Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Dua kaderi engeller mi?

Dua belayı def eder, sadaka ömrü uzatır. Dua bir ibadettir ve farzdır. Çünkü Yüce Allah 'bana dua edin' buyuruyor. Kişi gerek sıkıntıda, gerekse de rahat haldeyken dua etmelidir. Duanın şerri defedip, belayı engelleyeceği ve böylece kader üzerinde etkili olacağı meselesini İbn Teymiyye şöyle izah ediyor: "Alimler demişler ki, kaderdeki değişiklik meleklerin elindeki sahifelerdedir. Ama Allah ezeli ve ebedi bilen ilminde bir değişiklik olmaz." Ayetteki: Allah dilediğini siler, ve ama onu ilahi bilgisinde tutar (Ra'd,39) ifadesi buna işaret ediyor.
Aslında bu hadise aynı zamanda kaderi muallak yani Allah'ın bilgisi dahilinde olup da, meleklerin bilmediği alanla ilgilidir. Dua kaderi muallak dediğimiz; kulun ameli, duası, sılai rahmi, yetime şefkati, sadakası gibi iyilikleriyle ilgili alanda kaderi etkiler. (Yani diyelim ki, Allah ezeli ilminde kişiye bir şey takdir etmek ister de kulun iyi halini bilir ve bu şerri engeler ona bir çıkış yolu gösterir ve kaderine bunu yazar. Bütün bunlar Allah için zaten malumdur. Fakat yazısı melekler bile bunu bildirmedikçe bilmezler) lehvi mahfuzda bu hal yani kaderi muallak bilinir, yazılıdır ve değişmez. 'Ancak dua kaderi değiştirir' hadisi, İmam Ahmed, Tirmizi ve İbn Mace'de rivayet edilmiştir.
Hz. Aişe'nin rivayet ettiği şu hadis de bu meseleyi biraz açıyor: Dua hem indirilmiş ve hem de indirilmemiş kaderi etkiler. Bir bela kişiye iner de, dua onu engeller. İkisi kıyamete kadar mücadeleye devam ederler. Dua korumaya, bela zarar vermeye çabalar. (Müstedrak, hakim) İmam Gazali duanın belayı def etmesini, kalkanın oku engellemesine benzetir.
Kaderdeki belanın dua ile uzaklaştırılması da kaderin bir tecellisidir der.
Kısacası; bize düşen gelmesi muhtemel kaza ve belalara karşı dua etmeye devam etmemizdir.
Bir dini hüküm çıkarmak için sadece Kuran'a bakmam yeterli midir?
Kuran-ı Kerim Allah'ın yüce kelamıdır.
Ve elbette her şeyin başıdır. Temel kaynağıdır. Ancak dini bir meseleye bakmak için sadece Kuran'ın mealine bakarsanız; Kuran'ın ayetlerinin birbirini tefsir eden - yorumlayan- detayını göremez, tam yerli yerine koyamazsınız.
Bu nedenle de dini deliller dörttür denmiştir.
Kuran-ı Kerim, sahih hadisler, alimlerin konsensüsü -icma- ve hukukçuların mukayese metodolojisi. Kişi bu yöntemi uygulamadıkça Kuran'ın maksadını çözemez.
Büyük günahlar nelerdir?
Elbette büyük günahlar haylice fazladır.
Ancak bazılarını şöyle sayabiliriz. a- Allah'a ortak koşmak. b- Haksız yere insan öldürmek.
(Örneğin savaş hali hariç) c- Namuslu kadına iftira atmak. d- Sihir yapmak, yaptırmak. e- Savaşta düşmandan kaçmak.
Yurdu savunmasız bırakmak. f- Anne-babaya isyan ve kötülük etmek. (Onların dine aykırı olmayan isteklerini reddetmek) g- Yetim malı yemek. h- Zina etmek.
I- Faiz yemek. Rüşvet yemek. j- İçki içmek. Kumar oynamak. k- Kul hakkı yemek. l- Namazı terk etmek.
Müslüman kişi cehennemde ebedi kalır mı?
Müslüman kişi affedilmedik günahlarından dolayı cehennemde Allah'ın dilediği kadar kalır. Ancak cehennemde sonsuza değin kalıp kalmamak amelle değil, inançla ilgili bir husustur.
İnancında -imanında- sağlam olan kişi ebedi cehennemde kalmaz. İmanında problem olan, Allah'ı kabul edip de Kuranı veya Hz. Peygamber (s.a.v.)'i kabul etmeyen veya Kuran'daki bir ayeti reddeden bu yanlış inancından ötürü ebediyyen cehennemde kalır.
Tevekkül nedir? Nasıl yapılır?
Kişinin bir noktaya gelmek veya bir şeyi elde etmek için bütün tedbirleri, sebepleri yerine getirdikten sonra Yüce Allah'a sığınması ve vereceği hükme razı olmasına tevekkül diyoruz. Bu doğru olan tevekküldür.
Tedbir almadan Allah'a tevekkül ise yanlıştır. Trafikte kusurlu hareketler yaparken 'Ben Allah'a tevekkül ettim' diyenin gerçek manada tevekkül etmemesi gibi. Kişi tedbir almaz da tevekkül ettiğini iddia ederse günaha girmiş olur.
Hz. Peygamber (s.a.v.) devesini bağlamadan salıvermiş adama 'Deveni bağla sonra Allah'a tevekkül et' buyurmuştur.
Yüce Allah'ın ahirette kulları ile konuşacağı söyleniyor. Bunu nasıl anlamalıyız?
Oradaki konuşmanın niceliğini bilmek zordur. Bu konuşmanın mutlaka dille yapılan bir konuşma gibi olması gerekmez.
Kur'an-ı Kerim'de Hz. Davud'un Allah'ı zikretmesi anında dağların da onunla beraber zikrettiğini haber veriyor (Enbiya, 79) Yer ve gökün Allah'ın emrini dinledikleri bildirilir(Fussilet, 11) Bütün bu ayetler; ahiretteki olayların vukuu buluş tarzının illaki dünyadaki vakalar gibi olmayacağına işaret ediyor.
Mutlaka; Allah (c.c.) kullarına tecelli edecek ve dilediği tarzda onlarla konuşacak.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA