Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Vazgeçilmez ortak: Türkiye...

NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'ne damgasını vuran "güvenlik sınamaları" ve zirve marjında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında gerçekleşen görüşmenin içeriği, Türkiye'nin "vazgeçilmez ortak" kimliğini güçlü bir şekilde teyit etti.
Evet, Türk-Amerikan ilişkileri tarihinin en büyük meydan okuması ile karşı karşıya. Ankara'nın, milli güvenlik siyasetinin özgün öncelikleri, ABD'nin bölgesel konumlanması ile eskisi gibi örtüşmüyor. Neden? Çünkü, bugün değişken ve kaotik dış şartlar söz konusu... Ve ittifak bağlarını gözeten ama hak, alaka ve menfaatleri için maliyetini de göze alarak bağımsız politika uygulayan bir Türkiye gerçeği var ortada.
Ama bütün bunlar, Erdoğan'ın basın toplantısında işaret ettiği gibi ortak çıkarlar temelinde yapıcı ilişkiler geliştirilmesine ve düzenli temas mekanizması kurulmasına engel değil. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu durumu, "ABD ile çözülmeyecek meselemiz yoktur. İşbirliği alanlarımız, sorun başlıklarından fazladır" diye özetledi.

***


Erdoğan-Biden görüşmesinin de teyit ettiği gibi Türkiye, taktik bir ortak değil ve olamaz. Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güvenilir liderliği ve küresel dengeleri etkileyen bölgesel güç kapasitesi ile tartışmasız "stratejik müttefiklik" safında yer alıyor.
ABD'nin, AB ve NATO ile hedef odaklı yenilenen ilişki biçimi de Beyaz Saray açısından Türkiye ile ortaklaşmayı gerekli kılıyor.
İşte size Afganistan... ABD'nin çekildiği bu alanı yönetebilecek birinci NATO üyesi olarak Türkiye ön plana çıkıyor. İşte bu nedenle Pentagon hem TSK'nın Afganistan'daki masraflarını üstlenmeyi düşünüyor hem de bu ülkede kurduğu savunma sistemlerini sökme işlemini durduruyor. Bu hususu Cumhurbaşkanı'nın da vurgulamasını özellikle not etmek gerekiyor.

***


Başkan Biden'ın ilk ağızdan dinlediği şekli ile Türkiye, terörle mücadelesinde ve düzensiz göçle başa çıkmasında yalnız bırakıldı. Milli bekasını koruyup kollayacak önlemleri aldı. Öyle ki ABD, Suriye'nin kuzeyinde YPG terör örgütü ile çalışmak yerine, başlangıçtaki plana sadık kalsa idi, DEAŞ'a karşı TSK ile ortak operasyon yapabilecekti. Ki bu seçenek hâlâ uzak değil.
Aynı şekilde...
Patriot hava savunma sistemi ve teknoloji paylaşımı konusuna ABD, olumlu yaklaşsaydı, Rusya'dan S-400 sistemi tedarikine gerek kalmayacaktı. Gelinen noktada Türkiye, ABD ile savunma sanayii alanındaki ajandasını geliştirmeye açık. Bu arada S-400'lerin, 5. nesil savaş uçağı F-35'lere karşı risk oluşturmadan işletilebileceğini ve sadece ciddi tehdit algılandığında müstakil çalışacak bir sistem olduğunu ispatlamaya hazır ve kararlı.

***


Dikkat edilirse, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri oksijensiz bırakan süreçlerde, daha çok ABD'nin özeleştiri yapması gereken durumlar ağır basıyor. Suriye iç savaşındaki farklı fazlar ve ABD'nin hızla değişen politikalarının Türkiye için yarattığı güvenlik tehditleri, sözde Ermeni soykırımını tanıma basiretsizliği, FETÖ elebaşına ev sahipliği, ABD Hazine Bakanlığı'nın bile temelsiz bulduğu Halkbank dosyasının açık tutulması, Patriot-S-400 ikilemi ile baş başa bırakılan Ankara'ya ambargo uygulanması vb.
Ama artık gün, ileriye bakma günü...
Bazı sorunlar parantez içine alınarak Afganistan, Kafkaslar, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz gündemine odaklanmakta, Çin-Rusya eksenindeki alternatif küresel oluşumların dengelenmesine dönük barışçı formüller geliştirmekte fayda olduğunu iki taraf da teyit etmiş durumda...

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA