürünü bir daha çıkartmamaya karar verir! Başınıza gelmiştir muhakkak. Herhalde diğer ürünleri sattırmak için bir pazarlama stratejisi diye düşünüyorum. Aynı şey kıyafetler için de geçerli. Neden yıllardır bir tane adam gibi dar, balıkçı yaka, siyah kazak bulamadık? Ha? Yaaaa. Maalesef bu stratejiye Babe de kurban gitti ve bir daha piyasada o parfüm bulunamadı. Ama Babe, parfümeri kokusuna benzeyen karışık pudra kokusuyla burnumda, ve ondördüncü doğum günümün resmiyle öylece kaldı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA